22.04.09, 19:26 | #31 |
Hacı Yusuf Efendi Türbesi (Seydişehir)
Konya Seydişehir ilçesi, Değirmenci Mahallesi’nde bulunan Hacı Yusuf Efendi Türbesi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Bununla beraber, Hacı Yusuf Efendi’nin 1880 yılında öldüğü bilinmektedir. Türbe 4.30 m. Çapında yuvarlak ve kesme taştan yapılmış, üzeri de taştan basık konik bir külah ile örtülmüştür. Türbenin içerisi beton bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı ile üç penceresi yuvarlak kemerlidir. Türbe mimari yönden bir özellik taşımamaktadır. Alaiyeli Türbesi (Seydişehir) Konya Seydişehir ilçesi, Alaylar Mahallesi’ndeki Akyol Mezarlığının kuzeydoğusunda bulunan bu türbe de kesin olmamakla beraber XIX.yüzyılda Seydişehir’de müderrislik yapan Alaiyeli Baki Hoca’nın gömülü olduğu söylenmektedir. Türbe kare planlı, moloz taştan yapılmış üzeri kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Şeyh Abdullah Efendi Türbesi (Seydişehir) Konya Seydişehir ilçesinde, Seyit Harun-ı Veli Hamamı’nın kuzeybatısında bulunan bu türbe 1903 yılında ölen müderris ve Nakşibendî tarikatı şeyhi Hacı Abdullah Efendi için yaptırılmıştır. Türbe dikdörtgen planlı olup, yarı keme taştan yapılmış üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Türbe 1955 yılında temelinden itibaren onarılmıştır. Türbe içerisinde kitabesi olmayan 7-8 mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan isimleri öğrenilenler Şeyh Abdullah Efendi, oğulları Şeyh Hocaken, Hacı Ahmet, Hacı Şakir efendilerdir. Ayrıca Nakşibendî tarikatı müritlerinden Uşaklı Hacı Hekim Ali, Şeyh Abdullah’ın eşi Hacı Arife, Şeyh Abdullah’ın kızı Şerife Kadın, Şeyh Hocaken Efendi’nin eşi Emine Hanım ve aileye mensup diğer kişilerin mezar taşlarıdır. ww.uydulife.tv
|
|
22.04.09, 19:26 | #32 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Konya Medreseleri
Sırçalı Medrese (Muslihiye Medresesi) (Meram) Click this bar to view the full image.Sırçalı Medrese Sultan II. Alaeddin Keykubat’ın lalası Bedreddin Müslih tarafından 1242-1243 yılında yaptırılmıştır. Bu medrese yapıldığı dönemde Hanefi Mezhebine bağlı din adamlarının yetiştirilmesi için yaptırılmıştır. Medrese kesme taştan iki katlı açık avlulu, eyvanlı, simetrik ve dengeli planı ile Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasındadır. İsmini çini süslemelerinden almıştır. Günümüze cümle kapısı ve arkasındaki kalıntıları iyi bir durumda gelebilmiştir. Medresenin doğu cephesindeki kesme taştan giriş kapısı dışa taşkın geometrik bordürler, kitabeler ve mukarnaslı şekillerle bezenmiştir. Kapının iki yanındaki iki küçük pencere ile değişik bir görünüm ortaya koymaktadır. Giriş kapısının sağında iki basamakla çıkılan türbesinde Bedreddin Müslih (ö.1258) gömülüdür. Türbe zikzak biçimli tuğla örgülü olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında firuze çiniler bulunmaktadır. Portalden medrese avlusuna girildiğinde üst katlara çıkan merdivenlerin bulunduğu bölmeler görülmektedir. Medresenin planı doğu-batı doğrultusunda, yaklaşık 25.00x30.00 m. Ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Avlunun üç tarafında iki katın yüksekliğine ulaşan sivri kemerli revaklar sıralanmıştır. Girişin karşısında, avlunun revaksız kenarında kare planlı baş eyvan bulunmaktadır. Bu bölüm açık dershane ve namaz kılmak için de kullanıldığından içerisine çini mihrap yerleştirilmiştir. Eyvanı kaplayan dört renkli zengin çini süslemeleri ve mihrap çinilerinin çoğu dökülmüştür. Eyvan kemerinin içerisinde solda Ameli Muhammed bin Muhammed bin Osman el Benna el Tusi olarak medresenin mimarının ismi yazılıdır. Bunun karşısındaki Farsça kitabede; “Yaptığım eserin dünyada eşi yoktur, ben baki değilim, bu eser hatıra olarak bakidir” yazılıdır. Baş eyvanın sağ ve solunda iki büyük kubbeli dershane bulunmaktadır. Avlunun sağ ve solundaki revakların arkasında sekizer hücre bulunmaktadır. Bunlar 8–9 m2 yüzölçümünde kareye yakın mekânlardır. Revak ayakları ile hücre duvarlarının arası oldukça dar tutulmuştur. Sırçalı Medrese iki katlı olarak yapılmış ancak, üst katların tam bir planı çıkarılamamıştır. Bununla beraber bu katlarda geçit ve sofaların olduğu sanılmaktadır. Selçuklu döneminde Konya’da yapılan diğer yapılarda olduğu gibi burada da çeşitli malzemenin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Duvarların çoğu moloz taştandır. Aralarına yer yer ahşap kuşak ve hatıllar yerleştirilmiştir. Medresenin dikkati çeken yüzlerine yontma taş kaplanmıştır. İç kısımlardaki bazı duvarlarla kemerler, tonoz ve kubbeler tuğladan yapılmıştır. Karatay Medresesi (Karatay) Click this bar to view the full image.Konya Alaeddin Tepesi eteğinde, Sultan II.Kılıçarslan Köşkü’nün karşısında bulunan Karatay Medresesi’ni Sultan II.Keykavus döneminde Emir Celaleddin Karatay 1251-1252 yıllarında yaptırmıştır. Medresenin kitabeleri bulunmasına rağmen bunların içerisinde mimarının ismi yazılı değildir. Günümüzde anıtsal giriş kapısının ön yüzü, kubbeli orta avlu, ana eyvan ve revaklardaki kubbeli hücreler iyi bir durumdadır. Selçuklu döneminin önemli bir eğitim kurumu olan Karatay Medresesi mimari düzeni, planı ve zengin bezemesi ile Selçukluların en önemli eserleri arasındadır. Bu medrese orta avlunun üzerinin örtülmesiyle kendine özgü bir gelişme gösteren medrese tipleri arasında yer almaktadır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Mevlana Celaleddin-i Rumi döneminde dervişlerin ve fakihlerin buluşma yeridir. XIX.yüzyıl sonlarında medrese terk edilmiş, 1954 yılında onarılmış ve Karatay Çini Eserleri Müzesi olmuştur. Karatay Medresesi kesme taş, sırlı ve sırsız tuğla, mermer ve çini süslemeleri bir arada ve uyumlu biçimde kullanılmıştır. Giriş kapısının eksende olmayıp, yana kaydırılmış olmasına karşılık mekân düzenlemeleri son derece yerindedir. Giriş kapısı 7.50x8.25 m. Ölçüsünde olup, mukarnaslı kısımları ve yan bezemeleri ile burada Selçuklular yeni bir üslubu denemişlerdir. Düzgün taş hatıllı dikdörtgen bir çerçeve içerisindeki portal geometrik, bitkisel motif ve kitabelerle bezenmiştir. Altı sıra halinde mukarnaslar, dolgun niş biçimindeki ana giriş, bitkisel bezeme ve yazı kuşakları tümüyle portali çerçevelemiştir. Bunların dışında kalan alanlar akantus başlıkları, burma sütunlar ile kapıya daha görkemli bir görünüm kazandırmıştır. Burmalı sütunların yanlarında zikzak motifleri ile bezenmiş dikdörtgen panolara da yer verilmiştir. Buradaki mukarnasların üzerinde yuvarlak geçmelerden oluşan siyah ve mavi mermerden kemerin ortasına, köşelerine, oymalı topuzlar yerleştirilmiştir. Portal ile saçak altı ise tamamen sülüs yazılı bir friz ile doldurulmuştur. