23.04.09, 22:46 | #11 |
Nevşehir Karahasanlı
Eski adı SADIKLI olan Karahasanlı kasabası Kozaklı ilçesinin bir Bucak merkezidir. Kozaklı'ya 14 km uzaklıktadır. 1968 yılında kasaba olmuştur. Kasaba Camiikebir, Karşı, Sadıkalı ve Orta mahalle adlarında 4 mahalleden oluşmaktadır. Kasaba'da Ilkokul ve Ortaokul bulunmaktadir. Halk tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlar. Tarımda nadas yöntemi uygulanır. İyi cins buğday,çavdar ve pancar yetiştirilir.Şu an ki Belediye Başkanı Fuat Yılmaz'dır. Yaz sezonunda yogun şekilde Düğünler olur. Düğünler 3 gün sürmektedir ilk günü bayrak günü, ikinci gün kina yakılır ve üçüncü gün gelin çıkarılır. Kaplıcaları ile meşhur kozaklı ilçesine 14 km uzaklıkta, Nevşehir e 115 km,Kayseri ye 110 km, Yozgat a 80km, Kırşehir iline 68 km uzaklıktadır.İşsizlik nedeninden dolayı kasaba son 15 yıl içerisinde İstanbul,İzmir ve Kayseri illerine çok göç vermiştir ve halende vermektedir.Göç edenler İstanbul da geneli Eyüp Alibeyköy semtinde,İzmir de Bayraklı da ikamet etmektedir.Gerek İstanbul da ve gerekse İzmir de bir dernek kurulamamıştır. Nevşehir İli Kozaklı İlçesine bağlu bir nahiye (Bucak-Belde) Merkezi olan Karahasanlının kuruluş tarihi ve ilk ismininin ne olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber HİTİTler zamanından beri iskan edildiği çevresindeki harabelerden, inlerden, eski eserlerden anlaşılmaktadır. Daha sonra perslerin, Makedonyalıların, Romalıların, Bizanslıların(Rumların) eline geçen Karahasanlı, 1071den sonra Selçuklular ve ondan sonra 1299da kurulan Osmanlılar zamanında ebediyen TÜRK yurdu haline getirilmiştir. Büyük ATATÜRKün önderliğinde 29 Ekim 1923de kurulan Türkiye Cumhuriyetinin de ayrılmaz bir beldesi olan Karahasanlı, 1931 yılında tam teşkilatlı bir nahiye merkezi olmuş ve o zaman Kırşehire şimdi ise Nevşehire bağlı Avanos ilçesine bağlanmış, Kozaklının 1954 yılında ilçe olması üzerine aynı yıl itibariyle buraya verilmiştir. Halen kendisine bağlı 7 köyü bulunan Karahasanlı Nahiyesinin Merkez Nüfusu 21.10.1990 tarihi itibariyle 2862 (Bu rakam 1980 yılında 2590, 1985 yılında 2816 idi) Köyleri ile birlikte toplam nüfusu ise 5284 dür. Karahasanlıya bağlı köylerin isimleri; 1-Bayramuşağı 2-Burnukara 3-Hızıruşağı 4-Kuşaklı 5-Küllüce 6-Özce (Eski adı Seydin) 7-Yassıca Karahasanlının Türklerden önceki isminin ne olduğu bilinmemektedir. Kırşehir Vakıf (Efkaf) İdaresindeki bir kayıta göre Selçuklular ve Osmanlılar devrindeki isminin ise AKÇAŞAR olduğunu öğreniyoruz. Osmanlılar zamanında savaş, kıtlık, Celali isyanları gibi nedenlerle iyice boşalan AKÇAŞARa, 1071den sonra Anadoluya akın akın gelmeye başlayan 1180 Türk Aşiretlerinden biri olan ve Oğuzların Bozulus koluna mensup yapancı (Yabanlü) aşireti ile birlikte Özbek Türklerinden de bir oymak buraya gelerek yerleşmiştir. ww.uydulife.tv
|
|
23.04.09, 22:46 | #12 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Ortahisar
Ortahisar, Nevşehir-Ürgüp karayolu üzerinde, Ürgüp'e 6 kilometre uzaklıkta bulunan, Nevşehir'in bir kasabasıdır. En belirgin yapısı Etiler zamanında oyulmuş, 1200 m rakımlı 86 m yükseklikteki Ortahisar Kalesi'dir. Kale hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan kaya depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon saklanmaktadır. Ürgüp'ün 6 km batısında ve Nevşehir yolu yakınındadır. 