26.04.09, 17:58 | #31 |
BOSTANA (SALATA)
4 kişilik malzeme: 4 Domates, 2 Yeşilbiber, az miktarda kuru biber, 4-5 yeşil soğan, 1/2 demet Maydanoz, 100 gram Pirpirim (semizotu), 4-5 yaprak taze nane, 1 bardak nar pekmezi. Yapılışı: Sebzeler yıkanır, iyice ayıklanır, soğanların kabuğu soyulur. Daha sonra bütün sebzeler çok ince doğranır. Tuz atıldıktan sonra ezilerek karıştırılır, üzerine nar pekmezi, az miktar da da su eklenerek karıştırılır ve servis yapılır. Domatesin tadı az ise bir miktar salça da konulabilir ww.uydulife.tv
__________________
|
|
26.04.09, 17:59 | #32 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
URFA ADI İLE İLGİLİ EFSANE
Allah, Nemrud'a bir kul olduğunu göstermek için, en aciz mahluklarından sivrisinekleri göndereceğini kendisine bildiriyor. Nemrut da, harp etmek için ordusu ile karşı çıkıyor ise de, bulut gibi gelen sivrisinekler asker ve hayvanların göz, kulak ve burunlarına girerek hepsini püskürtüyorlar. Nemrut güçbela kendisini odasına atıyor ve kapıyı, bacayı, bütün delikleri kapayarak bu afetten kurtulmaya çalışıyor. Topal bir sivrisineğin, Allah'a "Yarabbi ben gazaya yetişemedim topallığım mani oldu" diyerek yalvarması üzerine, Allah ona, "seni de Nemrut'un helakine memur ettim, git onu bul" diye emrediyor. Bu topal sinek Nemrut'un odasına anahtar deliğinden girerek hemen saldırıyor ve burun deliğinden girerek yavaş yavaş beynini kemirmeye başlıyor. Nemrut her çareye baş vuruyor kurtulamayacağını anlayınca, keçeden yaptırdığı tokmaklarla başına vurdurmaya başlıyor. Bu tokmaklar ızdırabını gideremeyince tahta tokmaklarla vurmalarını emrediyor ve bu suretle tokmak altında can veriyor. Nemrut'un kafasına tokmaklarla vuruldukça, (Vur ha.. Vur ha... Ur ha.. Ur ha..) diye bağırmasından dolayı memleketin adına "Urha", daha sonra da "Urfa" denildiği söylenir. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 17:59 | #33 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
EYYÜP PEYGAMBER EFSANESİ
Hz. Eyyüp, bölgede yaşayan çalışkan, dürüst, iyi yürekli, Allah'ın sevgisini kazanmış bir yüce insandır. Yedi oğlu üç kızı ve pek çok malı vardır. Allah onun dürüstlüğüne malına bereket vermiştir. Günün birinde şeytan yüce Tanrıya kulların yolunu şaşırdığını artık iman etmediklerini söyler. Allah ; "Kulum Eyyüp'e de baktın mı? O benim temiz kullarımdandır. Hiçbir zaman benim yolumdan dönmez "deyince şeytan" malına bir dokunda bakalım şimdi ki gibi iman edecek mi sana" deyince Allahı bir günde Hz. Eyyub'ün mallarını elinden alır. Eyyüp (AS) ın inancı ve davranışları hiç değişmez. Çocukları da ölür. Eyyüp sabırla bu olaylara katlanır. Yüce Allah'a boyun eğer. Eyyüb'ün bedeninde çıbanlar çıkar, dayanılmaz acılara düşer, sabırlıdır, inançlıdır, inancında en ufak bir değişiklik olmaz. Kül içinde oturup bir çömlek parçası ile yaralarını kaşır durur. Yaralarına düşen solucanlar yere düştükçe "senin de bedenimde kısmetin varmış" diye alıp tekrar yaralarına koyduğu söylenir. Onu görenlerin bunca acıyı reva gören Tanrıya hala iman edecek misin diye dediklerinde: Allah verdiği gibi alır verirken iman edip alınca isyan etmek mi gerekir" cevabını verir. Bu acıya göğüs gerip sabreden Eyyüp (AS)'ın imanında en ufak bir şüphe görülmez ve imtihanı kazanır. Yüce Allah ona mallarını yeniden kat kat fazlasıyla verir. Tekrar sağlığına kavuşur. Yedi oğul üç kız babası olur efsaneye göre bu sıkıntısını bugün Şanlıurfa'nın Eyyüp Peygamber Semti'nde bulunan Eyyüp Peygamber makamı diye bilinen yerde çekilmiştir. Hz. Eyyüp'ün şifa bulduğu söylenen su bugün de hastalara şifa olsun diye içirilir. Çile çektiği mağara ziyaret edilir. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 17:59 | #34 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
