..:: BİLGİ VADİSİ ::.. BİLGİ VADİSİ RSS   TWİTTER   BİLGİ VADİSİ FORUM FACE GRUBU  

Anasayfa Kimler Çevrimiçi Bugünkü Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   ..:: BİLGİ VADİSİ ::.. > GENEL KONULAR > İL İL TÜRKİYEMİZ > İç Anadolu Bölgesi
Google

   

 
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Konya Tanıtım Videosu ve tarihi
Konudaki Cevap Sayısı
94
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
3737

Yeni Konu aç Cevapla
 
Seçenekler Stil
Eski 22.04.09, 19:17   #11
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart




MÖ.XIII.yüzyılda Hititler yöreye egemen olmuş, Eflatunpınar ve Ereğli’deki kaya kabartmaları da bu dönemden günümüze kadar ulaşmıştır. Hititlerin ardından yöre Friglerin ve Kimmerlerin egemenliğine girmiştir. MÖ.VII.yüzyılda Lydialıların, MÖ.VI.yüzyılda Perslerin egemenliğindeki yöre, Kapadokya Satraplığının sınırları içerisinde kalmıştır. Büyük İskender’in Pers Devletini Anadolu’da ortadan kaldırması ile birlikte MÖ.334’te Makedonya Krallığına bağlanmıştır. Konya yöresi MÖ.I.yüzyılda Pontus yönetiminde kalmış, daha sonra Pontus ve Romalılar arasında zaman zaman el değiştirmiştir. MS.VII.yüzyılın başlarında Sasaniler, yüzyılın ortasında Araplar kısa süreli de olsa yöreye hakim olmuşlardır.


Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Oğuz boyları Anadolu’ya hakim olmuş, Alparslan’ın komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah Konya ve yöresini fethettikten sonra batıya yönelmiş, Anadolu Selçuklu Devleti de 1074’te kurulmuştur. Anadolu Selçukluları devletin başkentini İznik olarak seçmişlerse de I.Haçlı seferi sırasında İznik’i kaybedince Konya’yı kendilerine merkez yapmışlardır. Bundan sonra Konya Anadolu Selçukluları’nın mimari eserleri ile bezenmiş ve kısa sürede Anadolu’nun en gelişmiş kentlerinden biri olmuştur.





Anadolu Selçukluları döneminde Konya, kültür ve sanatta altın çağını yaşamıştır. Devrin ünlü bilginleri, filozofları, şairleri, mutasavvıfları, musikişinasları ve diğer güzel sanatların üstatlarını bir araya getirmiştir. Bahaeddin Veled, Mevlâna Celaleddin başta olmak üzere Kadı Burhaneddin, Kadı Sıraceddin, Sadreddin Konevi, Şahabeddin Sühreverdi gibi bilginler, Muhyiddin Arabî gibi mutasavvıflar Konya’da yerleşmişler, verdikleri eserlerle şehri bir kültür merkezi haline getirmişlerdir. Özellikle Mevlâna fikir ve felsefesi ile insanlığı aydınlatmış Mesnevi, Divan-ı Kebir gibi eserleri ile Anadolu’daki ilk aydınlanma felsefesinin temelini atmıştır. Nasreddin Hoca da güldüren ve düşündüren fıkraları ile Konya’nın kültür ve sosyal hayatının gelişmesinde büyük katkısı olan bilge bir kişidir.






Bu dönemde Konya’da kütüphaneler açılmış, tarih, edebiyat, felsefe, sanat, tıp, kozmoğrafya, hukuk ve din alanında, tarihi ve kültürel atılımlar yapılmış, buna bağlı olarak medreseler, camiiler, kütüphaneler, türbeler, çeşmeler, kaleler, hanlar, hamamlar, çarşı ve bedestenler, köprüler, saraylar yapılmıştır.


Konya, Anadolu Selçukluları’nın yıkılmasına (1308) kadar Selçukluların başkenti olmuş, daha sonra Karamanoğulları’nın eline geçmiştir. Yıldırım Beyazıt 1398’de Konya yöresini Osmanlı topraklarına katmışsa da Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilince Karamanoğlu Beyliği yeniden kurulmuştur. Bu arada Moğollar bir süre Konya ve yöresine egemen olmuşlardır. Bundan sonra Osmanlılar ile Karamanoğulları yöre için sürekli çekişmiş ve sonunda Fatih Sultan Mehmet Karamanoğlu Beyliği’ni 1465’te ortadan kaldırınca Konya da Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.


Click this bar to view the full image.


Fatih Sultan Mehmet Rumeli (Sofya), Anadolu (Kütahya), Rum (Tokat) Eyaletlerinden sonra dördüncü eyaleti merkezi Konya olmak üzere kurmuştur. Konya’daki Karaman eyaleti başına ilk zamanlarda, Osmanlı şehzâdeleri vali olarak atanmıştır. Bunlar, Fatih’in ortanca oğlu Şehzâde Mustafa, küçük oğlu Şehzâde Cem, II. Beyazîd’ın büyük oğlu Şehzâde Abdullah, Şehzâde Mehmet’tir. Böylece bu Osmanlı şehzadeleri 1470’ten 1513’e kadar eyaleti yönetmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Şehzade II.Selim de burada valilik yapmıştır. Tanzimat döneminde eyalet için, Karaman adı yerine Konya denilmiştir.


Mevlevi kültürünün merkezi konumundaki Konya, Celali Ayaklanmalarında büyük zarar görmüştür. Daha sonra Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa 1832’de kenti ele geçirmişse de yapılan Kütahya Antlaşması (1833) ile geri çekilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında baş gösteren Delibaş ve Bozkır ayaklanmaları sırasında Konya bir süre isyancıların elinde kalmıştır. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 22 Ocak 1919’da İngilizler Konya tren istasyonunu denetimleri altına almış, 25 Nisan 1919’da İtalyanlar burasını işgal etmiştir. Batı Cephesi’nde Yunanlılara karşı İnönü Savaşları’nı kazanılması üzerine, İtilaf Devletleriyle anlaşmazlığa düşen İtalya, 12 Mart 1920’de işgalden vazgeçerek geri çekilmiştir. Böylece Konya işgalden kurtulmuştur.


Cumhuriyetin ilanı ile birlikte il konumuna getirilmiştir.






Konya’da günümüze gelebilen tarihi eserlerin başlıcaları; Çatalhöyük, Beyşehir Erbaba Höyüğü, Beyşehir Eflâtunpınar Anıtı, Fasıllar Anıtı, Ereğli İvriz Kaya Kabartması, Beyşehir Kalesi,Akmanastır (274), Hagia Eleni Kilisesi (327), Sahip Ata Külliyesi (1283), Alaaddin Camisi, Selimiye Camisi (1565), Aziziye Camisi (1676), İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese , Taş Mescit (1215), Sırçalı Mescid (XIII.yüzyıl), Tahir ile Zühre Mescidi, Beyhekim Mescidi (XIII. Yüzyıl) Mevlâna Türbesi ve Dergâhı, Beşare Bey (Ferhuniye) Mescidi (1219), Erdem Şah Mescidi (1230), Hoca Hasan Mescidi (XIII.Yüzyıl) Gömeç Hatun Türbesi, Hasbey Darül Hüffazı (1421), Karatay Medresesi, Sadreddin Konevi Cami ve Türbesi (XIII.yüzyıl), İplikçi Camisi ve Medresesi (XII.yüzyıl), Dursunoğlu Camisi (XV.yüzyıl), Kapı Camisi (İhyaiyye Camisi) (XV.yüzyıl), Karatay Mescidi (XIII.Yüzyıl), Nasuh Bey Darülhüffazı (XV.yüzyıl), Al Gav Medresesi (XII.-XIII.yüzyıl), Tacül Vezir Medresesi ve Türbesi (XIII.yüzyıl), Beyşehir Eşrefoğlu Camisi (1162), Ereğli Ulu Camisi (XIII.yüzyıl), Karapınar II.Selim Külliyesi (XVI.yüzyıl), Beyşehir Demirli Mescid (XII.yüzyıl), Ahmet Efendi Hamamı (XV.yüzyıl), Mahkeme Hamamı (XV.yüzyıl), Kapı Çeşmesi (XIII.yüzyıl), Nakipoğlu Çeşmesi (XV.yüzyıl), Yusufağa Kütüphanesi (XIII.yüzyıl), Kadı Mürsel Zaviye ve Türbesi, Ebu İshak Kazeruni Zaviyesi, Kalenderhane Türbesi, Tursunoğlu Cami ve Türbesi, Burhaneddin Fakih Türbesi, Siyavuş Veli Türbesi, Meram Hasbey Mescidi, Şeyh Osman Rûmi Türbesi, Ali Efendi Muallimhanesi, Piri Mehmet Paşa Cami, Şerafettin Cami, Hacı Fettah Cami, Nakiboğlu ve Aziziye Camileri, Şeyh Halili Türbesi, Kızılviran Hanı (1205), Horozlu Han (1246-1249), Kadınhan, Akşehir Ulu Camisi (1213), Güdük Minare Mescidi (1226), Seyyid Mahmud Hayrani Zaviyesi (1224)’dir.Ayrıca Atatürk’ün ilk heykellerinden birisi (1926) Konya’dadır. Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:17   #12
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Konya Gezgin Gözüyle

İnanç Turizmi
MEVLANA TÜRBESİ VE DERGAHI (Merkez)
Türbenin çekirdeği 1230 yılında, Mevlana’nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuştur. Mevlana’nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır. Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergahı haline getirilmiştir. Mevlana’nın ölümünden sonra yani 1273 yılından itibaren imarına başlanan dergah Cumhuriyetten sonra müze haline dönüştürülmüştür. Müzede Mevlana ve diğer Mevlevilere ait veya çeşitli yollarla dergaha gelmiş değerli yazmalar, hat ve tezhip örnekleri, maden cam ve ahşap eserler ile Mevlevi musikisi enstrümanları, halı ve kilimler sergilenmektedir.