1916 yılında kasaba olmuştur. Doğal güzellikleri ve tarihsel özellikleriyle ilgi çekici bir kasabadır. Kavak, İbrahim Paşa ve Ortahisarın içinde yeraldığı vadi Damsa çayı vadisine ulaşır. Bu vadinin Damsa çayı yakınları Üzengi deresi adını alır. Doğal özellikleri içme suyu, maden suları olan bir yerdir. Ortahisarın ortasında dev bir peri bacası olan bir kale vardır. Bu kaleye yabancılar şato da derler. İçi oyuktur. Oda ve salonlar vardır. Tepesine çıkmak zor ise de oradan görülen çevre güzelliği yorgunlukları gideridir. Ayrıca kasabanın çevresinde de pek çok kilise vardır. Talaş deresi bu bakımdan çok ilgi çeker. Orta hisarda evler kaleye doğru basmak basamak yükselir. Son yıllarda Nevşehir yoluna doğru düzlükte yeni doğal karakteristik yapıya uygun renkli kesme taşan evler yapmışlardır. Bölgedeki kayalar sit alanı olarak belirlenmiştir.Atik ve Cedit adlarında iki mahalleden oluşur. Doğal güzellikleri eski tarihsel yapıları ilginç narenciye ambarları göreme kaya kiliselerine yakın oluşu turislerin rağbet göstermelerini sağlar. Ortahisar vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise, Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı'dır. Ortahisar halkı geçimini bağcılıktan sağlar. Ayrıca büyük baş hayvancılıkta yapılır. Ortahisar Kalesi hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan soğuk hava depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon saklanmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:47 | #13 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Acıgöl ilçesi
Acıgöl, Nevşehir İline bağlı ilçe. 1914 yılında bucak merkezi, 1952 yılında kasaba, 1987 yılında da 3392 sayılı kanunla Nevşehir iline bağlı bir ilçe olmuştur. Nevşehir-Aksaray karayolu üzerinde bulunan Acıgöl ilçesinin merkezi Nevşehir'e 20 km. uzaklıktadır. İlçenin, biri ilçe Merkez Belediyesi olmak üzere 5 belediyesi ve 8 köyü vardır. İlçe ekonomisi genelde tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. İlçenin ilk adının “Topada” olduğu, sonradan bu ismin “Dobada” olarak kullanıldığı yapılan incelemelerden anlaşılmıştır. İlk çağlarda “Kapadokya” diye anılan bölgenin ortasında bulunan ilçe lll-IV. yüzyıllar arasındaki Hıristiyanlık aleminin buhranlı dönemlerinde önemli bir yerleşme alanı olmuştur. Hititlerin, Firiglerin Perslerin ve İskender İmparatorluğunun hakimiyetinde kalmış, Roma idaresinde bulunmuş, bu İmparatorluğun ikiye ayrılmasıyla da Bizans sınırları içerisinde kalmıştır. İslam ordularının İstanbul seferleri sırasında geçici olarak istila edilen bu topraklar, 1015’den itibaren Anadolu’ya başlayan Türk akınlarının tesirinde kalmış, 1071 Malazgirt zaferinden sonrada kesin olarak TÜRK toprağı olmuştur. Önceleri Danişmendlilerin hakim olduğu topraklar , 1175’ten itibaren Anadolu Selçuklu Devleti’nin eline geçmiştir. Bu devletin 1308’ de yıkılmasından sonra İlhanlılar , Eretnaoğulları, Kadı Burhanettin ve Karamanoğullarının idaresinde bulunmuş, Yavuz Sultan Selim tarafından 1515’ de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Acıgöl ilçesi, bağlı olduğu Nevşehir İlinin batısında , Acıöz Çayı’nın çevresinde kurulmuştur. İdari sınırlar olarak doğusunda Nevşehir, batısında Aksaray, güneyinde Derinkuyu İlçesi ve kuzeyinde Gülşehir ilçesi ile çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1235 metre olup, yüzölçümü henüz belli değildir.İlçenin çevresinde volkanik olaylar sonucu sönmüş yanardağlar mevcuttur. Bu dağlar lav ve tüf püskürmüş, bu püskürük maddeler çevrede kalın tabakalar halinde tortulaşmıştır. Bu tortulara “Maar” denilmektedir. Şu anda içinde su bulunmayan ve ilçeye adını veren Acıgöl çukurluğu da aslında yanardağ ağzıdır. (Volkanik Göldür)İlçenin tek akarsuyu ACIÖZ çayıdır. Bu çay Karapınar Kasabası yakınlarından çıkar. Tatlarin sulama barajından Kızılırmağa dökülür. Bitki örtüsü olarak ; İç Anadolu Bölgesinin tipik örtüsü , bozkır bitkileri yaygındır. Ancak toprak ve su şartlarının elverişli olduğu yerlerde bitkiler oldukça gürdür. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:47 | #14 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Ürgüp ilçesi