HALİL-ÜR RAHMAN VE AYNZELİHA GÖLLERİ EFSANESİ
Nemrut zulmü ile çevresine korku ve dehşet saçar. Bu dönemde bir gece gördüğü rüyayı yorumlatır. Doğacak çocuklardan birisi onu öldürecektir. Nemrut emi verir o yıl doğacak bütün çocukların öldürülmesini emreder. Askerler emri uygular. İbrahim peygamberin annesi Sara Hatun kaçarak bir mağaraya gizlenir. Çocuğu bu mağarada doğurur, dallardan bir beşik yapar, çocuğu burada bırakıp tekrar döner. Çocuğu bir dişi ceylan emzirir. Aradan zaman geçer askerler İbrahim'i mağarada bulurlar. Nemrut'un huzuruna getirirler. Hiç çocuğu olmayan Nemrut ondan hoşlanır ve İbrahim'i yanına alıp büyütür. Nemrut'un zulmü, haksızlığı ve putlara tapışı, halkında putlara tapmaya zorlanışını gören İbrahim insanların kendi elleri ile yaptıkları bu putların Allah olmayacağını söyler. Halka bu düşüncelerini anlatır. Halk korkudan ağzını açamaz. Nemrut'un evlat edindiği Zeliha ona inanır, ama Nemrut'tan da çok korkar. Hz. İbrahim ile Zeliha arasında bir sevgi bağı oluşur. Bir tören günü herkesin törene gittiği an Hz İbrahim sarayın putlar bölümüne girer. Bir baltayla bütün putları parçalar, baltayı da en büyük putun üstüne asar. Törenden dönenler endişeye kapılırlar. Nemrut'a haber verirler. Rahipler Hz. İbrahim'e kızdıklarında bunu onun yapabileceğini öne sürerler. Nemrut bir kurulla onu yargılar, kendisinden sorular sorulan Hz. İbrahim "Görüyorsunuz ya işte balta büyük putun omuzun da. Balta kimdeyse bu işi o yapmıştır" der. Öfkelenen Nemrut, "Bir taş parçası baltayı eline alıp bu işi nasıl yapar" diye haykırınca Hz. İbrahim "İşte benim anlatmak istediğim de budur. Siz kendi ellerinizle yaptığınız bu taş parçalarından medet umuyor, sizi kötülüklerden korumasını bekliyorsunuz. Tanrı diye ona tapıyor, adak adıyor, başınız daralınca ona koşuyorsunuz. Bu gerçekten tanrı ise neden diğerlerini kırmasın" deyince şaşkınlık geçiren Nemrut ve çevresindekiler İbrahim'in üzerine yürürler. Nemrut İbrahim'in yakılmasını emreder. Her taraftan toplanan odunlar Halil-ür Rahman gölü' nün bulunduğu yerde yığılır. Odunlarla kocaman bir dağ meydana gelir. Nemrut'un kalesinin kuzeyindeki iki büyük sütun yaptırılır. İbrahim (AS) bu sütunlar arasına gerilerek halatla ateşe fırlatılması düşünülür. (Bu sütunlara mancınık denilmektedir.) Zeliha gece gündüz babasına yalvarır. Ama Nemrutun yüreği yumuşamaz. İbrahim (AS) sütunlar arasına gerilen halattan ateşe fırlatılır. Odun yığınlarının ortasına düşer düşmez ateş yerine burası bir göl olur. Atılan odunlar balığa dönüşür. Hemen yanı başında küçük bir göl daha vardır. Balıklar yandıkları için üzerinde kara lekeler bulunur. Göle Halil-ür Rahman Gölü adı verilir. Zeliha'nın göz yaşlarından oluşan küçük göle de Zeliha'nın göz yaşları anlamına gelen "Aynzeliha" adı verilmiştir. Halk inanışlarında göl veya göldeki balıklar kutsal sayılmaktadır. Bu balıklara dokunanların öleceği, yada başına bela geleceği inanılır. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:00 | #35 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Hz. İSA'NIN MENDİLİ İLE İLGİLİ EFSANE