Türbenin en ilgi çekici kısmı Hz. Mevlana ve oğlu Sultan Veledin kabirleri üzerinde yükselen Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe) dir. 1396’da Selçuklular döneminde Mimar Bedreddin’in yaptığı kubbe yeşil çinilerle kaplıdır. Türbenin içi alçı rölyef, kalem işi nakış ve yazılarla süslenmiştir. Hz. Mevlana’nın sandukası dönemin ahşap işçiliğinin üstün örneklerindendir. Ancak bu yüksek sanduka şu an babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin üzerinde bulunmaktadır.

Türbenin kuzeyinde XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Semahane (Mevlevi ayinlerinin, semanın yapıldığı yer) ve mescid kısımları yer alır. Şeb-i Aruz Havuzu ise dergah mutfağının önündedir. Mevlana’nın ölüm yıldönümlerinde, Şeb-i Aruz (Düğün Günü) olarak adlandırılan günlerde havuz etrafında sema töreni yapılır. Hz. Mevlana ölümü Tanrıya kavuşma yani, düğün olarak tanımlandığından bu günler de düğün olarak değerlendirilir. Hz. Mevlana her şeyden önce tam bir insan dostu, barış taraftarı ve büyük bir yol göstericidir.

SAHİP ATA KÜLLİYESİ (Merkez)

Son yıllardaki araştırmalar Sahip Ata Cami’nin aslında bugünkü çifte minareli cepheye kadar uzandığını ve ağaç direkler üzerine ahşap bir cami olduğunu göstermektedir. Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından başlandığı ve mimar Kölük Bin Abdullah’ın eseri olduğu yazılıdır. Buna göre, Anadolu Selçuklularının bilinen en eski ağaç direkli camisi olmaktadır. 1283’de tamamlanan türbe ve hanikahla yapı, bir külliye haline gelmiştir. Bu yapıdan günümüze yalnız, şahane çini mozaik mihrap kalmıştır.

LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ (Ilgın)

Külliye; cami, imaret ve han olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Cami çarşı içinde geniş bir alanı kaplayan külliyenin bir bölümünü teşkil etmektedir.

1576 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliye bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın eserleri arasında geçmektedir.
İPLİKÇİ CAMİ VE MEDRESESİ (Merkez)

Alaaddin Tepesinin doğusunda, Alaaddin Caddesindedir. Medresenin vakfiyesinden ilk yapının II. Kılıçaslan döneminde vezir Şemseddin Altunbanın (Altıapa) yaptırdığı sanılmaktadır. (XII. yy sonu). Cami ve medrese Hacı Ebu Bekir tarafından 1332’de genişletip yenilenmiştir.

Firuze ve mor çinilerden geometrik geçme motifler ve firuze lacivert çinilerden kıvrık Rumilerden oluşan iki kuşakla çevrili mihrap bu türün Anadolu’daki en eski örneklerindendir. Yapı, eskiliği ve burada Mevlana Celaleddin Rumi’nin ders vermiş olması nedeniyle önemlidir.

EŞREFOĞLU CAMİ (Beyşehir)

Beyşehir İlçesi’nin kuzeyinde, İçeri Şehir Mahallesindedir. 1296-1299 yılları arasında yaptırılmış olup, Anadolu’daki ahşap camilerin en büyük ve orijinalidir.

Taş ve ağaç işlemeleri, kalem işleri, mozaik çini süslemeleri, Selçuklu sanatının son ve en olgun şekilde gelişmiş bir üslûp beraberliği içinde ahenkli bir bütün meydana getirmektedir.

Tümüyle firuze, lacivert ve mor çini mozaik kaplı mihrap 6 m yüksekliği, 5.50 m genişliğiyle çinili mihrapların en görkemli örneklerindendir. Yapı portalindeki zengin taş süslemeleri, iç mekanda yer verilen çinileri, taşıyıcıları ve minberdeki ahşap süslemeleriyle Beylikler Devri’nin (Eşrefoğlu Beyliği) zevkini yansıtmaktadır.
AK MANASTIR (Haglos Kharitan, Sille)

Konya-Sille arasındadır. Kayaya oyulmuş odalarla onları çeviren yapıdan oluşan manastır M.S. 274’de Saint Horion adlı bir aziz adına yapılmıştır.

HAGHİA ELENİ KİLİSESİ (Sille)

Sille Bucağında, M.S. 327’de İmparator Konstantinus döneminde yapılmış olup, Anadolu’daki ilk Hıristiyan kiliselerindendir. Kilise, İsa, Meryem ve havarilerin resimleriyle süslüdür. Kilisenin iç kapısının üstünde yazılı tamir manzumesinden Mikail Arhonkolan ismine kurulduğu anlaşılan yapı, onarılmış ve boş olarak korunmaktadır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:17   #13
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

NASREDDİN HOCA TÜRBESİ (Akşehir)

Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Onarımlarla özgün biçimini yitiren yapıya günümüzdeki görünümünü 1905’te Akşehir kaymakamı Şükrü Bey kazandırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe kalmıştır. Mermer sandukanın baş ucunda gülmece ustasının yaşamını simgelemek üzere H. 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır.

SİLLE SİYATA MANASTIRI (Merkez)

Konya il merkezinin 8 km kuzeybatısında, erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir merkezdir. Bu dönemde başta Akmanastır diğer adı ile Haglos Kharitan (St. Choritan) olmak üzere birçok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmış olup, dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.

LYSTRA (Hatun Saray-Meram)

Konya’nın güney batısında Hatunsaray Kasabasına bir kilometre mesafede karayolunun sağ tarafında yaklaşık 400 m içerde Zolkara denilen yerdedir.

Lystra Roma imparatoru Agustus devrinde (M.Ö. 6) Nykaoline bölgesinin koloni şehirleri arasına katılmış, daha sonra Hıristiyanlık döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur. Tarsus’tan Yalvaç’a (Antiocheia) gelen St. Paul burada barınamayarak Barnabas ile birlikte Lystraya gelerek burada vaazlar vermiştir. Birinci yılda 12 havariden biri olan Artemus, Lystra piskoposu olmuştur. Günümüzde de Lystra ören yerinde iskan izleri görülmektedir.
MEVLANA MÜZESİ
Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultanü’l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan’ül Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe’den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled mevlana’nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sutun) üzerine 130.000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin’e yaptırılmıştır. Bu tarihtensonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19.y.y. ın sonuna kadar devametmiştir. Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizme başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir. Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2. İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m2. ye ulaşmıştır. Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir. Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluya Yavuz Sultan Selim’in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.

KARATAY MÜZESİ
Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II. Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir.

SIRÇALI MEDRESE
(Mezar Anıtları Müzesi)
Mezar Anıtları Müzesi, Konya’daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sırçalı Medrese’de 1960 yılında açılmıştır. Sırçalı Medrese, 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmış, çinilerle süslü açı (avlulu) medreselerden birisidir Konya şehrinde kamulaştırılan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerle mezar taşları selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlılar Devri’ne göre tasnif edilerek teşhir edilmişlerdir. Ayrıca Mezar taşları, şekil, motif ve yazı karakterleri de gözönüne alınarak değerlendirilmiş ve kronolojik bir sıraya konulmuştur.

AKŞEHİR MÜZESİ
Akşehir Arkeolog Müzesi: Hitit, Frigg Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir.
Atatürk Müzesi: İstiklal Savaşı sırasında Garp Cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özellikleri koruyarak bugünde hizmet vermektedir.

ARKEOLOJİ MÜZESİ
Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulunda açılmıştır. Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesine 1953 yılında İplikçi Camii’ne taşınmıştır. 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girdi. Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu,), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir. Neolitik eserler Çumra, Çatalhüyük, Erbaba ve Süberde kazılarında, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük kazılarında, Asur ticaret kolonileri çağı Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir. Konya Alaaddin tepesi kazılarında bulunan Frig çaı kap parçaları ile Konya Karapınar Kıckışla höyükte bulunan çeşitli formlarda Frig çağı kapları ve Lidya kapıları da sergilenmektedir. Yine Kıcıkışla höyükten Klasik Çağ Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır. Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir. Roma ve Bizans çağından sunak mezar stel ve Ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir. Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük’de müzemizce yapılan kabartma kazılarında M.S 6.y.y, ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzemizde teşhir edilmektedir.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:18   #14
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

ETNOGRAFYA MÜZESİ
Bölge Müzesi tarzında eğitim amaçlı olarak inşaa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan ve 1999 yılı içerisinde açılması planlanan Halı Kilim ****iyonu bulunmaktadır. Bu bölümde Etnografya Müzesi depolarında bulunan başta Selçuklu Halı örnekleri olmak üzere, Dünyanın bilinen birkaç halı-kilim dokuma merkezinden birisi olarak kabul edilen Konya Bölgesi’ne ve Türkiye sınırları içersinde kalan meşhur halı-kilim dokuma merkezlerine ait halı ve kilimler sergilenecektir. Zemin katta teşhir salonu ve Dr. Mehmet ÖNDER Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır.Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.

İNCE MİNARE MEDRESE (Taş ve Ahşap Eserler Müzesi)
Selçuklu Vzeiri sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Abdullah oğlu Kelük’tür Selçuklu taş işçiliği Şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmışı "Yasin ve Fetih" sureleri vardır.Binanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşur.Minare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir. Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlır tuğladan yapılmış çift şerefelidir. 1901 ’de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır. 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖZEL KOYUNOĞLU MÜZE VE KÜTÜPHANESİ
Konya’nın köklü ailelerinden A.R. İzzet KOYUNOĞLU, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Belediyesi’ne bağışlanmıştır. Konya Belediyesi’nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Müzede arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu’na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır. Binada eski ve yeni sivil mimari arzı bir arada bulunmaktadır. Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir.