Ürgüp, Nevşehir İlinin 20 km doğusunda olan ilçesidir ve Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios (Prokopi); Selçuklular dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır. Volkanik orijinli jeolojik bir yapıya sahip olan Ürgüp, yağmur ve rüzgar erozyonunun meydana getirdiği ve peri bacası olarak tanımlanan ilginç doğal oluşumların sıkça ve tipik örneklerinin yoğun olarak yer aldığı bir bölgeye kurulmuştur. Vadi yamaçlarından akan yağmur sularının ve daha sonra rüzgarların aşındırması sonucu oluşan yarıklar arasında yükselen peribacaları bu bölgeye has çok ilginç bir peyzaj görüntüsü oluşturmuştur. Bizans Döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkeziydi. XI. yüzyılda Ürgüp, Selçuklular’ın önemli kentleri Konya’ya ve Niğde’ye açılan önemli bir kale konumundaydı. Bu döneme ait iki yapı kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbeleri’dir. Bir anne ve iki kızına ait olan ve XIII. yüzyılda yaptırılan “Altı Kapılı Türbe”, altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır. Ürgüp’ün Temenni Tepesi’nde bulunan iki türbeden birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında “Kılıçarslan Türbesi” olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan’a, diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat’a ait olabileceği düşünülmektedir. Ancak araştırmacılara göre bu olasılıklar oldukça zayıftır. 1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, XVIII.. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa’nın kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir’e (Muşkara) bağlaması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalır. Ancak Paşa da Ürgüplüleri mağdur etmemek için Nevşehir yakınlarındaki Kavak köyünden yaklaşık 20 km bir yeraltı yolu ile su getirtir. Sokak ve meydanlara mermerden çeşmeler yaptırarak şiirlerini dönemin meşhur şairlerine yazdırmış, kitabelerini de en iyi ustalara kazıtmıştır. Bu kitabeli çeşmelerin sadece birkaçı orijinal yerindedir. Ürgüp’teki bir diğer önemli yapı da Rum Hamamı’dır. Rumca kitabesinden temelinin 1900’de atıldığı tüm halkın ortak çalışması sonucunda 1909’da tamamlandığı anlaşılmaktadır. Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında yazdığı Kamus-ül Alem adlı tarih ve coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp’te 70 cami, 5 kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtir. Ürgüp civarındaki Pancarlık, Üzengi ve Keşlik vadisi hem tarihi, hem de doğal değerleri olan vadilerdir. Ürgüp Müzesi 1971 yılında açılan müze, Ürgüp ve civarından ele geçen fosil örneklerinin dışında Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi eseri mevcuttur. Müze de ayrıca yörenin mahalli kıyafetlerinin, eşyalarının ve silahların bulunduğu etnoğrafik ****iyon da bulunmaktadır. Ürgüp Müzesi’ne bağlı ören yerleri Mustafapaşa (Sinasos) Aios Vasilios Kilisesi, Manastır Vadisi Kiliseleri, Yeşilöz (AzizTheodor) Kilisesi ve Pancarlık Kilisesi’dir. şemsettin sami, 1888-1900 yıllarında yazdığı kamusü'l-alem adlı tarih ve coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüpte 70 cami, 5kilise ve 11 kütüphane olduğunu belirtir.Ürgüp hem tarihi ,hemde doğal değerleri olan bir vadide yer almaktadır. Ürgüpte bağcılık ve turizm halkın en önemli geçim kaynaklarıdır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:47 | #15 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Kozaklı ilçesi