Hz İsa zamanında Şanlıurfa'da Hükümdar olan biri (Ceres) illetine tutulmuş bu kişi Hz İsa'yı Şanlıurfa'ya davet için bir heyet ve bir de mektup göndermiş. Mektup da, İncil'e inandığından ve Şanlıurfa'ya teşrif ederlerse bütün tebasiyle iman edeceğinden bahisle, hastalığına çare bulunmasını istirham etmiş. Hz İsa, çok memnun kaldığını, fakat Şanlıurfa'ya gelemeyeceğini heyete bildirmiş ve bir mendili yüzüne sürerek onlara vermiş. Heyet yolda gelirken, Şanlıurfa'ya yarım saat mesafede, bugün (Eyyüp Peygamber Makamı) denilen yerdeki kuyuya kazaen mendili düşürmüşlerse de tekrar çıkartarak Hükümdara getirmişler. Hükümdar mendili vücuduna sürünce iyi olmuş ve mendili bir peygamber mucizesi olarak saklamış. Şanlıurfa bir İslam memleketi olduktan sonra mendilde İslamlara geçmiş ve Me'mun zamanına kadar Şanlıurfa'da saklı kalmış Me'mun, Bizanslılarla yaptığı bir harpte mağlup olunca yapılan sulh müzakeresinde, Rumlar esirleri iade etmek için Hz. İsa'nın mendilini istemiş. Mendil verilerek esirler geri alınmış. Bu mendilin vaktiyle düştüğü kuyu, Şanlıurfa İslam ve Hıristiyanları için mukaddes tanınır. Mendilin kuyuya düştüğü gün her sene Hıristiyanlar geceden oraya koşarlar nezirler yaparlarmış. Nezir yapanların oraya yalınayak gidenleri de çokmuş, düştüğü gün büyük paskalyanın yirminci gününe tesadüf edermiş. İşte bu rivayete göre bugünkü mancınıklar, sözde o zaman, bu mendil ve kuyu hatırasını yaşatmak için dikilmiş ve birinin altına bitmeyen su hazinesi yerleştirilmiş. Hangisi yıkılırsa, Şanlıurfa onun altındaki su veya altına gark olacakmış. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:00 | #36 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
ÇİĞKÖFTE'NİN DOĞUŞU İLE İLGİLİ EFSANE
Hz İbrahim Urfa'da doğmuş, yaşamış ve Nemrut tarafından ateşe atılmıştır. Allah'ın emri ile ateş su olmuş Hz. İbrahim'i yakmamıştır. Hz. İbrahim'in doğduğu mağara ve ateşe atıldığı yerde oluşan Balıklı Göl binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. İşte çiğköftenin doğuş öyküsü, Hz. İbrahim dönemine dayandırılmaktadır. Hz. ibrahim, devrin kralı Nemrud'un putlarını kırarak, Allah'ın varlığına inanmaya davet edince Nemrut öfkelenir ve Hz. İbrahim'in ateşe atılmasını emreder. Böylece büyük bir ateş yakmak üzere yöredeki bütün odunlar toplanır. Nemrut evlerde ateş yakmayı da yasaklar. Halk ateş yakmadan nasıl yemek yapacağını düşünür durur. İşte bu günlerde bir Urfalı avcı, avladığı ceylanı eve getirerek hanımından yemek yapmasını ister. Hanım evde odun bulunmadığını söyler. Çevrede toplanacak bir tek dal odun dahi kalmamıştır. Avcı, çoluk çocuğun aç kalmaması için hanımından bir çare bulmasını ister. Bunun üzerine kadın, ceylanın budundan yağsız et çıkararak bir taş üzerinde başka bir taşla döverek ezmeye başlar. Sonra ezilmiş eti bulgur, biber ve tuzla karıştırarak yoğurur, bahçesinden topladığı yeşil soğan ve maydanozla karıştırarak sofraya getirir. Böylece o leziz ve tadına doyulmaz "çiğköfte" meydana gelir. Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı yaklaşık dört bin sene önce ortaya çıkan çiğköfte, bir yemek çeşidi olarak o günden günümüze kadar gelir. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:00 | #37 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
ÇİĞKÖFTE'NİN DOĞUŞU İLE İLGİLİ EFSANE
Hz İbrahim Urfa'da doğmuş, yaşamış ve Nemrut tarafından ateşe atılmıştır. Allah'ın emri ile ateş su olmuş Hz. İbrahim'i yakmamıştır. Hz. İbrahim'in doğduğu mağara ve ateşe atıldığı yerde oluşan Balıklı Göl binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. İşte çiğköftenin doğuş öyküsü, Hz. İbrahim dönemine dayandırılmaktadır. Hz. ibrahim, devrin kralı Nemrud'un putlarını kırarak, Allah'ın varlığına inanmaya davet edince Nemrut öfkelenir ve Hz. İbrahim'in ateşe atılmasını emreder. Böylece büyük bir ateş yakmak üzere yöredeki bütün odunlar toplanır. Nemrut evlerde ateş