ATATÜRK MÜZESİ
Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır. Bina XX. Yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk’e bağışlanmıştır. 1954 yılında Müze olarak açılmıştır. Müzenin teşhirinde Atatürk’ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya’nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete küpürleri sergilenmektedir.

EREĞLİ MÜZESİ
Arkeoloji ve Etnoğrafik eserlerin beraber sergilendiği bir müzedir. Türk İslam Eserleri, Etnografya, Hitit, Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemi eserleri ise Arkeoloji ****iyonlarında teşhir edilmektedir.

ÖREN YERLERİ

İVRİZ KAYA ANITI
Tuvana Krallığından günümüze kalan en önemli kültür varlığımız ivriz Kaya Kabartması’dır Ereğli ilçesinin 17 km. güneyinde bu gün Hakapınar ilçesine bağlı Aydınkent Köyü içinde, Toroların kuzey eteklerindeki vadilerin birisinde kaya üzerine yapılmış olan bu anıt 4.20 m x 2.40 m. ölçülerindedir. Torosların derinliklerinden gelen zengin kar sularının oluşturduğu tarihi İvriz Çayı’nın kaynağında, o çağlarda da Ereğli ovasına hayat veren bu suyun çıktığı yere, özellikle seçilerek yapılmıştır. Kaya’nın güneye bakan yüzeyine yapılmış olması sebebiyle oldukça iyi korunarak zamanımıza kadar gelmiş bir eserdir.Kabartma M.Ö. 800 yıllarında da bu bölgenin, Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Var-pa-la-waş tarafından yaptırılmıştır. Tanrının yüz kısmını önünde ve kralın arkasında Hitit hiyeroglif yazısı vardır. Bu yazıda "Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Var-pa-la-waş, sarayda bir prens iken bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin" denilmektedir.

SİLLE (Siyata)
Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzeybatısındadır. Bugün merkez belediye hudutları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır. Erken Hıristiyanlık dönemini de önemli bir merkezidir. Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı ile HAGİOS Khariton (St.Chariton) olmak üzere bir çok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmıştır. Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.

AK MANASTIR
Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup, mağaraya itaf edilmiş bir kilisesi, 6-7 şapeli ve bir çok hücreleri vardır. Bu manastırda bulanan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham’a ait mezar taşlarları Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir.

ÇATAL HÖYÜK
Çatalhöyük, Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, İlçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J.Mellart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepeni batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. En erken yerleşim katı (1) ise M.Ö. 5500 yıllarında tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu ile de doğrulanmıştır. İlk Yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağa ve kamıştır.Çatalhöyük’te 1996 yılına kadar kazılar yapılmamış bu yıldan itaberen üç yıldır İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılar devam etmektedir. Bulunan kazı eserleri ise Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.

SİLLE AYA-ELENA MÜZESİ
Sille, Konya ili, Selçuklu ilçesine bağlı kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim yeridir. İsa’nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmpartoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, hıristiyıanlara Sille’de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Mecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır. Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartexe girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç sahınlıdır. Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileir alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.

EFLATUNPINAR HİTİT ANITI
Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmaktadır. Anıt W.J. Hamilton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir. Daha sonra F.Sarreve J. Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır. Anıt bir su kaynağıdır. Kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Niteliğin kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir. Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarih araştırılmamıştır. Eflatunpınar Anıtı’nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürerin arasında, yanlarıda ve en alttaki figürler elleri yukarıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamlamaktadır. Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir. 1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamıştır. Çalışmalarda anıtın 3.34x3 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu ortaya çıkmıştır. 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tesbit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları devam ettirilecektir.

KİLİSTRA ANTİK KENTİ
Kilstra Antik Kenti Konya’nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yapılan çalışmalarda M.Ö. III. Y.y. kadar yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Listradan (Hatunsaraya gelip Mistiya’ya Beyşehir’e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadır. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. y.y. da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır. Haç planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlana nitelikte olup M.S. 8.y.y.’a aittir. Sümbül Kilisede M.S. 8.y.y’a ait olup devrini yansıtan süslemeler Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye otura 3 nefli plan gösterir. Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içine oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir. Doğu Şırahane’nin giriş kapısı eşiğinde M.Ö. I.yy’la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur. Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkartılmıştır. Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayılmış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir. Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları buranın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacak

KARAHÖYÜK
Konya il Merkezine 15 km. güney doğusunda Harmancık mahallesindedir. Ulaşım belediye otobüsleri ile sağlanır. Ord. Prof. Dr. Sedat ALP başkanlığında 1953 yılında başlayan kazılar halen devam etmekte olup, üzerinde en az uzun süren çalışma en eski Türk kazılarındandır. Karahöyük’te yapılan araştırmalarda höyüğün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmektedir. Eski Anadolu’nun en önemli şehir harabeleri arasındadır. Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devrinin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir. Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu’nun güney bölgesindeki en önemli buluntularını veren merkezdir. Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anadolu’da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadır.Gaga ağızlı testiler, fincanlar, yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı biçimli kandilleri ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesi’nde teşhir ve muhafaza edilmektedir.

BOLAT ÖRENLERİ
Bolat yaylası ören yeri, Hadim, ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevkiindedir. Literataüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim’e 17 km. uzaklıktadır. Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır. Kentte ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır.
1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğü’nce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:18   #15
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

NEKROPOL ALANI
Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy’a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmaktadır. Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve medusa başları işlenmiştir. Stellerde insan figürü işlenmiştir.

BOULETEFERİON
Kentin batısındadır. Yüksek bir noktada kurulmuştur. Cave alanının bir bölümü ayakta kalabilmiştir.

SELÇUKLU KÖŞKÜ
Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir. Sarayın II. Kılınçaslan’a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Köşk, Alaadin Keykubat I zamanında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak yapılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edilmiştir. Köşk bugün harap olmuş bir duvar parçasından ibarettir. Son defa 1961 yılında bu tek duvarın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gidilmiştir.

KUBADABAD SARAYI
Beyşehir Gölü’nün güneybatı kıyısında, Heyran Köyü yakınındaki alanlardan biri üzerindeiri.1236 Selçuklu Sultanı I. Alaadin Keykubat tarafından yaptırılmış 35x50m. boyutunda yazlık bir saraydır. 1950-1953 yılları arasında Mehmede Önder ve Zeki Oral tarafından yapılan arkeolojik kazılarda bulanan çiniler ve panolar Konya’daki Çini Eserler Müzesi’ne kaldırılmıştır. Saray, Kız Kalesi, tersane, hamam vs.’nin kalıntıları bulunmaktadır. 35x50 m. boyutundaki saraya ait kalıntılar arasında göl kıyısı tarafından ancak sarayın terası yer almıştır.

YERKÖPRÜ MAĞARASI
Konya, İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır. Mağaraya Konya-Karaman yoluyla Kayaağzı-Habibler Köyleri üzerinden 116 km.’lik bir yolculukla ulaşılmaktadır. Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir. Köy yolları stabilizedir.Mağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır. Türkiye’nin doğası en güzel mağaralarından birisidir.
Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altına oluşturduğu mağara 5000 m. kadar uzunluktadır. Suyun battığı yerde mağara sifolanmaktadır. Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarıdan akan bir bölümü mağaradan çıkar. Diğer bölümüne bir şelaleler ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluşturarak Göksu Nehri devam etmektedir.

BALATİNİ MAĞARASI
Mağara Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya - Beyşehir - Üzümlü-Manavgat yolunun 45. km’sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık’a 5 km. Derebucak’a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağaralarının 3 km. kuzeybatısınadır. Toplam uzunluğu 1830 m olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun emini tamamen mağara kili ile kaplıdır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece bir 5 m’den daha derin olan 3 adet Cadıkazanı geçiş tekniği yada bot kullanılarak geçilebilir. Traverternleri, Heykel Odası, ve Dev Cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.

KÖRÜKİNİ MAĞARASI
Kona İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yola ulaşılmaktadır.
Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmen Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasında şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlara, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.

SULUİN (DEĞİRMEN İNİ) MAĞARASI
Konya İli Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi 100 m. Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar arasında akarak Değirmenini Mağarasına girmektedir. Buradan su dev kaya blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m. sonunda büyük göle ulaşır.

SAKALTUTAN MAĞARASI
Konya iline bağlı Seydişehir İlçesi yakınlarındadır. Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılır. Dikey bir mağara olan Sakaltutan Mağarasının toplam derinliği 303 m. dir.

SUSUZ MAĞARASI
Mağara, Seydişehir ilçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır. Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m.’lik dikey bir iniş olan iki girişe sahiptir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m.’dir. Mağara boyunca yer altı nehrinin akışı gözlenmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir.

TINAZTEPE MAĞARASI
Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolunda Seydişehir’den 35 km. mesafede bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 1650 m. Derinliği 65 m. olan mağara Tınaztepe’nin güneybatı yamacında yer almaktadır. Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5’i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir. Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir. Beşinci gölden sonra mağarada 30 m.’lik bir inişle Büyük Salon’a gelinmektedir. Bu salon gölle son bulmaktadır.

PINARBAŞI MAĞARASI
Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızılova Polyesinin güneybatı yamacında yeralır. Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızılova polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varırı. Mağara, köyün hemen yakınındadır.Pınarbaşı, Krestase kireçtaşlarındaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır. İçinden büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır. Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır. Ayrıca damlataş birikimi yönünden son derce zengindir.

BÜYÜK DÜDEN MAĞARASI
Mağara Konya İli Derebucak İlçesindedir. Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak’dan ibradi yönünde, 18’nci km.’de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır.Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Atınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek Manavgat çayına karışmaktadır. Mağarasının turistik bir önemi olmamakla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır.