Kozaklı, Nevşehir'in kaplıcalarıyla ünlü bir ilçesidir. İlçede birinci merkez dördüncü kasaba, Kanlıca, Kalecik kasabası, Karasenir, Karahasanlı ve 21'i köy olmak üzere 30 yerleşim birimi mevcuttur. İlçe Nevşehir'e 90 km, Kayseri'ye 94 km, Kırşehir'e 84 km, Yozgat'a ise 85 km dir. Kayseri ve Nevşehir'e otobüs seferleri vardır. Ankara-Kayseri karayolu üzerinde bulunan Topaklı'ya Belediye minibüslerinin belirli saatlerde seferleri bulunmaktadır. İlçe 1954 yılında birbirine yakın mesafede bulunan Hamamorta, Buruncuk, Bağlıca ve Kozaklı köylerinin birleşmesi ile kurulmuştur. İlçede halen türbesi bulunan Kozoğlu'nun kayalarla sıcak suyun etrafını çevirerek hamam yaptığını, hamamın çevre köylerin ortasında bulunması sebebiyle hamamorta adını aldığı Türbe taşlarındaki yazılarda yazar. Taşların üzerinde yapılan incelemede, Kozoğlu adlı şahsın Selçuklular devrinde yaşadığı ilçenin adının bu kişiden geldiği rivayet edilmektedir. İlçenin 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre merkez nüfusu 7.556 kasaba ve köylerin nüfusu 18.376 ve ilçenin toplam nüfusu 25.932'dir. Yaz aylarında kaplıcaların dolması ve yurt dışında yaşayanların ilçeye gelmesi nedeniyle nüfus artmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:48 | #16 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Gülşehir ilçesi
Nevşehir'e 20 km. uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında yeralan antik adı Zoropassos olan Gülşehir´in eski adı ise Arapsundur. Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imari, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmıştır. Külliye cami, medrese ve çesmeden oluşmaktadır. Açıksaray ören yeri Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir'e 3 km uzaklıktaki Açıksaray ören yeri, tüf kayalar içine oyulmuş sayısız mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, 9. ve 10. yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi. Halk arasında Haci Bektas Veli Mescidi olarak adlandırılan mekanın mihrabının günümüze kadar korunmuş bir İslami yapı olması açısından dikkat çekmektedir. Kareye yakın planlı mescidin batı kesiminde yüksekçe nişler yeralmaktadır. Bu ören yerinde bulunan mantar biçimindeki peribacalarının benzeri yoktur. Aziz Jean (Saint Jean Church: Hz. İsanın 12 havarisinden birisidir) Kilisesi Gülşehir'in hemen girişinde yer alan ve iki katlı olan Aziz Jean Kilisesi'nin alt katında kilise, şarap mahzenleri, mezarlar, su kanalı ve görevlilere ait mekanlar, üst katında ise İncil'den alınmış sahnelerle süslenmiş bir diğer kilise yer almaktadır. Alt kata ait kilise, tek apsisli, haç planlı, haç kolları, beşik tonozludur. Merkezi kubbesi çökmüştür. Süsleme açısından direk ana kaya üzerine kırmızı asi boyası ile stilize hayvan, geometrik ve haç tasvirleri resmedilmiştir. Üst kattaki kilise ise tek apsisli ve beşik tonozludur. Ana apsisteki resimlerin dışında oldukça iyi korunmuş olan [kilise] siyah bir is tabakası ile kaplıydı. Kilise restorasyonu ve konservasyonu 1995 yılında Restoratör Rıdvan İşler tarafından yapıldıktan sonra bugünkü haline gelmiştir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:48 | #17 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Roma ve Bizans Dönemlerinde Nevşehir