yakmayı da yasaklar. Halk ateş yakmadan nasıl yemek yapacağını düşünür durur. İşte bu günlerde bir Urfalı avcı, avladığı ceylanı eve getirerek hanımından yemek yapmasını ister. Hanım evde odun bulunmadığını söyler. Çevrede toplanacak bir tek dal odun dahi kalmamıştır. Avcı, çoluk çocuğun aç kalmaması için hanımından bir çare bulmasını ister. Bunun üzerine kadın, ceylanın budundan yağsız et çıkararak bir taş üzerinde başka bir taşla döverek ezmeye başlar. Sonra ezilmiş eti bulgur, biber ve tuzla karıştırarak yoğurur, bahçesinden topladığı yeşil soğan ve maydanozla karıştırarak sofraya getirir. Böylece o leziz ve tadına doyulmaz "çiğköfte" meydana gelir. Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı yaklaşık dört bin sene önce ortaya çıkan çiğköfte, bir yemek çeşidi olarak o günden günümüze kadar gelir. NEMRUT DAĞI VE TAHTI EFSANESİ Şanlıurfa'nın batısından güneyine doğru uzayan ufak bir dağ silsilesi vardır. Bu silsile içinde, şehre yarım saat mesafede sarp, etrafına nazaran oldukça yüksek bir tepenin zirvesi, geniş ve düz kayalıktır. Buraya "Nemrut'un tahtı" denir. Bu kayalığın doruğunda, kayalar içine oyulmuş oldukça sanatkarane odalar vardır. Burası nemrutun tahtı olarak bilinir. Tepeye 1 saatlik mesafede Kazene köyü vardır. Aşçılar, yemeklerini burada pişirerek, Tahta kadar dizilen uşakların yemek tabaklarını elden ele vermesiyle Nemrut'un sofrasına naklederlermiş, bu köye verilen Kazene adının da köydeki mutfağa kurulan kazanlardan dolayı olduğunu söylemektedir. ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:01 | #38 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Urfa Sıra Gecesi nedir, ne değildir?
Urfa'nın meşhur sıra Geceleri'nin tarihi kökeni nedir sorusuna cevap arayan Yaşar Duru, yaptığı araştırmalar sonucu bu geleneğin köklerini bakın nerede bulmuş: Halen Gaziantep Şahinbey Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevini yapan Yaşar Duru, Hergün, Ortadoğu Tercüman ve Yeni Sayfa gazeteleri ile TGRT ve Kanal 7 ekranlarından tanıan bir isim. Onun; şehir, zaman, mekan ve insan yazılarından oluşan Sıra Geceleri adlı kitabı doğal olarak Urfa'yı ve Urfalıları anlatıyor.... Urfa'da yaşadığı mahallenin adeta Birleşmiş Milletler örgütü gibi etnik zenginliğe sahip olduğunu belirtiyor yazar: Arap Reşit, Mersavi Mahmut, Sazende Circo, Dermençi Vanes, Kemançı Bagos, Gürcü İbram, Macır (Muhacir) Yusuf, Çerkez Ayşe Nuri Baba Çil Arif, Acem Halil, Hıllıheram Sabri, Bakkal Kör Mıhe, Dişçi Memed, Sünnetçi Fahri, Kasap Kelo, Nalbant Ahmet, Kalaycı Sabri, Cülhacı Kemalve Çulcu Rüstem mahalle sakinlerinden akla gelen bazı isimler... "Şehirler ve insanlar bulundukları coğrafyanın, tabiatın, zamanın, inancın, kültürün ve siyasetin karşılıklı etkileşimi ile şekillenerek, bu güçlerin ortak ürünğ olarak vücut bulurlar" diyen Yaşar Duru'ya göre, "insan bir yönüyle dili dini, kokusu, rengi, tarzı ve tavrıyla içinde bulunduğu sosyal ve fiziksel çevrenin çocuğudur. Bir yönüyle de yaşadığı şehri şekillendiren, onaran, çeşitlendiren, zamanın istek, düşünce ve duygularını mekanın bütün dokularına yansıtan büyük ustadır" Urfanın özel bir şehir oduğunu ve coğrafyasında bulunan diğer şehirlere benzemediğini belirten yazar, "Bu şehri yazmak, insanlarımızı anlatmak elbette kolay değil. Şehrimi ve hemşehrilerimi bir kaç yüz sayfaya sığdırmaksa zor olmaktan öte imkansız gibidir" dese de acı bir kahve tadında öyle bir Sıra Gecesi hazırlamış... ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:01 | #39 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
SIRA GECESİ NEDİR?