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:27 | #33 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Giriş kapısından kubbeli kare bir mekâna geçilmektedir. Bu bölümde kubbeye geçiş yelpaze biçiminde Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Buradaki küçük bir kapıdan büyük kubbeli, revaksız orta avluya ulaşılmaktadır. Medresenin en önemli bölümünü oluşturan 12.00x12.10 m. ölçüsündeki orta mekânın kubbesi ve duvarları tümüyle çini kaplıdır. Burada da kubbeye geçişi üçgenler sağlamıştır. Bu üçgenler diğerlerinden farklı olarak beşli gruplar halindedir. Kubbenin altında büyük bir havuza yer verilmiştir. Avlunun sağ ve solunda beşik tonozlu üçer oda bulunmaktadır. Ortada ince uzun beşik tonozlu iki oda ile kuzeydoğu köşesinde kubbeli, kare bir mekân bulunmaktadır. Ancak bu mekânın çok az bir kalıntısı günümüze ulaşabilmiştir. Girişin karşısında, ortada yer alan ana eyvanın duvarları ve beşik tonoz kemerleri çinilerle kaplıdır. Bu eyvanın solundaki kubbeli oda Celaleddin Karatay’ın türbesidir. Ancak, bu türbeyi kaplayan çiniler dökülmüş ve balık kılçığı şeklinde tuğla örgüler ortaya çıkmıştır.
Medresenin bir birinden farklı motifli firuze, lacivert, mor çini mozaikleri Selçuklu çini sanatının en önemli örneklerini burada bir araya getirmiştir. Medresenin bezemeleri kubbeli avlu ve ana eyvandan diğer bölümlere göre daha yoğunluk kazanmıştır. Geometrik bitkisel motifli ve kitabeli çini mozaikler Selçuklu çini sanatının teknik üstünlüğünü ve yaratıcı gücünü ortaya koymaktadır. Geniş alanlarda daha çok geometrik motifler kullanılmış, bordürler ile yazı frizlerinin altında bitkisel bezeme ön plana çıkmıştır. Örgü ve geometrik kûfi ve nesih yazılar medresedeki bezemeye daha da zenginlik kazandırmıştır. Eyvan kemerinin iç dolgusundaki kabartmalı geometrik geçmeler gölge ışık oyunları ile daha da etkili bir görünüm kazanmıştır. Orta kubbe firuze ve mavi rengin çeşitli tonlarındaki oldukça iri yıldızlar, geçmeler ile adeta gökyüzünü andırmaktadır. Böylesine yoğun ve zengin çini bezeme yapının mimarisini bozmamaktadır. İnce Minareli Medrese (Meram) Konya Alâeddin Tepesi’nin batı eteğinde bulunan İnce Minareli Medrese’yi Selçuklu Veziri Sahib Ata Fahreddin Ali 1260’ta yaptırmıştır. Mimarı taç kapı üzerindeki iki madalyonda ismi yazılı olan Kölük bin Abdullah’tır. Bu mimar Selçuklu döneminde yeni denemeleri ile tanınmış ve Selçuklu mimarisinde etkili olmuş bir mimardır. Konya’da avlusunun üzeri kubbe ile örtülü olan üç medreseden biri olan bu medrese aynı zamanda Sahip Ata Darülhadis’i olarak da anılmaktadır. Medreseye bitişik olarak yapılan mescidin cephesi üzerindeki sırlı tuğlalarla süslenmiş olan minaresi bu medreseye İnce Minareli isminin verilmesine neden olmuştur. İki şerefeli olan minare oldukça yüksek idi. Ancak, 19001 yılında yıldırım düşmesi sonucu birinci şerefeden yukarısı, daha sonra da şerefesi yıkılmıştır. Günümüzde mescit de yıktırılmış, yalnızca medrese ile birlikte olan mihrabı kalmıştır. Medresenin portali cephenin ortasında 5.45 m. kadar dışarı taşkın, kütlevi bir görünümdedir. Alışılagelen medrese portallerinden farklıdır. Anadolu Selçukluları döneminde yapılmış olan en görkemli portallerden birisidir. Kapı dış köşelerde iri bir düğümle bağlanan üçlü kaval silmelerle; cephede kıvrık dallı rumîli geometrik bezemeler ve Fetih Suresi’nin yazılı olduğu kitabe kuşağından oluşan üç bordür ile iki yandan sınırlanmıştır. Ancak, bordürlerin yarım kalmış oluşu bunların kapının üstünde de eksik olduğunu göstermektedir. Başlangıcı ve sonu eksik olan bu kitabe şeridinde, yukarıda surenin altıncı ayeti bitmeden yazı kesilmekte, diğer tarafta ise onuncu ayetin son kısmı ile yazı aşağıya doğru devam etmektedir. Kapının iki yanında başlayan kemer üstünde düğüm yaptıktan sonra saçağa ulaşan ve düğümlenen ikinci kitabe şeridinde ise sülüs yazı ile Yasin suresi yazılıdır. Bu kitabede de surenin üçüncü ayetinde eksiklikler vardır. Click this bar to view the full image.Portal kemerinin köşe dolgularında, boş bırakılan kabarık yüzeylerde iri iki kabara görülmektedir. Ayrıca iki yanda bitkisel bezemeli bordürler, yivli çıkıntılı kaideler üzerinde kavsaralar bulunmaktadır. Bu bezemeler altta üçlü sütunçelerle sona ermektedir. Bu sütunçelerin, içlerinde bitkisel bezemeler olan başlıkları vardır. Kapının iki yanındaki ince uzun nişler sivri kemerlidir ve bunlar geometrik geçmeli bir bordürle de çevrelenmiştir. Giriş kapısından 3.90x3.70 m. ölçüsünde, üzeri çapraz tonozla örtülü bir giriş holüne, oradan da sivri kemerli bir kapı ile üzeri kubbeli avluya geçilmektedir. Avlu 10.80x10.80 m. ölçüsünde, ortasında şadırvan bulunan kare bir alandır. Avlu üzerindeki kubbeye dörder üçgenden oluşan yelpaze biçiminde bir pandantifle geçiş yapılmıştır. Buradaki üçgenlerin etrafı mavi zemin üzerine lacivert çinilerden oluşan palmet motifli bir şeritle kuşatılmıştır. Medresenin dışı taştan, içerisi tuğladandır. Kubbe firuze, kahverengi ve lacivert renkli sırlı tuğlalardan meydana gelmiştir. Bu sırlı tuğlalar iç içe geçmiş zikzak ve baklava motiflerine benzemektedir. Kubbe kasnağını çeviren geniş şerit üzerinde de firuze renkli çinilerden kûfi yazı ile “El-mülkü Lillah” ibaresi yazılıdır. Portalin karşısında yer alan 7.40x6.00 m. ölçüsündeki ana eyvana üç basamakla çıkılmaktadır. Sivri kemerli bir tonozla örtülü olan eyvanın iki yanında karşılıklı birer niş yerleştirilmiştir. Ancak, eyvanın çevresinde olması gereken hücreler günümüze gelememiştir. Günümüze medrese odalarının tamamı gelememiş ancak, avlunun her iki yanında dörderden sekiz hücre olduğu temel kalıntılarından anlaşılmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:27 | #34 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Günümüze gelemeyen mescidin minaresi kesme taştan kare kaidelidir. Bu kaidenin ön yüzü düğümlü kaval silmelerin çevrelediği kıvrık dallar, Rumiler ve yapraklarla bezenmiştir. Minarenin küp kısmı mavi sırlı tuğladan yapılmıştır. Üzerindeki sıvalı bölümde çini bir kitabenin olduğu sanılmaktadır. Minare çokgen gövdeli olup, aralarına firuze sırlı tuğlalar yerleştirilmiştir. Ayrıca bu tuğlaların iki yanına ince lacivert çiniler de yerleştirilmiştir.