FEYZULLAH DÜDENİ
Düden, Konya İlinin, Derebucak ilçesine yaklaşık 25 km. uzaklıktadır. Aktif bir düden özelliğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder.

YAPILAR

A) SİVİL MİMARİ
KERVANSARAYLAR
ZAZADİN HANI

Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı.
Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m., eni 62 metredir.Taş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. Km’sinde Tömek bucağındadır.

HOROZLU HAN
1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8.’sinde kışlık olarak yapılmıştır.

KIZILVİRAN HANI
Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya’ya 44 km. uzaklıktadır. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır.



OBRUK HAN
Anadolu Selçuklu döneminde ticaret yolları üzerinde kurulan hanlardan bir örneği de Obruk Hanıdır. Oburk Hanı, Konya’yı Aksaray’a bağlayan yol üzerindedir.

SULTAN HAMAMI
Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faliyetine devam etmektedir.

MAHKEME HAMAMI
Şerfaddin Cami ile Şemsi-i Tebrizi Cami arasında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemi yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkem hamamı faaliyetine devam etmektedir.

MERAM HAMAMI
meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yeli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

MEYDAN HAMAMI
Akşehir’de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir.

ORTA HAMAM
Akşehir ulu camii caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir. Eski Ulu Camii güneyinde yeralan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:19   #16
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

DİNSEL MİMARİ
ALAEDDİN CAMİİ
Anadolu Selçuklu Devri Konya’nın en büyük ve en eski camiisidir. Şehrin merkezine yüksekçe bir höyük olan Alaedin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I’in son zamanlarında başlanılmış, Kılıçaslan II (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanın andırmaktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir. Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örneklerdir. 1155 yılında Ahlat’lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir. Çinilerle süsül mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür.

İPLİKÇİ CAMİİ
Alaeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami iplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır. 1951-1960 Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.

SAHİP ATA CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258 - 1283 yılları arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigah ve hamamdan ibarettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük’tür.

SADRETTİN KONEVİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Konya’nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya’ya yerleşmiş, zamanını tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabi’den tahsil ve terbiye görmüş, Konya’daki hanikahında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlana’ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerin benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan kafes şeklinde ahşap bir külah vardır.

ŞEMSİ-İ TEBRİZİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır. Bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. İlk yapının 13. Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan sekizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür. Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır. Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır. Türbenin duvarlarında herhangi bir bezeme yoktur. Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir. Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulunduğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde burasının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır. Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orjinalliğin biraz kaybetmiştir.

KADI MÜRSEL (Hacı Hasan Camii)
Hükümet konağının batısındadır. Güney duvarında bulanan kitabesine göre 812 H.- 1409 M. Yılında ve Karamaoğlu Mehmet bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.

TURSUNOĞLU CAMİİ (Tahir Paşa)
Abdülaziz mahallesindedir. XV. Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır.

SELİMİYE CAMİİ
Mevlana Dergâhının batısında inşaatına Sultan Selim II’nin şehzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır. Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya’daki en güzel eserlerindedir. Kuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcuttur. Ahşap kapı kanatlarından sağdakine "Mescitti Mümin,suda balık gibidir."İbareler mevcuttur. Son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır.

AZİZİYE CAMİİ
Konya çarşının ortasındadır. Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseridir. Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülazizi’in annesi Pertenihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır. (1874) Türk Baroku uslubundadır. Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerinin iki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.

ŞERAFETTİN CAMİİ
Hükümet konağının güney cephesindedir. Camii ilk defa XII. Yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmış 1336 yılında tamamen yıktırılarak Çavuş oğlu Mehmet Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Camii gövdesi kesme taşlardan büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeyi 10 fil ayağı tutmakta, güneyinde bir yarım kubbe ile desteklenmektedir. Mihrabın bulunduğu kısmı dışarıya taşmaktadır. Yarım bir kubbe ile örtülmüştür. Güney kısmı hariç diğer yönlerdeki ikinci kat mahfelleri bulunmaktadır. Camii iç yazı ve nakışlarla dekorize edilmiş olup, mermer işlemeli mimber ve mihrabı takdire değer bir sanat eseridir. Sonradan ilave edilmiş tek şerefeli bir de minaresi vardır. Osmanlı Camii mimarisinin en mümeyyiz vasflarından birisi olan cemaat yerine yer verilmiş olup, altı mermer sütun üzerine oturmuş yedi küçük kubbe ile örtülmüştür.

KAPU CAMİİ
Konya’da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı ihyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birini çevresinde yer aldığında Kapı Camii adıyla anılır. Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yapılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmiş. Bu yeni inşaasına dair 1285 H. (18868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır. Kapı Cami Konya’da yer alan Osmanlı Dönemine camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinede 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır. Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Miharı ve ahşap minberi sadedir.

NAKİBOĞLU CAMİİ
Camii, Nakiboğlu mahallesindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib’ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır. Kiremit planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır Kiremitle örtülmüştür. Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib’ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır. Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

MESCİTLER
HASBEY DAR’ÜLHUFFAZI

Gaziâlemşah Mahallesindedir. Karamanoğlu Mehmet II devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet bey tarafından (1421) "Hafızlar Evi" olarak yapılmıştır. Tuğla örgü gövdesi kare bir plan üzerine oturtulmuş ve üzeri üç taraftan yontma taşlarla kaplanmıştır. Giriş kapısının bulunduğu batı cephesi işlemeli mermerlerle süslüdür. Gövdeden kubbeye klasik üçgen köşebentlere geçirilmektedir. Üçgenlerin ikişer kenarları yeşil çinilerle süslenmiştir. İçerisinde çinilerle süslü güzel bir mihrabı da vardır.

MERAM (HASBEY) MESCİDİ
Konya’nın tarihi bir mesire yeri olan Meram’dadır. Karamanoğlu Mehmet II. De Hasbey oğlu Mehmet adına yapılmıştır. Kesme taşlardan yapılmış, üzeri toprak damla örtülmüştür. Minberi çok sadedir. Caminin yanında birde Dar-ül huffaz vardır. Kare planı üzerine yapılmıştır. Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

ALİ EFENDİ MUALLİMHANESİ
Şerefattin Camii civarındadır. Müderris Ali Efendi tarfından Kuran kursu olarak yaptırılmıştır. Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır. Üzeri büyük bir kubbe ile kapatılmıştır. Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

NASUH BEY DAR-ÜL HUFFAZI
İstasyon caddesi üzerindedir. Karamanoğlu İbrahim Bey II. Zamanında Kadıoğlu Nasuh Bey tarafından yaptırılmıştır Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır. Üzeri sekiz köşeli bir tanbura oturan yüksekçe bir kubbe ile kapatılmıştır. Üç kubbeli bir revakı varken bugün yıkılmıştır.

TÜRBELER
YEŞİL TÜRBE (KUBBE-İ HADRA)
Dört fil ayağı sütun üzerine bir Selçuklu şaheseridir. Kubbeyi hadranın ve kalkamı dıştan 16 dilimli bir külahı vardır. Külahla silindir gövdenin birleştiği yerde Ayet-Ül Kürsi yazılıdır. Kubbe muhtelif motifler süs ve kufi ayetlerle bezenmiştir. Kubbenin altında Mevlâna ve Sultan Veled yatmaktadır. Mezar üzerinde en son Abülhamit II.’nın hediye ettiği altın sim işli bir puşide örtülüdür. Kubbenin doğusunda Sultan - Ü1- Ülema’nın kabri bulunmaktadır. Selçuklu ağaç işlemeciliğinin bir şaheseri olan sandukası yüksekçedir. Arka cephesi görülmediğinden ayakta imiş hissini verir. Bu sanduka Mevlâna için yapılmış, bilahare babasının üzerine kaldırılmıştır.

SULTANLAR TÜRBESİ
Alaeddin Camii içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipindedir. Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şeklinde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir pramitle örtülmüştür. Türbe, Sultan Kılınçaslan tarafından yaptırılmıştır. Türbede sekiz çinili sanduka vardır. Aşağıda isimleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kılınçaslan II, Rükneddin Süleymen II, Gıyaseddin Keyhüsrev I. Alaeddin Keysubat I. Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kılınçaslan IV, Gayseddin Keyhüsrev III medfun bulunmaktadır.

TAVUSBABA TÜRBESİ
Konyanın tarihi bir mesire yeri ola meram’dadır. I. Alaeddin Kuykubat Devrinde Konya’da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi’ye aittir. Taş ve tuğladan yapılmış, Tonas kubbeli sade bir eserdir.

ATEŞ BAŞ VELİ TÜRBESİ
Eski Meram yolu üzerindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ataşy-Baz Yusuf’a aittir Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekizgen pramit tuğla örtülü bir külahla yaptırılmıştır. Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahsenine inilen bir de kapısı mevcuttur.

GÖMEÇ HATUN TÜRBESİ
Musalla Mezarlığındadır. Selçuklu türbeleri arasında değişik bir karakteri vardır. Bodrum, sivri kemerli beşik tonozlu bir eyvandan müteşekkildir. Büyük bir kısmı kesme taştan, geri kalan kısmı ise tuğladan örülmüştür. Dış görünüş itibariyle bir kaleyi andırmaktadır. Eyvan kemerlerin içinde mozayiklerle süslenmiştir. Türbenin Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıç Aslan’ın karısı IV. Gömeç Hatun’a ait olduğu söylenmektedir.

KESİKBAŞ TÜRBESİ
Kalenderhane Mahallesindedir. Kime ait olduğu bilinmemektedir. Klasik Selçuklu türbe örneklerine uygun olarak yapılmıştır Sekizgen bir kaidesi ve gövdesi vardır. Sekizgen bir piramitle örtülmüştür.