Bir özel televizyon ekranındaki Sıra Gecelerini konu edinen eğlence programını eleştirerek başlıyor işe yazar ve soruyor: Bu nasıl Sıra Gecesi? İçki alemini andıran ve Türkçe'nin alenen katledildiği bir Sıra Gecesi ne kadar aslına uygun? Yazar bu programı yapanların Sıra Geceleri ile Asbap Gecelerini karıştırdığını savunuyor: "Yok efendim vakti zamanında Urfa'ya bir vali gelmişmiş.... Eşrafın uzun kış gecelerinde bir araya gelip sohbet ettiği bu tür toplantılara katılmışmış... Ve gecenin birinde kendisini ağırlayan eşrafa, "böyle olmuyor, bu işi sıraya koyalım, bundan sonraki gece sıra bende" demişmiş de o günden bu yana bu gecelerin adı Sıra Gecesi olmuşmuş... "Yok devenin nalı, daha neler..." diye sitem eden Yazar Duru, Aruz vezninin bütün inceliklerini, şiir sanatının tüm hünerlerini yansıtan gazellerin ve türkülerin katledilişine de sitem ediyor: "Sıra gecesi bu olamaz. Böylesine ölçüsüz eğlenceye Sıra Gecesi denemez. Asla ve kat'a..." ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
26.04.09, 18:01 | #40 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
SIRA GECESİ GELENEĞİ NEREDEN GELİYOR?
Daha sonraki sayfalarda yazar, Kanal 7 için hazırladıkları Sıra Geceleri adlı programın hazırlıkları safhasında bu konuda yapılmış araştırmaların azlığı ve kitapların yetersizliğine dikkat çekiyor. Eldeki mevcut kitaplardan derlenen bilgilerle ortaya çıkanı, "ortada beden vardı ama ruh yoktu" diye tanımlayan Yaşar Duru, Sıra Gecelerinin tarihi köklerini -körebe oyunuymuş gibi- din dışı zeminlerde aramanın doğru bir yaklaşım olmadığınına inandığını söylüyor. Ona göre Sıra Geceleri Sema Semah ve Devran gibi mistik kökeni vardı. Duru yaptığı araştırma sonucu elde ettiği bilgileri şöyle aktarıyor. İnancının gereğini ibadet şevkiyle müzik eşliğinde dile getiren Anadolu Alevi Bektaşi toplumunun sazlı-sözlü semah meclisleri veya zikkirde ritmi ön plana çıkaran Kadirilik, Rufailik ve Mevlevilik gibi tasavvauf kollarından bir etkileşimden söz edilebilir. Fakat Urfa'nın inanç tarihi içinde adı geçen tasavvuf kollarından çok, musikiyi hiç bir şekilde tasvip etmeyen Nakşiliğin etkili olduğu dikkate alındığında, Sıra Gecesi'nin tarihi kökenlerini farklı bir tasavvufi yapı içinde aramak gerekiyordu. Sıra Gecesi'ni inanç yapımız içinde şeikillenmiş bir ritüel olarak araştırdığımızda karşımız; Anafdolu'yu yurt edinmeye çalışan işi,aşı, ve eşi denk insanları mezhep ve meşrep farkı gözetmeksizin bir araya getirmeye çalışan Ahilik çıkar. Eline diline beline sahip ol!... Gerek Ahilerin el kitabı niteliğindeki Fütüvvetnamelerde gerekse Osmanlı rtarihini konu alan yerli ve yabancı bir çok eserde; Anadolu'da dünyanın ilk melek birliklerini örgütleyen Ahilerin, haftanının belirli günlerinde Sıra Gecesi'ni çağrıştıran motiflerle bezeli toplantılarda bir araya gelerek sohbet ettikleri zikredilmektedir.... Şu farkla ki, bu tür toplantıların nedei ve ağırlıklı gündem maddesi; günümğzde düzenlenen Sıra Gecesi gibi sadece müzik, ikram ve sohbet değildir. Öncelik; esnaf ve sanatkarın iş, işçi sorunları ile diğer sosoyal, siyasal ve ekonomik konulara verilirdi. Bölgenin tabitaına ve kültürüne uygun ikramlar ve müzik bir çeşni olarak ikinci-üçüncü planda yer alırdı..." ww.uydulife.tv
__________________
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 10 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 10 Misafir) | |
|
|