Mescidin kare planlı olduğu ve üzerinin de kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Büyük olasılıkla duvarları ve mihrabı da çinilerle bezeli idi. Mescit 1929 yılında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Bazı kaynaklarda medresenin portali ile minare kaidesi arasında sıbyan mektebinin olduğu da yazılıdır. Medrese 1876 ve 1899 yıllarında onarılmış, yakın tarihlerde de bir kez daha onarılarak Konya Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmet vermektedir. Küçük Karatay Medresesi (Karatay) Konya Alaeddin Meydanı’nda, Karatay Medresesi’nin karşısında bulunan bu medreseyi Celaleddin Karatay’ın kardeşi Kemaleddin Turumtaş 1248–1250 yıllarında yaptırmıştır. Bu medrese açık avlulu medreselerin bir örneği olup, kareye yakın dikdörtgen bir planı vardır. 1939 yılında yol genişletilmesi sırasında bu medrese yıkılmış yalnızca beşik tonozlu eyvanı ile portalinin bir bölümü ayakta kalmıştır. Günümüze gelebilen izlerden eyvan duvarları ve arka duvarlarındaki pencere kemerleri ile köşe dolgularında firuze, lacivert ve mor renkte çini mozaikler ve sırlı tuğlalar ile medresenin bezendiği anlaşılmaktadır. XIX.yüzyıl sonlarında Mevlana Dergâhı Postnişini Abdülvahip Çelebi’nin yaptırdığı öğrenci hücreleri de 1939 yılında yıkılarak günümüze gelememiştir. Ali Gav (Mahmudiye) Medresesi (Selçuklu) Konya Tarla Mahallesi’nde bulunan Ali Gav Medresesi, Ali Gav Zaviyesi ve Türbesi, Mahmudiye Medresesi isimleri ile de tanınmaktadır. Medresenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi, banisi ve mimarı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XII.-XIII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Medrese kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı tek katlı bir medrese olup, tek veya iki eyvanlı medreseler grubundandır. Prof.Dr.Metin Sözen bu medrese ile ilgili Konya’daki kapalı medreselerin ilk örneklerinden olduğunu ileri sürmüştür. Medrese mimarisi ve bezemeleri ile de döneminin özelliklerini yansıtmaktadır. Medresenin dikdörtgen, üzeri kubbeli revaklı bir avlusu, güneyinde baş eyvanı, onun iki yanında da kubbeli iki odası bulunmaktadır. Bu odalardan birinin türbe, diğerinin de kışlık dershane olduğu sanılmaktadır. Bu mekânların üzerini örten kubbelerin Türk üçgenleri ile üst örtüye geçişi sağlanmıştır. Ali Gav Medresesi’nde yapılan kazılarda özellikle kubbeli mekanlarda firuze renkte çinilerle karşılaşılmıştır. Ele geçen bu örnekler medresenin ilk yapımında çinilerle bezendiğini göstermektedir. Medresede 19001 yılında yapılan eklemeler ve daha sonraki onarımlardan sonra Mahmudiye ismi ile tanınmıştır. Tacül Vezir Medresesi (Selçuklu) Konya Dede Bahçe’nin doğusunda bulunan Tacül Vezir Medresesi ile Türbesi’ni Sultan II.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Vezir Taceddin Mehmed 1239-1240 yılında yaptırmıştır. Vakıf kayıtlarında bu medresenin yanında hanikâh, mescit ve türbe olduğu yazılıdır. Medresenin giriş ve hücreleri yıkılmıştır. Medrese ile ilgili eski fotoğraflardan anlaşıldığına göre, avlulu, revaklı ve girişin ekseninde ana eyvanı olduğu görülmektedir. Bu ana eyvanın sağında türbe, solunda da kubbeli kışlık dershanesi bulunuyordu. Medrese kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Kemer ayaklarında tuğlalara yer verilmiştir. İplikçi Medresesi (Karatay) Konya Alaeddin Tepesi’nin doğu yönünde, Alaeddin Caddesi’nin üzerinde bulunan İplikçi Cami ve medresesini vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Sultan II.Kılıçarslan döneminde Vezir Şemseddin Altunba yaptırmıştır. XII.yüzyıl sonlarına tarihlenen bu medrese Anadolu’nun Selçuklu dönemine ait ilk medrese örneklerinden biri idi. Ancak, günümüze gelemeyen medrese ile ilgili bilgiler yeterli değildir. Kaynaklardan Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin burada ders verdiği öğrenilmektedir. Özellikle Eflâki bu konuya değinmiştir: “Sultan-ül Ulemâ Altunba Medresesi’ne indi. Derler ki, Konya’da o zamana kadar ondan başka medrese yoktu ve şehrin kalesini daha yapmamışlardı”. Taş Medrese (Akşehir) Konya Akşehir ilçesi, Altınkalem Mahallesi, Eski Afyon Caddesi üzerinde bulunan Taş Medrese, aynı zamanda mescit, türbe, hankâh, imaret ve çeşmeden meydana gelen bir külliye görünümündedir. Günümüze yalnızca mescit, medrese ve türbe gelebilmiştir. Bugün Akşehir Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Taş Medrese’ye halk arasında Halkalı Medrese ismi de verilmiştir. Medresenin giriş kapısı üzerindeki üç satırlık kitabesinden öğrenildiğine göre; Anadolu Selçuklu sultanlarından II.Keyhüsrev’in oğlu II.Keykubat zamanında başvezir olan Emirdad Sahipata Hüseyin oğlu Fahreddin Ali tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır. Akşehir Arkeoloji Müzesi’ndeki bir kitabeden öğrenildiğine göre de hankâh ile imaret, medrese ve mescitten on bir yıl sonra yapılmıştır. Taş Medrese açık avlulu, dört eyvanlı plan tipindedir. Giriş kapısı ile baş eyvan kuzey-güney yönünde; iki yayvan eyvan ise onlara dikey olarak yapılmıştır. Orta avlunun iki tarafı revaklı ve dikdörtgen planlıdır. Giriş kapısının sağındaki odalar medrese öğrencilerine ayrılmıştır. Avlunun doğusundaki kapalı bölmelerle açık eyvan dershane olarak kullanılmıştır. Medresedeki beş odanın içerisinde ocakları bulunmaktadır. Avlunun iki yanında sivri kemerlerle birbirine bağlanmış revakların mermer sütunları antik bir Bizans yapısından alınarak burada kullanılmıştır. Sütunların bazıları tek, bazıları iki parça halinde olup, kelepçelerle birbirlerine bağlanmıştır. Sütun başlıkları Roma ve Bizans dönemlerine ait olup, üç sütun başlığı da ters çevrilerek kullanılmış sütun kaideleridir. Medresenin mescit dışında kalan bezemeleri portal, ana eyvan ve türbede yoğunlaşmıştır. Ana eyvanın geniş kemeri mermerden olup, üzeri portalde olduğu gibi geometrik ve bitkisel bezemelerle kaplanmıştır. Moloz taştan yapılan medresenin yapımında devşirme malzeme ve mermer çokça kullanılmıştır. Kemer ve tonozlar tuğladandır. Taş Medrese ve diğer yapılar, yapıldığı XIII. yüzyıldan sonra birçok onarım geçirmişse de bu onarımları belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Son olarak 1941–1944, 1965–1966 yıllarında onarılmış ve Arkeoloji Müzesi olarak düzenlenmiştir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:27 | #35 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