TAHİR İLE ZÜHRE TÜRBE VE MESCİDİ
Beyhekim mahallesindedir. Türbe halk hikayelerine geçmiş Tahir ile Zühre’ye aittir Tuğla örtülü bir kubbe olarakyapılmıştır Mescidin doğusunda tuğla moziyiklerle küçük portale oradan çapraz kubbeli bir dehlize oradan da bir kapı ile mescide geçilmektedir. Türbenin alçı relyeflerle süslü bir mihrabı vardır.

EMİR NURETTİN TÜRBESİ
Sephavan Mahallesindedir. Selçuklu emiri Nurettin’e aittir. Sekiz köşeli bir plan üzerne kesme taşlarla yapılmış ve sekizgen bir külahla üzeri kapatılmıştır.

TAÇ-ÜL VEZİR TÜRBESİ
Dede Bahçesi civarındadır. (Kültür Fuar) Klasik Selçuklu kümbetleri tipinde bir külliyeye dahil olarak yapılmıştır. Bu gün külliyede yalnız türbe kalmıştır. Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat I, Gıyasettin Keyhüsrev II, emirlerden Taç - Ül Vezir Seyit tarafından sekizgen bir gövde üzerine sekizgen bir pramit külahtan tuğla ile yaptırılmıştır. İçerisi sekizgen nişle süslenmiş, yuvarlak bir kubbe ile örtülmüştür.

ALİ GAV ZAVİYESİ VE TÜRBESİ
Tarla mahallesindedir. XIV. Yüzyılda inşa edilmiş, medresede bulunan bir zaviyesidir. XV. yüzyılda yaşamış Hacı Bayram-ı Veli ahvalinden Ali Gav Baba metfundur. Eyvanı ve dört odası vardır.

BURHANEDDİN FAKİH TÜRBESİ
Burhandede mahallesindedir. 1454 yılında bilgin ve mutasavvıf Burhaneddin Fakih Paşa için yaptırılmıştır. Kare bir plana oturan gövde sekiz köşeli ikinci bir gövde ile tamamlanmakta ve örtü pramit bir külahla son bulmaktadır. Türbenin içten tuğla örgülü bir kubbe ile örtülüdür. Basit bir sandukası ve mermer kitabesi mevcuttur.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:19   #17
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Konya Sözlü Tarih


Mevlana Celaleddin Rumi’ye ilişkin söylenceler


Mevlana ile Şems arasındaki yakınlığı çekememektedir.Bunun üzerine Şems birden ortadan kaybolur.Ne zaman nnereye gittiğini bilen yokyutr.

Mevlana üzgün üzgün Konya çarşısında gezerken kuyumcular çarşısında altın varakları dövenlerin çekiçlerinden çıkan uyumlu sesleri duyar.Öyle bir ses oluşmuşturki bu sese kendini kaptırır.eli feracesinin yakasındadır.Evrenin düzeni güneş sistemi,gezegenler,uydularonların ilahi bir düzen içinde dönüşleri aklından geçer.Bu duyguyla dönmeye başlar.Herkes işini gücünü bırakıp onu izlemektedir.gözlerini kaapmışbaşını sağ omuzu üsütne eğmiştir.Bir kolunu gökyüzüne birinide aşağı doğru açmıştır.kendinden geçmiş tüm acılardan sıyrılmıştır.İzleyenler arasında daha sonra Şems’in yerini alacak olan Selahattin Zerkubi de vardır.Mevlana’nın duygularını anlayan Selahattin Zerkubi de dönmeye başlar.çevresindekilere tüm malını mülkünü bağışlayan Selahattin Zerkubi "Şeyhim" der "senden başka birşeye ihtiyacım yoktur."

Mevlevi ayınlerindeki sema böyle başlar.

MEvlana babsının kabrini ziyarete gider.Her yan gül kokmakta,dallarda bülbüller ötüşmektedir.Mevlana bülbüll sesinden bir türlü kendini duaya veremez."İki bülbül bir diyarda ötemez biri susmalı der ve bülbül sesi kesilir.Bir dahada Konya’da bülbül sesi hiç duyulmaz.

Ölünce babaının yanına gömülen Mevlana’nın tabutu toprağa gömülürken babasının tabutunun saygısından ayağa kalktığı söylenir.

Sultan’ul Ulemaya ilişkin söylence

Mevlana’nın babası Sultan-ül Ulema ya ilişkin ise söylence:

Belh’de bir cuma gecesi üç yüz müftü ve din bilgini aynı düşü görür.Muhammet Mustafa bir sahrada çadır kurmuş dinlenmekte sağ yanında Bahaeddin Veled dırmaktadır.Müfütler ve bilginler uzakta diz çökmüş lerdir.Peygamber bu din adamlarına döner ve şöyle der:"bu günden sonra Bahaeddin Veled’e ,Sultan-ül Ulema deyiniz ve öyle hitap ediniz.

Ertesi gün Belh’de ki tüm bilgin ve müftüler Bahaeddin Veled’in müridi olur,aynı düşü gördükleri anlaşılır.Bahaeddin Veled onlar demeden düşünü onlara anlatır.
NASREDDİN HOCA’YA İLİŞKİN SÖYLENCELER

Bir söylenceye göre Halkın düş gücü Hoca’yı Hallac’ı Mansur ve Seyid Nesimi ’yle arkadaş yapar.Buna göre Akşehir Medresesi’nde Seyid Hayrani’nin öğrencisidir.mollalar bu üç arkadaşı çok sevmekte ,zaman buldukça revaklı bahçede toplanan Hoca’nın fıkralarını ,Nesiminin şiirleini Mansur’un öykülerini dinlemektedirler.

Hayrani bir gün köyüne gitmek zorunda kalır.çok sevdiği kuzusunu Nasrettin,Nesimi,Mansur üçlüsüne emanet eder.Bunlar bir gün yanlarına kuzuyu da alıp kırlara açılır.Bir süre sona canları açıkır.Kuzyu kesip yemeye karar verirler.Mansur Kesimi,Nesimi deriyi yüzmeyi üstlenir.Hoca’ya:"Ya sen ne yapacaksın?"diye sorarlar."Seyit efendi hoca ermişlerdendirondan korkarım kuzuya dokunamam ama pişmişine de dayanamam...der kuzuyu kesip yerler.

Seyit Hoca dönünce durumu öğrenir çok kızar."Kim kesti kuzumu çabuk söyleyin" der .Mansur başı önünde :"ben Hoca efendi"der.Nesimi de sözün ardını getirir."bende derisini yüzdüm." Seyit Hoca bu kez de Nasrettin ’e döner "Ya sen sen ne yaptın?" Nasrettin Hoca:"Ben onların hallerine hem güldüm hem de etin ucundan biraz yedim." der.

O zaman Seyit Hayrani şöyle bir bakar ve :"Mansur günün birind esenide böyle kesecekler,Nesimi , senin de derini yüzecekler .Nasrettin sana da kıyametet dek evet kıyamete tek gülecekler.siz istediniz.bu Allah’ın hükmüdür." der.

Dedikleri zamanla bir bir gerçekleşir.
Kaşıkçı güzeli söylencesi

Konya çarşısında küçük bir kaşıkçı dükkanı ve burada çok yakışıklı becerikli bir genç vardır bütün kızlar genci görmeye gelir.Delikanlı hiçbirine yüz vermez.

Bir gün Konya Paşa’sının kızı dükkana gelir.Ustayı görür görmez aşık olur.Peçelidir.yüzünü görmez ama delikanlı da kıza aşık olur.Sevgisini kaşıklarda dile getirir.Öyle güzel kaşıklar yapar ki bir alan bir daha alır.Paşa kızı her gün dükkana uğramakta deste deste kaşık almaktadır.Günün birinde kızın babası merak edip kaşıkları kimin yaptığın araştırmaya gider yanına şehrin kadısını da alır.Dükkana varır,delikanlıyla konuşur.sözün bir yerinde "..doğrusu çok ustasın kaşıklara diyecek yok ,hele o üzerine yazdığın beyitler,o ne ateş,o ne yangın öyle,belli ki sevdalısın.." der.Delikanlı "sizden gizleyemem Paşam der.Bu sevda yüzünden ne gecem ne gündüzüm belli..."Paşa kızın kim olduğunu sorar.Delikanlı bilmediğini söyleyip olanları anlatınca Paşa şaşırır:

-"sizi başgöz etmek boynumun borcu olsun.Kimin nesi olursa olsun,alacağım sana onu" der.

Birlikte beklemeye başlarlar .Derken kız dadısıyla görünür. Delikanlı işaret edince Paşa kızın peçesini aniden kaldırıverir.Bakar ki kendi kızı!..." Bir kızına bir de delikanlıya bakar ve "Tanrı’nın yazısı böyleymiş.yarından tezi yok düğün kurula" deyip iki sevdalıyı evlendirir.
Tavus baba söylencesi

Konya’nın meram bağları sırtlarında Tavus Baba adlı bir türbe vardır.Burada yatanın kim olduğu ,nasıl yaşadığı bilinmemektedir. Onunla ilgili söylence:

Bir gün şimdi türbenin bulunduğu yere hint diyarından çok güzel bir kadın gelip yerleşir.Küçük kulübesinde rebab çalar.sesi güzeldir.Mevleviler’i büyülemiştir.Kimseler yüzünü göremez.Rebabının eşsiz sesiyle tepenin eteklerinde sema edilir.

Günün birinde birden ses kesilince hereks tepeye koşar.Kulübede kırık bir rebababve bir yığın tavus tüyünden başka bir şey yoktur.tüyler toplanır.buraya bir türbe yapılır.Adına da Tavus Baba türbesi denir.Yörede incelemeelr yapan Gotdolevski göre Bektaşiler bu yabancı kadına ölümünden sonra Baba sanını vermiştir.Bu yüzden Tavus Baba diye anılır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:19   #18
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Konya Cami ve Mescitleri


Alâeddin Camisi (Karatay)


Konya Karatay ilçesinde, Alâeddin Tepesi’nde bulunan Alâeddin Camisi Ulu Cami olarak da isimlendirilmektedir. Selçuklu Sarayı’nın yakınında yapılan bu caminin kuzeye açılan kapısı üzerindeki dört satırlık kitabesinden Sultan Alâeddin Keykubat tarafından tamamlandığı yazılıdır. Bunun sağ tarafındaki mermer üzerine iki satırlık kitabede ise mimarının Dımaşklı Mehmet bin Havlan, mütevellisinin de Atabeg Ayaz olduğu yazılıdır. Caminin cümle kapısı üzerindeki üç satırlık Arapça kitabede de Sultan Alâeddin Keykubat zamanında, 1220’de Atabeg Ayaz’ın kontrolünde tamamlandığı yazılıdır. Beş satır halindeki bir diğer kitabede de caminin yapımına Sultan I.Keykavus’un emri ile 1219’da Atabeg Ayaz kontrolünde başlandığı yazılıdır. Giriş kapısının sağındaki bir başka dört satırlık Arapça kitabede ise cami ile türbenin Kılıçarslan’ın oğlu Sultan Keyhüsrev’in oğlu Alâeddin Keykubat’ın 1219 yılında Atabeg Ayaz kontrolünde yapılmasını emrettiği yazılıdır. Giriş kapısının kemeri üzerindeki yuvarlak bir çini panonun içerisinde de iki Arapça yazı bulunmaktadır. Bunlarda Sultanın unvanları belirtilmiş ve diğer yazıda da 1220 yılında Kerimüddin Erdişah tarafından yapıldığı yazılmıştır. Kerimüddin Erdişah’ın kim olduğu ve ne gibi görevlerde bulunduğu bilinmemektedir. Bu kitabelerden başka caminin batı duvarında iki kitabe daha bulunmaktadır. Bunların her ikisinde de Sultan Alâeddin’in ismi Keykubat olarak geçmektedir. Doğu tarafındaki kapı üzerinde de Konya Valisi Sururi Paşa tarafından 1889-1890 yılında Sultan II.Abdülhamid’in fermanı ile harap durumda olan ve bazı yerleri yıkılmış olan caminin onarıldığı yazılıdır.

Altunba vakfiyesine dayanılarak Sultan Camisi olarak tanınan ve Sultan I.Mesut (1116-1155) tarafından caminin yapımına başlandığı, oğlu II.Kılıçarslan’ın (1155-1192) yaptırdığı caminin aynı yerde olduğu iddia edilmiştir. Cami içerisindeki ahşap minberin kitabesinde de Sultan I.mesut ile oğlu II.Kılıçarslan’ın isimleri ve minberi yapan usta Ahlatlı Hacı Mengüberti’nin isimleri yazılıdır.

Prof.Dr.Semavi Eyice’ye göre; bu kitabelere dayanılarak Sultan I.Mesut’un burada bir caminin yapımın başlattığı ve küçük ölçüdeki bu caminin Sultan I.İzzeddin Keykavus’un (1210-1219) tamamen yıktırıp yeniden yapımına başlarken öldüğü ve kardeşi Alâeddin Keykubat (1219-1236) zamanında tamamlanmıştır. Mehmet bin Havlan isimli mimar da özellikle kuzey cepheyi yaptırmıştır. Yapının bina emini de Atabeg Ayaz’dır.

Alâeddin Camisi Sultan II.Abdülhamid tarafından onarılmış, bazı değişiklikler yapılmış, 1914-1918, 1920-1923 ve 1940-1945 yıllarında savaş nedeniyle askerlere tahsis edilerek ibadete kapatılmıştır. Duvarlarında çatlakların belirmesi nedeniyle 1958 yılında onarıma alınmıştır.

Alâeddin Camisi, bütünüyle tek dönemde yapılmış bir cami değildir. Bu nedenle de değişik malzemeler kullanılmıştır. Yapımında daha önceki dönemlere ait çeşitli mimari parçalar kullanılmıştır. Bunların başında Eski Çağ kitabeleri, Grekçe yazılar, kilise mimari malzemeleri gelmektedir. Caminin dış cephesinde, batı yönündeki duvarlarda kemer açıklıklarını birbirinden ayıran payeler Bizans yapılarından getirilmiştir. Caminin içerisindeki üst örtüyü taşıyan kemerleri destekleyen sütunlar ve bunların başlıkları da devşirme malzemelerdir.

Alâeddin Camisi birkaç yapı evresi geçirmiştir. Caminin doğusundaki mihrap duvarına paralel çok sütunlu mekân ilk yapılan bölümdür. Bu bölüm mihrap duvarına dik sütun dizileri ile yedi sahna ayrılmıştır. Sütunları birbirine bağlayan kâgir kemerler de tuğla örgülü idi.

Alâeddin Camisi plan olarak düzensiz bir şekildedir. Kuzey duvarında görkemli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Girişin arkasındaki avluda iki türbe yapılmış, bu türbelerden birisi bitirilemeden yarım bırakılmıştır. Caminin portalinin bulunduğu kuzey duvarının dış yüzünde kale veya hanlarda olduğu gibi dışarıya taşkın mahmuz biçiminde payandalar bulunmaktadır.
İbadet mekânı mihrap duvarına paralel sahınlara ayrılmıştır. Üzeri de düz bir dam ile örtülmüştür. Mihrap yönündeki geniş sahnın ucuna kâgir bir kubbe oturtulmuştur. Ortadaki kubbeli mekânın yanındaki doğu kanadı daha geniş ve daha derindir.

Alâeddin Camisi’nin süslemesinde taş işçiliği dikkat çekicidir. Camiden saraya geçişi sağladığı sanılan kapı Selçuklu sanatının sade ve zarif motifleri ile bezenmiştir. Büyük sivri kemerin alt kısmında yivli birer sütun bulunmaktadır. Üzerindeki kemer yuvarlağının ortasında bir daire içerisinde birleşen, iç içe yarım yuvarlak geçmeler bulunmaktadır. Kapının söveleri kabartma bezemelerle boş yer kalmamacasına doldurulmuştur. Girişin üstünde de dört kollu yıldızlar ve Mührü Süleyman ile bir de kitabe bulunmaktadır.

Caminin ibadet mekânındaki kubbe ve mihrapta kalan izlerden içerisinin çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Mozaik kakma tekniğindeki bu çinilerde rozetler ve örgü motifleri dikkati çekmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1968 yılında cami içerisinde yaptığı restorasyon çalışmaları sırasında mihraba ait çini parçaları bulunmuştur.

Caminin minberi ceviz ağacından olup, üzerindeki kufi kitabede Kılıçaslan’ın oğlu Sultan I.Mesut’un ismi yazılıdır. Minber kündekâri tekniğinde geometrik motiflerle bezenmiştir.

Alâeddin Camisi’nde Selçuklular döneminden kalma halılar bulunuyordu. Bu halıları Alman Konsolosu J.H.Löytved 1905’te bulmuş ve bu halılar İstanbul’daki Efkaf-ı İslamiye Müzesi’ne (bugünkü Türk ve İslam Eserleri Müzesi) gönderilmiştir. Bu halıların yanı sıra camide küfi yazılı Kuranlar da bulunmuştur.

Alâeddin Camisi’nin avlusunda iki Selçuklu türbesi bulunmaktadır. Bu türbelerin dış cepheleri caminin ibadet mekânının genişletilmesi sırasında kısmen cami içerisinde kalmıştır. Bu türbelerden birinin yapımına başlanmış, sonra da bilinmeyen bir nedenle yarıda bırakılmıştır. Doğu yönündeki türbe ise altında mumyalığı olan on köşeli, kesme taştan bir plan göstermektedir. Türbenin üzeri içten kubbe, dıştan piramidal bir külah ile örtülmüştür. Külahın ilk yapılışında çini kaplı olduğu kalan izlerinden anlaşılmaktadır. Külahın çevresinde lacivert üzerine beyaz harflerle; “Bu imaretin yapılmasını Kılıçarslan’ın oğlu Mesut’un oğlu Kılıçarslan’ın emrettiği” yazılıdır. Buna dayanılarak da türbenin II.Kılıçarslan zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbenin pencerelerinden birisinin üzerinde de yapının mimarı olarak Abdülgaffar oğlu Yusuf’un ismi geçmektedir.

Bu türbe içerisinde önceden çini kaplamalı sandukalar olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Geç devirlerde bu çiniler dağılmış ve sökülmüş, çoğu da kaybolmuştur. Türbe içerisinde sekiz sanduka bulunmaktadır. Bu sandukalardan birinin Sultan II.Kılıçarslan’a ait olduğu bilinmektedir. Diğerlerinin kime ait oldukları konusu tartışmalıdır.

Sadreddin Konevi Camisi (Merkez)

Konya Şeyh Sadrettin Mahallesinde bulunan Sadrettin Konevi Camisi giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Mutasavvıf Sadrettin Konevi adına 1274’de yapılmıştır. Buradaki ikinci bir kitabede de camiyi Konya Valisi Ferit Paşa’nın 1899 yılında onarttığı yazılıdır.

Cami dikdörtgen planlı kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Anıtsal bir giriş kapısı bulunmaktadır. Girişin üzerindeki mekân kütüphane olarak kullanılmıştır. Giriş bölümünden bir kapı ile hazireye, oradan da Sadrettin Konevi’nin Türbesi’ne geçilmektedir.

Caminin ilk yapıldığı dönemde çinilerle kaplı olduğu günümüze gelebilen izlerden anlaşılmaktadır. Sivri kemerli mihrabı XIII.yüzyıl Selçuklu çinileri ile bezelidir.