İsmail Aka Medresesi (Taş Medrese) (Beyşehir)
Konya Beyşehir ilçesi, Eşrefoğlu Camisi’nin batısında bulunan İsmail Aka Medresesi’nin portali üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Halil Ağa oğlu İsmail Aka tarafından 1369–1370 yıllarında yaptırılmıştır. Medrese kesme taştan yapılmış ancak, bazı bölümleri yıkıldığından tam bir planı çıkarılamamıştır. Kalıntılarına dayanılarak tek katlı, iki eyvanlı ve açık avlulu medreseler grubundan olduğu sanılmaktadır. Medresenin portali dışarıya doğru taşkın ve mukarnas bezemelidir. Kapının iki yanında köşe sütuncukları, çevresinde de palmet ve rumi motifleri vardı. Dikdörtgen planlı avlunun iki yanında önlerinde revaklı medrese odaları sıralanmıştı. Girişin ekseninde ana eyvan, yanında kubbeli dershane ve 1878’de ölen İsmail Aka’nın türbesi bulunuyordu ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:28 | #36 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Konya Külliyeleri
Sahip Ata Külliyesi (Meram) Konya Meram ilçesinde, Larende Caddesi’nde bulunan Sahip Ata Külliyesi’ni, kitabesinden öğrenildiğine göre Anadolu Selçuklularının Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali yaptırmıştır. Cami, türbe, hankâh ve hamamdan meydana gelen külliyenin yapımına 1259 yılında başlanmış, 1279–1280 yıllarında tamamlanmıştır. Yapı topluluğunun cami, türbe ve hankâhının mimarı Abdullah bin Kölük’tür. Cami: Sahip Ata Külliyesi ile ilgili araştırmasında Haluk Karamağaralı, caminin ilk yapımında, bugünkü çift minareli ön yüze kadar uzandığını ve caminin ağaç direkli ahşap bir yapı olduğunu belirtmiştir. Caminin ilk yapımından yalnızca çini mozaiklerle bezeli mihrabı günümüze gelebilmiştir. Bu cami, Anadolu Selçuklularının günümüze gelebilen en eski ağaç direkli camilerinden birisidir. Bu yapının taç kapısı Selçuklu ağaç işçiliğinin en görkemli örneklerinden birisidir. Taç kapının yanlarındaki derin niş halindeki sebilleri de bu konudaki en eski örneklerdendir. Buradaki sebilin köşe dolgularının birisi içerisinde yapının mimarı Kölük bin Abdullah’ın ismi yazılıdır. Taç kapının ortadaki giriş bölümü bir yazı frizi ve geçmeli mermer mozaiklerle çevrili bir bordürle kuşatılmıştır. Bu bordürün içerisinde yine silmelerin oluşturduğu bir sivri kemer bulunmaktadır. Bu kemer zengin görünümlü 14 mukarnas dizisi ile doldurulmuştur. Bunun altında da caminin sivri kemerli giriş kapısı yer almaktadır. Buradaki bordürler birbirlerine simetriktir. Birbirlerinin içerisinden geçen kalın halat motifleri, köşeli girift bezemeler kapının yanındaki sivri kemerli pencereyi de çevrelemektedir. Bu pencerelerin üzerindeki, yüzeyler renkli sırlı tuğlalardan oluşturulmuş baklava desenli bezeme ile kaplıdır. Girişin sağında şerefeden sonrası yıkılmış olan minare bulunmaktadır. Minarenin dilimli gövdesi lacivert ve turkuvaz renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır. Giriş kapısının solundaki ikinci minare ise günümüze gelememiştir. Bu yapı çifte minareli taç kapı örneklerinin Anadolu’daki en eski yapısıdır. Giriş kapısının arkasında bir avlu içerisinde camiye yer verilmiştir. Bugünkü cami sonradan yapılmış olup, kare planlı 12 ahşap direkle taşınan bir mekân olup, üzeri çatı ile örtülüdür. İbadet mekânı mihrap duvarına dik beş sahından meydana gelmiştir. Girişin sağ ve solunda döşemeden biraz daha yüksek iki maksure bulunmaktadır. İbadet mekânının da taç kapıya doğru uzandığı sanılmaktadır. İlk yapıdan yalnızca lacivert, mor ve turkuvaz renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış, girişin eksenindeki çinili mihrap kalmıştır. Bu mihraptaki bezemeler, yıldızlar, geçmeler, rumiler ve kıvrık dallardan oluşmuştur. Caminin giriş kapısı eski külliyeden alınmış kündekâri tekniğindeki kaplılardır. Türbe: Caminin mihrap duvarının sol köşesindeki bir kapıdan içerisine girilen koridorun sağında türbe yer almaktadır. Türbe aynı zamanda caminin mihrap duvarına da bitişik olup, büyük bir kemerle bu koridora açılmaktadır. Türbenin üzeri Türk üçgenleri ile desteklenmiş bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin kubbesi bitkisel ve geometrik mozaik çinilerle zengin bir görünümdedir. Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır. Kesme taştan yapılmıştır. Hankâh: Selçuklu Beylikler döneminde gezginlerin ve yoksul dervişlerin misafir edildikleri yer olan hankâha Sahip Ata Külliyesi’nde de yer verilmiştir. Hankâhın girişi normal ölçülerde bir kapıdır. Arkasında koridor şeklinde bir geçit ve kapalı avlu durumunda divanhaneye geçilir. Bu bölüm külliyenin en yüksek ve en kütlevi yapısıdır. Orta mekânı örten aydınlık fenerli bu kubbe pandantifli olup, Selçuklu eserleri arasında az görülen bir yüksekliğe sahiptir. İçerisinde bir de mihrabın olduğu güney sofasının iki yanında da birer derviş hücresine yer verilmiştir. Hamam: Külliyenin dikdörtgen planlı hamamı çifte hamam plan şeklindedir. Kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere, birbirine simetrik iki bölümden meydana gelmiştir. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık kısımlarından oluşmaktadır. Karabaş Veli Külliyesi (Ereğli) Konya Ereğli ilçesinde, güneydeki bir tepe üzerinde bulunan Karabaş Veli Külliyesi, cami, tekke, imaret ve türbeden meydana gelmiştir. Külliyenin yapımı ile ilgili bilgiler yeterli değildir. Kitabesi günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda XV.yüzyılın ortalarında Pir Ahmet Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Külliye moloz taş duvarlı olup, bir avlu içerisindedir. Bu avlunun güneyinde cami, kuzeyinde imaret bulunmaktadır. Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taştan yapılmış, içerisi iki sıra halinde üçer yığma sütunun taşıdığı toprak bir damla örtülmüştür. Yanında kesme taştan, şerefe altı mukarnaslı minaresi bulunmaktadır. İmareti moloz taştan yapılmış olup, eyvan ve hücrelerinin üzerini örten kubbe tonozludur. Merkezi kubbesinin altında 12 köşeli şadırvanı bulunmaktadır. İmaret ile cami arasında üç küçük kubbeli bir revak vardır ve bu revak cami ile imareti birbirine bağlamaktadır. Avlunun bir köşesinde Şeyh Alâeddin Esveddin’in kesme taştan yapılmış sekiz köşe planlı ve sivri kemerlerin taşıdığı kubbeli türbesi bulunmaktadır. Lala Mustafa Paşa Külliyesi (Ilgın) Konya Ilgın ilçesi, çarşı içerisinde bulunan Lala Mustafa Paşa Külliyesi, cami, sıbyan mektebi, imaret, tabhane, han, arasta, fırın ve sebilden meydana gelmiştir. Caminin kitabesinden 1576 yılında yapıldığı öğrenilmektedir. Ayrıca külliye ile ilgili bir de vakfiye düzenlenmiştir. Cami: Külliyenin ana noktasını oluşturan cami kesme taştan yapılmış, 16.00x17.30 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri pandantifli kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe ayrıca ikişer tane payanda kemeri ile de desteklenmiştir. Caminin ana duvarları iki sıra pencereler üzerindeki yatay silmelerle ikiye bölünmüştür. İç mekân mihrap yönü dışında üç yöne doğru sivri kemerlerle genişletilmiştir. Caminin içerisinde 1.35 m. derinliğinde kemerlerin üzerine mahfiller yerleştirilmiştir. Bunlardan kuzeydeki mahfil taş konsolların yardımıyla öne doğru çıkarılmıştır. İbadet mekânı kuzey ve diğer iki yönde dört sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Güney ve kuzey yönlerinde ise dikdörtgen pencereler bulunmaktadır. Caminin önündeki son cemaat yeri ikisi baklavalı, ikisi mukarnaslı dört sütunun taşıdığı beş bölüme ayrılmıştır. Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinden iki renkli taşla örülmüş yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekânına geçilmektedir. Bu kapı üzerinde iki satırlık yapım kitabesi bulunmaktadır. Kitabe siyah zemin üzerine rumi ve bitkisel bezeli kompozisyonlar içerisindedir. Giriş kapısının iki yanına birer niş yerleştirilmiştir. Bunların yanında sivri kemerli dikdörtgen ve alınlıkları olan birer pencere ile birer kapı yerleştirilmiştir. Bu kapıların birinden sağdaki minareye, diğerinden de üst kattaki mahfile çıkılmaktadır. Köşede yer alan minare beden duvarlarının üzerine oturtulmuştur. Pabuç kısmı üzerinde on altıgen gövdeli minarenin ortasında bir de bezemeli kuşak bulunmaktadır. Tek şerefenin altı mukarnaslıdır. Caminin mihrabı iki yanında yivli sütunçelerle sınırlandırılmıştır. Mihrap, mukarnaslı olup, beş kenarlı bir niş halindedir. Bu nişin köşeleri zikzaklarla hareketlendirilmiştir. Mihrap yüzeylerinin her birine birer rozet işlenmiştir. Bunların altında da bitkisel süsleme nişine yer verilmiştir. Ahşap minber korkulukları, ajurlu geometrik kompozisyonları ile dikkati çekmektedir. Minberin kuzeybatı köşesine de ahşap bir müezzin mahfili yerleştirilmiştir. Şadırvan: Caminin avlusunda yakın tarihlerde yenilenmiş şadırvan bulunmaktadır. Orijinal şadırvanın sekizgen planlı olduğu ve üzerinin kurşun külahla kaplı olduğu bilinmektedir. Bu şadırvanın on ikigen su haznesi harap olmuştur. Haznenin bir yüzünde de ortadaki bir daldan çıkan çiçek motifi, rozetler görülmektedir. Sıbyan Mektebi: Lala Mustafa Paşa vakfiyesinde sıbyan mektebi ile kütüphaneden söz edilmektedir. Caminin batısında, köşede 7.00x13.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı sıbyan mektebinin avluya açılan bir kapısı ile bir penceresi vardır. Sıbyan mektebinin güneyinde bir tepe penceresi bulunmaktadır. Üzeri aynalı tonozla örtülüdür. İmaret: Külliyenin avlusunun batısında, kuzey-güney doğrultusunda imaret bulunmaktadır. İmaret yan yana üç kubbeli bir birimden meydana gelmiştir. Bunlardan kuzeyde yer alan 8.00x8.00 m. ölçüsündeki kare planlı, tek kubbeli bölümün mutfak olduğu sanılmaktadır. Güneydeki diğer mekân ise 8.00x17.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, üzeri iki kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbelerde birer aydınlık feneri bulunmaktadır. Buradaki iki bölüm birer kapı ve pencere ile avluya açılmaktadır. İmaretin kuzeydoğu köşesinde arasta ile hana bitişik 5.00x15.00 m. ölçüsünde dikdörtgen bir yapı bulunmaktadır. Üzeri aynalı tonozla örtülü olan ve avluya bir pencere ve bir kapı ile açılan bu mekânın vakfiyede ismi geçen fırın olduğu sanılmaktadır. Tabhane: Avlunun batısında ve hana bitişik olarak yapılmış, kare planlı, kubbeli odaların vakfiyede ismi geçen tabhane odaları olduğu sanılmaktadır. Bunlardan kuzeydeki iki oda arasında üzeri ayna tonozla örtülmüş bir bölüm bulunmaktadır. Tabhane odaları bu mekâna, pencereleri de avluya açılmaktadır. Güneydeki üç odanın kapıları ile pencereleri batı yönüne bakmaktadır. Ayrıca avlunun doğusunda, han kapısının yanlarında biri aynalı, diğeri kubbeli iki mekân daha vardır. Bunların samanlık ve depo olduğu sanılmaktadır. Han: Külliyenin avlusunun doğusunda bulunan han, yapı topluluğunun en büyük yapısıdır. Ortalama 36.00x50.00 m. ölçüsünde olan hanın yapım kitabesi bulunmadığından, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yalnızca odalardan biri içerisindeki ocağın taş konsolunda 1584 tarihi yazılıdır. Büyük olasılıkla hanın yapımına külliye ile birlikte başlanmış, 1584’te de tamamlanmıştır. Kuzeyden arasta ile birleşen hanın üzeri beş adet beşik tonozla örtülmüştür. Hanın ortasında bir koridor, iç mekânı üçe bölmüştür. Batıda