Caminin yanındaki Sadrettin Konevi Türbesi Klasik Selçuklu kümbetlerinden bir örnektir. Gövdesi açık olup, üzeri ahşap çatı ve kafes şeklinde örülmüştür.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:20   #19
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

İplikçi Camisi (Meram)

Konya Meram ilçesinde Alâeddin Tepesi’nin doğusunda, Kürkçü Mahallesi’nde, Alâeddin Caddesi’nde bulunan İplikçi Camisi’nin yanındaki medresenin vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Sultan II. Kılıçaslan döneminde Vezir Şemsettin Altun-aba tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla berber caminin yapı üslubu ve ilgili vakfiyesine dayanılarak cami ve yanındaki medresenin XII. yüzyılın sonlarında yapıldığı bilinmektedir.

Cami ilk yapıldığı yıllarda ilk banisinden ötürü Ebülfazl Mescidi, daha sonra Ahmed Bey Camisi ismiyle anılmıştır. Bitişiğindeki Altun-aba Medresesi’nin vakfiyesinde belirtilen İplikçi Necibüddin Ayaz’ın bu medresenin mütevellisi olması ve yakınında da İplikçiler Çarşısı’nın bulunması nedeniyle cami, İplikçiler Camisi ismini almıştır.

İplikçiler Camisi günümüze orijinal şekliyle gelememiş, değişik zamanlarda onarılmıştır. Ahmed Eflaki’nin “Ariflerin Menkibeleri” isimli eserinde bu caminin yapımı ile bazı bilgiler bulunmaktadır. “ Seyyid Selahaddin bir gün Konya’ya geldi. Ebülfazl Mescidinde Cuma namazında bulundu. O gün Mevlana hazretleri vaaz ediyordu.” Bu sözlerden caminin XIII. yüzyılın ortalarında önemli bir dini merkez olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzdeki mihrabın altında bulunan mozaik kakmalı mihrap, XIII.yüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir.

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre de Kişci Mesudzade Hacı Ebubekir tarafından 1333 yılında genişletilerek yenilenmiştir. Bunun yanı sıra 1431 tarihli bir vakfiyede de caminin Turgut oğlu Ebülfazl Ahmet Bey tarafından yenilendiği belirtilmiştir. Sonraki yıllarda yangın sonucu harap olmuş, 1584 yılında şehrin tüccarlarından Hacı Emrullah tarafından yeniden onarılmıştır.

Caminin planı ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır. Prof. Dr. Selçuk Mülayim’den öğrendiğimize göre 1939 yılında yapılan onarım sırasında caminin yanında bir başka yapı daha oraya çıkmıştır. Cami muhtemelen bugün mevcut olmayan medresenin duvarına bitişikti. Bugün cami duvarında görülen kemer izinin medreseye ait olması ihtimal içerisindedir. Bununla beraber, caminin güney cephesi duvarı önünde yapılan kazıda eski bir minareye ait temel kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntıların ilk camiye ait olduğu sanılmaktadır.

Caminin, birçok kez açılan cadde nedeniyle yıktırılması düşünülmüş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1945’de onarılmış, Konya Müzesi’nin l951’de Klasik Eserler bölümü olmuş, l960 yılında yeniden ibadete açılmıştır.

Günümüzde çevresindeki yol nedeniyle çukurda kalan caminin beden duvarları ile minaresi yükseltilmiştir. Eski fotoğraflarda minaresinin oldukça güdük olduğu görülmektedir. Bugün önceki minareye göre yüksek bir tuğla kaide üzerinde silindirik gövdeli olarak yükseltilmiştir.
Camini duvarları kesme taş ve tuğla dizilerinden örülmüştür. Duvarlar üzerinde düzenli sıralar halinde pencereler açılarak içerisi iyi bir şekilde aydınlatılmıştır. İbadet mekânı 30.00x40.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, XIII.yüzyıl Selçuklu plan şemasına uygun bir şekildedir. Mihrap duvarına enine gelişen plan şekliyle orta sahın daha geniş tutulmuştur. Mihrap duvarına dik olan yedi nef birbirlerine kemerlerle bağlanan örtü sistemi altında üç koridor halindedir. Girişten sonraki yan mekânlar çapraz tonozlarla, mihrap duvarına bitişik nef beşik tonozla örtülmüştür. Giriş ile mihrabı birleştiren eksen üzerinde üç sahın boyunca üç kubbe camiin planına ilginç bir görünüm vermektedir.

Günümüzde sıva ile örtülü iç mekanda XIX.yüzyılın barok üslupta bezenmiş mihrabının altında orijinal mihrap bulunmaktadır. Orijinal mihrap Anadolu Selçuklu sanatının en eski örneklerindendir. Firuze, mor çinilerin oluşturduğu geometrik kompozisyonlu çerçeve ile çevrili mihrapta firuze,lacivert renkte çinili ve rumi kompozisyonlu ikinci bir çerçeve görülmektedir.


Dursunoğlu (Tursunoğlu) Camisi

Konya Abdülaziz Mahallesi’nde bulunan bu camiyi XV.yüzyılda Dursunoğlu Mehmet Bey yaptırmıştır. Bu cami Konya’da Karamanoğullarının Osmanlılarla çok sık ilişkide bulunduğu dönemde yapılmıştır. Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Karamanoğlu eseri olmasına rağmen Osmanlı izleri açıkça örülmektedir.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami kare planlıdır. İbadet mekânının üzerini pandantifli, tuğladan sekiz köşeli kasnaklı merkezi bir kubbe örtmektedir. Caminin önünde dört mermer sütunun sivri kemerlerle birbirine bağlanmasından oluşan üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekânına dikdörtgen basit bir kapı ile girilmektedir. Son cemaat yerindeki kapının yanında ikişer, yan duvarlarda altta iki üstte bir, mihrap duvarında mihrap çıkıntısının iki yanında birer pencere ile içerisi aydınlatılmıştır. İç mekânda, mihrap ve minberin dikkati çekecek bir özelliği bulunmamaktadır. Bu da gösteriyor ki, cami XIX.yüzyıl sonrasında onarım ve değişikliğe uğramış ve orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Caminin solunda yer alan minare kesme taş kaide üzerinde çok köşeli ve tek şerefelidir.


Selimiye Camisi (Karatay)

Konya Karatay ilçesinde, Mevlana Türbe ve Dergâhı’nın batısında bulunan Selimiye Camisi’ni Sultan II.Selim şehzadeliği sırasında Konya Valisi iken, 1558’de yapımını başlatmış, padişah olduktan sonra da 1570 yılında tamamlamıştır. Caminin Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Cami 1685 ve 1816 yıllarında onarılmış ve son onarımını Mimar Muzaffer (1881-1920) 1914 yılında tamamlatmıştır.

Osmanlı klasik mimari üslubunda olan caminin planı İstanbul’daki eski Fatih Camisi’ne benzemektedir. Kesme taştan yapılan caminin kuzeyinde yuvarlak altı sütunlu ve yedi kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu sütunlar birbirlerine kırmızı ve beyaz taştan kemerlerle bağlanmıştır. İbadet mekânına üç kapıdan girilmektedir. Bunlardan ana giriş kapısı mermerden olup, mukarnas dolguludur. Bu girişin üzerinde tarihsiz bir kitabe bulunmaktadır. Sağ taraftaki kapıda da “Camideki mümin sudaki balık gibidir, ondan zevk alır”, sol kapıda, “Camideki münafık kafeste bunalan kuş gibidir” anlamında sözler yazılıdır. İbadet mekânı iki kalın paye üzerine oturmuş oldukça yüksek merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe mihrap önünde yarım bir kubbe ile, yanlarda da üçer küçük kubbe ile desteklenmiştir.

İbadet mekânının giriş kapısı ekseninde bulunan mihrabı gök mavisi renkte mermerden mukarnaslı olarak yapılmıştır. Minberi beyaz renkte mermerden olup, taş işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır.

Caminin son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi bulunmaktadır.


Kapu (İhyaiyye) Camisi (Meram)

Click this bar to view the full image.Konya’da Odun Pazarı semtinde, Sarraflar (Çıkrıkçılar) Caddesi üzerinde bulunan bu cami, eski Konya Kalesinin kapılarından birisinin yanında bulunduğundan Kapu Camisi ismi ile tanınmıştır. Camiyi Mevlâna’nın torunlarından postnişin Hasanoğlu Şeyh Hüseyin Çelebi 1658 yılında yaptırmıştır. Yapımından bir süre sonra yıkılan camiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlerlizade Seyyid Abdurrahman Efendi yeniden yaptırmıştır. Ancak cami 1867 yılı yangınında çevresindeki vakıf dükkânları ile birlikte yanmıştır. Bu olaydan sonra 1868’de cami üçüncü kez yapılmıştır. Bugünkü caminin kapı kemeri üzerindeki kitabesinden banisinin ismi yazılı olmamakla birlikte 1868’de yapıldığı yazılıdır.

Konya’da yapılmış olan Osmanlı camilerinin en büyüklerinden biri olup, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Caminin önünde on mermer sütunlu son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerindeki sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Caminin basık kemerli basık kemerli giriş kapısının bezemesi bulunmamaktadır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı daha vardır.

İbadet mekânının üzeri içten sekiz kubbe, dıştan da çatı ile örtülüdür. Taş mihrap ve ahşap minberi oldukça sadedir. Yanındaki minarenin şerefeye kadar olan bölümü taştan, üzeri de tuğladandır. Şerefe ile külah arasında da çini kuşaklara yer verilmiştir.

Caminin batısındaki şadırvanı Müftü Seyyid Abdurrahman tarafından 1812 yılında yaptırılmıştır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 22.04.09, 19:21   #20
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 45473
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Aziziye Camisi (Karatay)

Konya’da Çarşı içerisinde bulunan Aziziye Camisi’nin olduğu yer, Bezirgânlar Hanı arsası idi. Burada Sultan IV.Mehmet’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musahib Mustafa Paşa tarafından XVII.yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış ve altında dükkanları bulunan yüksek cami bulunuyordu. Bu cami 1867-1868 yıllarında yanmış ve Sultan Abdülaziz ile annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın maddi katkıları ile Aziziye Camisi’nin yapımına 1872 yılında başlanmış,1874 yılında da tamamlanmıştır.