cami avlusuna, doğuda da dışarıya açılan iki kapısı vardır. Ayrıca avlu yönündeki kapının önüne de çapraz tonozlu bir sahanlık yerleştirilmiştir. Hanın kuzeydeki bölümü oldukça büyük olup, dört ayakla iki nefe ayrılmıştır. Güneydeki bölüm ise üçayakla iki nefe ayrılmıştır. Bu mekânların her biri içerisinde birer ocak nişi bulunmaktadır. Hanın ortasındaki koridordan bir merdivenle üst kata çıkılır. Üst katta tonozlu ve ocaklı üç oda daha bulunmaktadır. Arasta: Yapı topluluğunun kuzeyinde, 11.00x87.00 m. ölçüsünde, boydan boya uzanan arastaya yer verilmiştir. Arasta karşılıklı sıralanmış dükkân dizilerinden meydana gelmiştir. Arastanın 70 m.lik bölümünün üzeri kapalı, diğer bölümü de açıktır. Kapalı bölümün iki ucunda ve iki yanında birer kapı bulunmaktadır. Burada üzeri tonoz örtülü ocaklı 25 dükkân bulunmaktadır. Güney yönündeki dükkân diğerlerinden daha kalın duvarlıdır. Burada vakfiyede belirtilen sebilin olduğu ihtimal dâhilindedir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:28 | #37 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Sultan II.Selim Külliyesi (Karapınar)
Konya Karapınar ilçe merkezinde bulunan Sultan II.Selim Külliyesi, Yavuz Sultan Selim tarafından cami, imaret, medrese, tabhane, kervansaray, türbe, hamamdan oluşan bir yapı topluluğu olarak yaptırılmıştır. Yavuz Sultan Selim bu külliyeyi şehzadeliği döneminde, cami üzerindeki kitabesinden, Ebced hesabına göre 1563 yılında yaptırmıştır. Tuhfet’ül Mimarin ve Tezkiret’ül Ebniye ile Adsız Risale’den öğrenildiğine göre Mimar Sinan’ın eseridir. Yapı topluluğu ile ilgili vakfiyesinden öğrenildiğine göre de külliyenin çevresinde şadırvan, çeşme, 39 dükkânlı bir arasta ve iki değirmenle birlikte sıbyan mektebi de bulunuyordu. Yapı topluluğu 1847 yılında onarılmıştır. Cami: Cami Karapınar bölgesine özgü göktaş denilen koyu gri, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Külliyenin en önemli bölümünü oluşturan cami önünde U şeklinde sıralanmış imaret odalarının bulunduğu avlunun güneyinde yer almaktadır. Caminin önünde sekiz sütunun taşıdığı bir şadırvan bulunmaktadır. Cami kare planlı olup, cephesi ve beden duvarları oldukça sadedir. Yalnızca doğu batı ve güney cephelerinin ortalarına ve köşelerine duvar payeleri yerleştirilmiştir. Böylece XVI.yüzyıl camilerinin güzel bir örneği olarak ortaya çıkmıştır. Kuzey cephesindeki son cemaat yerinin iki yanında dışa taşkın minare kaideleri ve birer şerefeli on altıgen gövdeli altı mukarnaslı şerefeleri ile iki minare cepheye hareket kazandırmıştır. Caminin ana duvarlarının alt hizasında iki sıra halinde kesme bazalt taşı kullanılmış, bunun üzerine de sarıya yakın düzgün kesme taşlardan altta daha geniş, üstte bir saçakla kesilmiş üç kademe halinde beden duvarları yapılmıştır. Caminin kuzey cephesi dışında ikişer tane altlı ve üstlü pencereler bulunmaktadır. Güney, doğu ve batı cephelerinde kubbeyi taşıyan kasnağın altındaki kademede de küçük ve yuvarlak birer pencereye yer verilmiştir. Kuzey cephede ise, son cemaat yerine açılan iki altlık ve bir de üst pencere bulunmaktadır. Kuzey cephesindeki son cemaat yeri altı beyaz mermer sütunun taşıdığı beş kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yerinin ortasında bulunan camiye giriş kapısı Gödene taşı ile sarı renkteki taşların alternatif olarak sıralanmasından meydana gelmiş basık kemerlidir. Kapının üzerine istiridye biçiminde bir alınlık ve yapım kitabesi yerleştirilmiştir. Hatifi isimli bir şairin yazdığı altı satırlık bu kitabede Yavuz Sultan Selim tarafından 1564 yılında yapıldığı yazılıdır. Bu kitabenin iki yanındaki boşluğa da Sultan Abdülmecid tarafından 1847’de yapılan onarımı belirten bir kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki ahşap kapı kanatları kündekâri tekniğinde olup, 1941 yılına kadar yerinde olduğu tespit edilen bronz ejder başı şeklindeki halkaları kayıptır. İbadet mekânını örten 14.80 m. çapındaki kubbe pandantifler üzerine oturtulmuştur. Kubbenin ortasına Fatır suresi yazılmış, içerisi kıvrık dal, rumi ve palmetlerden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir. Mihrap ve minber beyaz mermerden olup, klasik üslupta yapılmıştır. Minberin üzerinde eklektik üslupta ahşap bir fener asılıdır. Bu fener caminin 1847 yılındaki onarımı sırasında buraya konulmuştur. Mihrabın iki yanında bulunan şamdanların, üzerindeki yazıdan Evliya Çelebi’nin ölümünden kısa bir süre önce kendisi veya yakınları tarafından buraya hediye edildiği anlaşılmaktadır. İmaret: Caminin mihrabı ile giriş kapısından kuzeye doğru uzanan doğrultunun iki yanında U şeklinde imaret odaları sıralanmıştır. Bu imaretin 14 odalı olarak yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, güney kolları orijinalliğini yitirmiştir. İmaret içerisindeki odalarda ocaklar, ocakları dışarıya yansıtan bacaları, camiden farklı olarak daha düşük kalitede moloz taşlardan yapılmıştır. Han (Kervansaray): İmaret ile çeşme arasındaki boşlukta kervansaray (han) bulunmaktadır. Bu bölüm külliyenin en önemli kısımlarından birisini oluşturmaktadır. İki bölüm halindeki kervansarayın bölümleri arasındaki iki kapı ile bunları birleştiren sokağa açılmaktadır. Bu kapıların dışarıya bakan kemerleri basık ve alçak olup, iki renkli taşın alternatif yerleştirilmesi ile meydana gelmiştir. Kervansaray kare planlı olup, her bir bölümün içerisinde dörder paye ile dokuzar bölüme ayrılmıştır. Üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Çeşme: Külliyenin kuzeyinde kesme taştan, dikdörtgen prizma şeklinde çeşmesi bulunmaktadır. Siyah beyaz taşlardan örülü çeşmenin sivri kemeri üzerinde sekiz satırlık kitabesinden 1569 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu çeşme kitabesini Konyalı Meşami yazmıştır. Hamam: Külliyenin doğusunda, Valide Sultan Hamamı bulunmaktadır. İmaret ile kervansarayın doğusunda, külliyeye dik durumda yapılan bu hamamın girişi külliyeye bakan batı yüzündedir. Kare planlı olan hamamın üzeri tuğladan merkezi tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin altında mermerden fıskiyeli bir havuz, kubbe üzerinde de on iki köşeli bir aydınlık feneri bulunmaktadır. Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Kare planlı sıcaklığın doğusunda iki yıkanma hücresi, arkasında da külhanı bulunmaktadır. Tamamen moloz ve kesme taştan yapılmıştır. Hamamın batı cephesi ise kesme taştan yapılmıştır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:29 | #38 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Konya Darülhüffazları