Aziziye Camisi klasik Osmanlı mimarisi ile Barok mimari üslubunun karışımı ile yapılmış bir camidir. Aziziye Camisi XIX.yüzyıl Türk mimarisine egemen olan bir üsluptadır. Bununla beraber Osmanlı mimarisi içerisinde belirli bir üsluba dahil edilemediği gibi, değişik yeniliklerin denendiği bir yapıdır.

Kesme taştan yüksek bir kaide üzerinde olan camiye merdivenle çıkılmaktadır. Caminin geleneksel avlusu bulunmamaktadır. Bu nedenle şadırvanları minare kürsülerine bitişik olarak yapılmıştır. Son cemaat yeri altı sütunlu ve üç kubbelidir. İbadet mekânı kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür. Kubbe kasnağının çevresinde sivri külahlı ağırlık kuleleri ile dört köşeli alışılagelenden farklı biçimde dört büyük ağırlık kulesi daha bulunmaktadır. Bu ağırlık kuleleri caminin dış görünümüne farklı bir biçim vermektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunmaktadır. Bu duruma Osmanlı mimarisinde pek karşılaşılmamaktadır.

İbadet mekânı her cephedeki yuvarlak kemerli büyük pencereler ile aydınlatılmıştır. Mihrap ve minber Konya yöresinde Göktaşı olarak isimlendirilen mavimtırak mermerden yapılmıştır. Özellikle mihrap kapıları üzerinde de iyi bir hattat elinden çıkmış yazılar bulunmaktadır.

Caminin çifte minaresi taş bir kaide üzerinde yivli gövdelidir. Şerefeleri Türk minarelerine göre oldukça değişik biçimde olup, şerefe üzerinde kemerlerle birbirine bağlanan sütunlu bir balkon konumundadır.


Taş Mescit (Merkez)

Konya’da bulunan Taş Mescit, I.İzzeddin Keykavus döneminde Hacı Ferruh tarafından 1215 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan, kareye yakın planı olan yapının girişi tonoz ile, ana mekânı da kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Giriş kapısı ve mihrabı Selçuklu taş işçiliğinin en zengin ve en güzel örnekleri arasındadır. Özellikle giriş kapısı mukarnaslı nişi birbirine geçmeli altı köşeli yıldızlardan oluşan bir bordürle çerçeve içerisine alınmıştır. Mihrap iç içe geçmiş mukarnaslı iki niş görünümündedir. Etrafı geçme örgü motifleri ile çevrelenmiştir.


Beşare Bey Mescidi (Selçuklu)

Konya’da, Ferhuniye Mahallesi’nde bulunan bu mescidi giriş kapısındaki dört satırlı mermer kapı sövesi üzerindeki, kitabesinden öğrenildiğine göre; I.İzzeddin Keykavus (1211-1220) ve I.Alâeddin Keykubat (1220-1237) döneminde Anadolu Selçuklu devlet adamlarından Emir-i Ahur Zeyneddin Beşare bin Abdullah tarafından 1219 yılında yaptırılmıştır. Konya’daki Selçuklu döneminde yapılmış erken örneklerden birisidir.

Kesme taştan yapılan mescit, kare planlı olup, ibadet mekânının üzeri mukarnaslı tromplara oturan tek bir kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yeri de kemer izlerinden anlaşıldığına göre üç bölümlü olduğu sanılırsa da üzerlerinin tonoz veya kubbe ile örtülü olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde son cemaat yerinin üzeri tek meyilli bir çatı ile örtülmüştür.

Mescit 1958 yılında onarılmış, ancak yine harap bir durumdadır. İbadet mekânı içerisindeki izlerden anlaşıldığına göre ilk yapıldığı yıllarda oldukça zengin mozaiklerle süslü olduğu sanılmaktadır. Ayrıca kubbe içerisindeki tuğla dizilerinin kilit yerlerinde de mozaik kalıntılarına rastlanmıştır.


Erdemşah Mescidi (Merkez)

Konya Kalecelp Mahallesi’nde bulunan bu mescit, Sultan I.Alâeddin Keykubat zamanında Hacı İsmail oğlu Şemseddin Erdem Şah tarafından 1220 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan mescit kare planlı olup, üzeri tuğla kubbe ile örtülüdür. Mescidin kuzeyinde küçük bir giriş kapısı bulunmaktadır.


Hoca Hasan Mescidi (Meram)

Konya’da bulunan Hoca Hasan Mescidi’nin kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca kaynaklarda da banisinin ismine ve yapım tarihine rastlanmamıştır. Yapı üslubundan XIII.yüzyılın ortasında yapıldığı sanılmaktadır.

Mescit kare planlı ve kubbeli bir yapıdır. İlk yapımında önünde bulunan son cemaat yeri zamanla değiştirilmiş ve ahşap bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekânının üzerini tromplu bir kubbe örtmektedir. Tromplar zikzak tuğla örgüsü ile yapılmıştır.

Mescidin yanındaki minaresi anıtsal bir görünümdedir. Kare kaide üzerine gövdesi de kare biçimli olup, yarım daire yivlerle kütlevi görünümü hafifletilmiştir. Minare üzerinde firuze ve lacivert sırlı tuğla ve çini kalıntıları görülmektedir.


Sırçalı Mescit (Meram)

Konya Meram ilçesinde bulunan Sırçalı Mescit’in kitabesi bulunmamaktadır. Mimari üslubundan XIII.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Mescit kesme taş ve moloz taştan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlı bir yapıdır. İbadet mekânının üzerini merkezi bir kubbe örtmektedir. Kubbeye geçiş diğer Selçuklu camilerinde olduğu gibi Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Kubbe ve kubbeye geçişi sağlayan Türk üçgenlerinin içerisi tuğlalar ve yıldızlardan oluşan bir bezeme ile süslenmiştir. Mescidin önünde üç kemerli bir son cemaat yeri bulunmaktadır.

İbadet mekânı zengin çini mozaik süslemeleri ile ve tuğla örgüleri ile dikkati çekmektedir. Çini mozaik mihrabı Selçuklu mihraplarının en güzel örneklerinden birisidir. Mukarnaslı olan mihrap nişi firuze ve mor renkteki çinilerden oluşturulmuş geometrik motifler, yıldız, baklava, altıgen ve zikzak motifleri ile doldurulmuştur.


Sahip Ata Camisi (Meram)

Konya Meram ilçesi, Larende Caddesi’nde bulunan Sahip Ata Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan Sahip Ata Camisi, külliye ile birlikte, Anadolu Selçuklularının Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1279-1280 yıllarında yapılmıştır.

Sahip Ata Külliyesi ile ilgili araştırmasında Haluk Karamağaralı, caminin ilk yapımında, bugünkü çift minareli ön yüze kadar uzandığını ve caminin ağaç direkli ahşap bir yapı olduğunu belirtmiştir. Caminin ilk yapımından yalnızca çini mozaiklerle bezeli mihrabı günümüze gelebilmiştir. Bu cami, Anadolu Selçuklularının günümüze gelebilen en eski ağaç direkli camilerinden birisidir. Bu yapının taç kapısı Selçuklu ağaç işçiliğinin en görkemli örneklerinden birisidir. Taç kapının yanlarındaki derin niş halindeki sebilleri de bu konudaki en eski örneklerdendir. Buradaki sebilin köşe dolgularının birisi içerisinde yapının mimarı Kölük bin Abdullah’ın ismi yazılıdır. Taç kapının ortadaki giriş bölümü bir yazı frizi ve geçmeli mermer mozaiklerle çevrili bir bordürle kuşatılmıştır. Bu bordürün içerisinde yine silmelerin oluşturduğu bir sivri kemer bulunmaktadır. Bu kemer zengin görünümlü 14 mukarnas dizisi ile doldurulmuştur. Bunun altında da caminin sivri kemerli giriş kapısı yer almaktadır. Buradaki bordürler birbirlerine simetriktir. Birbirlerinin içerisinden geçen kalın halat motifleri, köşeli girift bezemeler kapının yanındaki sivri kemerli pencereyi de çevrelemektedir. Bu pencerelerin üzerindeki, yüzeyler renkli sırlı tuğlalardan oluşturulmuş baklava desenli bezeme ile kaplıdır.

Girişin sağında şerefeden sonrası yıkılmış olan minare bulunmaktadır. Minarenin dilimli gövdesi lacivert ve turkuvaz renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır. Giriş kapısının solundaki ikinci minare ise günümüze gelememiştir. Bu yapı çifte minareli taç kapı örneklerinin Anadolu’daki en eski yapısıdır.

Giriş kapısının arkasında bir avlu içerisinde camiye yer verilmiştir. Bugünkü cami sonradan yapılmış olup, kare planlı 12 ahşap direkle taşınan bir mekân olup, üzeri çatı ile örtülüdür. İbadet mekânı mihrap duvarına dik beş sahından meydana gelmiştir. Girişin sağ ve solunda döşemeden biraz daha yüksek iki maksure bulunmaktadır. İbadet mekânının da taç kapıya doğru uzandığı sanılmaktadır. İlk yapıdan yalnızca lacivert, mor ve turkuvaz renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış, girişin eksenindeki çinili mihrap kalmıştır. Bu mihraptaki bezemeler, yıldızlar, geçmeler, rumiler ve kıvrık dallardan oluşmuştur. Caminin giriş kapısı eski külliyeden alınmış kündekâri tekniğindeki kaplılardır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yeni Konu aç Cevapla

Bookmarks


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Dizayn ve Kurulum : Makinist
Forum SEO by Zoints

E-Marine Education | Vbulletin | Tosfed |
www.bilgivadisi.biz   www.bilgivadisi.biz