Has Bey Darülhüffazı Konya Gazi Alemşah Mahallesi’nde bulunan Darülhüffaz’ı kitabesinden öğrenildiğine göre 1421 yılında Hatıplı Has Beyoğlu Mehmet Bey yaptırmıştır. Kitabesinde akıl hastanesi olduğu belirtilen bu yapının darülhüffaz olduğu yazılmış olmasına rağmen bazı yayınlarda buradan türbe olarak söz edilmiştir. Bazı araştırmacılar ise buraya Ayasofya Mescidi ismini de yakıştırmıştır. Has Beyoğlu Mehmet Bey bu darülhüffaz için zengin vakıflar bırakmış, ayrıca Meram’da bir cami ve bir de hamam yaptırmıştır. Bu küçük yapı kare planlı, iki katlı olup, alt katı bodrum, üst katı da mescit olarak kullanılmıştır. Has Beyoğlu Mehmet Bey’in gömülü olduğu söylenen bodrum katına kuzey yönündeki bir kapıdan girilmektedir. Oldukça kalın duvarlar kireç taşından örülmüş, üzeri de dört köşeli bir kubbe ile örtülmüştür. Bodrumun dış yüzü üst kat duvarlarından silmeli bir korniş ile ayrılmaktadır. Üst katta mescit olarak kullanılan mekâna batı yönünden dört basamaklı bir merdivenle girilmektedir. Bu bölüm de kare planlı olup, tuğladan yapılmıştır. Yalnızca ön cephe mermerle kaplanmıştır. Girişin üzeri beş dilimli bir kemerle örtülmüş ve iki satırlı sülüs kitabe de burada bulunmaktadır. Kapının sağında dikdörtgen söveli bir pencere nişi vardır. Bu pencerenin üzerinde yuvarlak kemerli, küçük sağır bir pencere bulunmaktadır. Cephedeki silme kornişinin arasına Selçuklu üslubunda geometrik ve bitkisel motifli bir şerit ve zencerek motifleri peş peşe sıralanmıştır. Yapının üzerini örten kubbe yarım küreyi andırmaktadır. Üzerinde üç sıra halinde köprülerdeki selyaranları hatırlatan mahmuzlar bulunmaktadır. Kubbeye kare mekândan geçiş on altıgen kasnak ve üçgenlerle sağlanmıştır. Bu kasnağın ortasında sivri kemerli dört pencereye yer verilmiştir. Yapının içerisindeki mihrap Selçuklu dönemi çinileri ile bezenmiştir. Bu çiniler lacivert ve firuze renkte olup, Selçuklu döneminde sık sık uygulanan çeşitli geometrik ve bitkisel motifler burada görülmektedir. Yapının ahşap kapısı bugün Konya’daki Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’nde bulunmaktadır. Nasuh Bey Darülhüffazı (Meram) Konya İl Halk Kütüphanesi’nin bir bölümünü oluşturan Nasuh Bey Darülhüffazı Karamanoğlu II. İbrahim Bey zamanında Kadıoğlu Nasuh Bey tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan Osmanlı mimari etkisinin açıkça belirgin olduğu görülmekte ve bu nedenle de XV. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapı kesme taştan, kare planlı olup, üzeri sekiz köşeli kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Yapının ön tarafındaki üç kubbeli revak kısmı yıkılmış, yalnızca akantus frizleri ile kaplı kemer ayakları günümüze gelebilmiştir. Kubbe kasnağı ile duvarlardaki kemerli pencerelerin aralarına ayrıca yuvarlak pencereler yerleştirilmiştir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:29 | #39 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Konya Hanları
Argıt Hanı (Altınapa Hanı) (Merkez) Konya-Beyşehir Karayolunun 13. km.sinde, Başarakavak sapağında, Altınapa Baraj Gölü sahası içerisinde kalan Argıt (Altınapa) Hanı, devletin en yüksek mevkilerine kadar yükselmiş azatlı bir köle olan Şemseddin Altunba (Altınapa) tarafından 1201 yılında yaptırılmıştır. Hanın kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, Şemseddin Altunba tarafından yaptırıldığı 1201–1202 tarihli vakfiyeden anlaşılmaktadır. Bu vakfiyede Şemseddin Altunapa’nın Konya Akşehir yolu üzerinde Argıthanı kasabasının olduğu yerde bir kervansaray yaptırdığı yazılıdır. Han dikdörtgen planlı olup, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Ayrıca bol miktarda da devşirme antik parçalar kullanılmıştır. Kapalı ve açık kısmı bir arada bulunmaktadır. Her iki bölüm birbiri ile aynı ölçüdedir. Doğu yönündeki giriş kısmı ana duvarlardan öne doğru taşkın değildir. Girişin hemen solunda, dışarıdan ikinci kata çıkan bir merdiven bulunmaktadır. Bu bölüm hanın mescit kısmıdır. Girişten kapalı bir avluya geçilmektedir. Bu avlunun iki yanında mekânlar bulunmakta olup, doğu kanadı boydan boya beşik tonozla örtülüdür. Batı yönü ise revak şeklinde düzenlenmiştir. Buradan kapalı kısma geçişi sağlayan kapı dışarıdakinin aksine öne doğru taşırılmış ve anıtsal bir görünüm kazanmıştır. Kapalı kısım giriş yönünde olduğu gibi üç sahınlıdır. Bunların üzerleri beşik tonozlarla örtülüdür. Bu sahınlardan ortadaki daha geniş ve yüksektir. Her iki bölüm de mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır. Günümüzde sular altında kalan ve harap durumdaki hanın 1973 yılında Mahmut Akok-Orhan Semerci tarafından rölöveleri çizilmiştir. Kızılviran (Kızılören) Han (Beyşehir) Konya-Beyşehir yolu üzerinde bulunan bu yapı kitabesinden öğrenildiğine göre, I.Gıyaseddin Keyhüsrev’in İkinci saltanat döneminde Emir Şah (Emir Kutluh) tarafından 1206’da yaptırılmıştır. Kızılören Hanı, kapalı ve açık kısmı bir arada bulunan han plan şemasına göre yaptırılmıştır. Diğer hanlardan farklı olarak bu hanın avlusu kapalı kısmından daha geniş tutulmuştur. Kütlevi bir görünümü olan yapının yan cepheleri ile girişinin köşelerine yerleştirilen payandalar bu kütlevi görünümü hafifletmektedir. Kesme taş ve moloz taştan yapılan hanın girişi batı cephesindedir. Cephenin ortasında iki katlı olarak yapılmış bir bölüm vardır. Bu bölüm bütünüyle dışarıya taşırılmıştır. Bu yüzden de diğer Selçuklu hanlarından farklı bir görünümdedir. Bu bölümün alt ve üstü üç ayrı kısma ayrılmış, alt katta giriş eyvanı bunun solunda baldaken tarzında bir su sistemi bulunmaktadır. Sağdaki diğer mekân ise girişi avluya açılan ayrı bir bölüm halindedir. Buradan avlu cephesinden sağlı sollu birer merdiven ile çıkılmaktadır. Günümüzde çok fazla tahrip olan bu merdivenlerden kuzeydeki bağımsız mescide, diğeri de iç içe düzenlenmiş bölümlere geçilmektedir. Diğer Selçuklu kervansaray ve hanlarında avlunun ortasında bulunan köşk-mescit burada üst kata alınmıştır. Hanın kapalı kısmının taç kapısı öne doğru taşırılmış olmasına rağmen oldukça sadedir. Buradaki 1980’li yılların ortasına kadar yerinde olan dört satırlık kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Kapalı kısım giriş yönünden itibaren üç bölüme ayrılmıştır. Burada da orta sahın diğerlerine göre daha geniş ve yüksektir. Ancak günümüzde üst örtüsü tamamen çökmüştür. Hanın 400 m. güneydoğusunda bulunan küçük ölçüdeki beşik tonozlu iki sahınlı yapı konusunda sanat tarihçiler arasında tartışmalar sürmekte olup, bunların mescit olup olmadığı da anlaşılamamıştır. Zazadin Hanı (Selçuklu) Konya-Akşehir yolunun 22. km.sinde, Tömek Köyü’nün bulunduğu yerdeki Zazadin Hanı’nın iç ve dış kapılarındaki kitabelerden öğrenildiğine göre, Vezir Sadettin Köpek tarafından 1235–1236 yıllarında yaptırılmıştır. Günümüze iyi bir durumda gelen Zazadin Hanı, doğu batı doğrultusunda dikdörtgen plan şeması göstermektedir. Diğer Selçuklu han ve kervansaraylarında olduğu gibi kapalı ve açık bölümlerden meydana gelmiş, ancak kuzey duvarı kademeli olarak yapılmıştır. Yapımında kesme taş kullanılmıştır. Bu taşların arasına devşirme olarak antik taşlara da yer verilmiştir. Han kütlevi görünüşü itibarı ile bir kaleyi andırmaktadır. Hanın girişi masif görünümlü olup, dışarıya doğru taşırılmış ve iki ayrı renk taştan anıtsal taç kapısı yapılmış ve bu kapı duvarları destekleyen payandalarla daha görkemli bir görünüme sahip olmuştur. Diğer Selçuklu hanlarında kısa kenarda bulunan giriş kapısı bu kez, hanın geniş cephesine yerleştirilmiştir. Buradan bir giriş eyvanı ile avluya geçilmektedir. Diğer kervansaray ve hanlarda görülen revak-mekân ilişkisi burada daha farklıdır. Uzun kenarlarda mekân-revak-mekân uygulaması ile değişik bir plan ortaya konulmuştur. Bu tür plan düzeninin uygulanışının nedeni anlaşılamamaktadır. Avlunun çevresinde bağımsız mekânlar bulunmakta olup, bunlar hanla ilgili sosyal hizmetlerdir. Mescit kısmı yapının girişi üzerindedir. Bu mescide eyvanın solundaki duvardan dışarıya doğru taşırılmış ancak, günümüzde kısmen tahrip olmuş merdivenlerden çıkılmaktadır. Avludan kapalı kısma geçişi sağlayan kapı avlu kapısında olduğu gibi iki renk malzemeden yapılmıştır. Bu bölüm bir orta sahın ile buna dik olarak planlanmış yan sahınlardan meydana gelmiştir. Aynı zamanda mimar olan Sadettin Köpek burada farklı bir uygulamaya gitmiş, seki düzenlemelerini diğer kervansaraylara göre farklı biçimde geliştirerek uygulamıştır. Orta sahın burada daraltılmış ve yalnızca insanların geçebileceği şekilde bir koridor biçiminde düzenlenmiştir. Orta sahının ikinci bölümü biraz daha daraltılarak uzatılmış ve böylece bu bölüm haçvari bir şekle dönüşmüştür. Hanın bezeme olarak fazla bir özelliği bulunmamaktadır. İki renkli malzemenin yanı sıra geometrik kompozisyonlara yer verilmiş, taşçı işaretleri de diğer yapılarda olduğu gibi burada da görülmektedir. Zazadin Hanı Selçuklu döneminde yapılmış diğer han ve kervansaraylar arasında en iyi korunanı olmasına rağmen yine de birçok bölümü tahrip edilmiştir. Avlu etrafındaki revakların bazıları yıkılmış, üst örtüler kısmen çökmüştür. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
22.04.09, 19:30 | #40 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Horozlu Han (Selçuklu)
Konya-Akşehir yolu üzerinde bulunan ve Konya’nın kuzeyindeki şehir dokusu ile birleşmiş olan Horozlu Han’ın kitabesi ve onunla ilgili herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Bu bakımdan hanın yapım tarihi kesinlik kazanamamaktadır. Ancak, birçok araştırmacı hanın Sultan II.Gıyaseddin Keyhüsrev ve İzeddin Keykavus döneminde devlet görevinde bulunan Esedüddin Ruzbe tarafından yaptırıldığını ileri sürmektedir. Esedüddin Ruzbel’in 1249 yılında öldürüldüğü dikkate alınacak olunursa, hanın XIII. yüzyılın ortasında yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1970’li yıllarda hanı eski belge ve fotoğraflarına dayanarak restorasyonunu yapmıştır. Hanın tamamen kesme taştan yapıldığı görülmektedir. Ancak plan düzeni tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Mescit kısmının Zazadin ve Obruk hanlarında olduğu gibi girişin üzerinde olduğu sanılmaktadır. Diğer hanlarda olduğu gibi anıtsal bir giriş kapısının olup olmadığı konusunda da kesin bir bilgi yoktur. Avlunun bütünüyle yıkılmış olmasından ötürü de taç kapının da tamamen ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Günümüzde dışa doğru taşkın bir kapı bezemesiz olarak restore edilmiştir. Hanın girişinde bulunan ve temel izlerine göre düzenlenen kapalı kısımın orta sahnın daha yüksek olarak tutulmuş, yan sahınlar da buna dik olarak oluşturulmuştur. Orta sahnın üzerindeki kubbe pandantifli olup, ağırlık kemerler vasıtası ile kare kesitli ayaklar üzerine bindirilmiştir. Yapının dışında olduğu gibi içerisinde de kesme taş kullanılmış, merkezi kubbede tuğlaya yer verilmiştir. Tuğla bezeme ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Orta sahnın üzerindeki kubbeye bir de ağırlık feneri yerleştirilmiştir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|