Sürekli iktidar değişikliklerinin yanı sıra, bölgeyi istila edenlerin her seferinde, ürünleri yağmalamaları ve baskı yapmaları ile bunalan Kapadokya halkı, Roma imparatorluk merkezinde Cumhuriyet yönetiminin devrilmesinden sonra, giderek Roma'nın ağır baskısı altına girmiş, bölgedeki krallar Roma yönetiminin birer uydusu haline gelmişlerdir. Kapadokya, M.S. 17'de Roma Kralı Tiberius tarafından Roma'ya bağlanmış, bir yıl sonra da vilayet ilan edilerek bir vali (legat) atanmıştır. Kapadokya Eyaletinin sınırları kuzeyde Samsun'a, güneyde Klikya'ya, batıda Tuz Gölü'ne, doğuda Fırat kıyılarına kadar uzanmıştır. M.S. 18'de çok zengin ve gelişmiş bir şehir olarak karşımıza çıkan Avanos, yörenin en önemli politik ve dini merkezlerinden biridir. Krallık hiyerarşisinin üçüncü adamı olan Avanos rahibine hizmet eden Euphrates'in yazıları bize Avanos'ta çok sağlam ve güçlü bir aristokrasinin varlığını göstermektedir. İlk çağlardan beri Kapadokya'nın en önemli kenti olan Kayseri, Romalılar döneminde de Kapadokya'nın merkezidir. İmparator Tiberus tarafından Sezare (Kayseri) adı verilen şehrin etrafı, daha sonraki yıllarda İran'dan gelen Sasani saldırılarına karşı Gordianus tarafından surlarla çevrilmiştir. Roma döneminde de Doğu'dan gelen saldırılar devam etmiştir. Gerek bu saldırılar yoluyla toprakları ele geçirerek gerekse göç yoluyla gelip bu topraklara yerleşenlere karşı Romalılar lejyon denen askeri birlikleriyle mücadele etmişlerdir. Diğer taraftan Anadolu'da yayılmaya başlayan Hıristiyanlar için Roma dönemi hareketli bir dönemdir. Bilindiği gibi, Hıristiyanlığın ilk yılları puta tapan Roma Devleti'nin ağır baskıları altında geçmiş, bu da Hıristiyanları büyük şehirlerden kayalık gizli alanlara kaçmaya yöneltmiştir. Bölgede ilk Hıristiyan yerleşmeler, Aziz Paulus'un bir misyonerlik gezisi sırasında burayı keşfetmesiyle başlar. Hıristiyanların bölgede yaygın olarak görülmeye başladığı dönem, III. yüzyıldır. Roma Kralı Diokletien'in Hıristiyanlara uyguladığı baskı ve takibat, ardılı I. Konstantin'in Hıristiyanlığı kabul etmesiyle başlayan rahatlama ile yaşanan bu dini heyecan devri, aslında aynı zamanda pek çok doğal külte inanmanın da doğal sayıldığı dini bir senkretizm devridir. Bu tarihten sonra Romalılar, Bizanslılar ve ardıllarının Kapadokya halkını kendi kültürlerine asimile etme gayreti içinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Romalılar'ın Orta ve Doğu Anadolu'yu ele geçirdikten sonra yaptıkları ilk iş bölgeyi Ege'ye bağlayan bir yol yaparak iki önemli merkez arasında ulaşımı sağlamak olmuştur. Askeri ve ticari açıdan yapımı büyük önem taşıyan bu yol, Kapadokya'dan geçmektedir. Böylece, Anadolu'nun iç kesimlerinin denizle bağlantısı sağlanmıştır. Ancak, deniz ticaretinin toprak ürünleriyle desteklenmemesi sonucu bir ekonomik bunalım başlamıştır. Kral Antonin zamanında patlak veren ekonomik bunalım 284 yılında İmparator Diokletien'in tahta çıkışına kadar devam etmiştir. Bu dönemde İmparatorluk, yani merkeziyetçi unsur kavramı, yerini merkezden kopma eğiliminde bulunan kuvvetlere bırakmaya başlamıştır. Dolayısıyla para hacminin aşırı derecede daralması, büyük toprak sahiplerinin malikanelerine kapanmaları sonucunu doğururken, aynı zaman içinde köle-işgücünün azalması da (yayılma savaşlarında toparlanıp getirilen köle neslinin tükenmesi, yenilerinin sağlanmasındaki mali imkansızlık) bunları topraklarına yeni bir düzen vermeye itmiş, topraklar ikiye bölünmüştür. Birinci toprak tipi, efendinin hası olup (indominicatum) konutla (villa) birlikte işlenebilir toprakların büyük bir kısmından meydana gelen toprak tipidir. Diğer toprak tipi özgür denen köylüler (koloni) arasında "çift" (manses) olan iki bölüme ayrılmıştır. Koloni (köylüler) ürünlerinin onda biri kadarını toprak sahibine vermekle ve zamanlarının büyük bir kısmını da senyörün toprağında harcamakla yükümlü kılınmıştır.15 Tarımsal üretim ilişkilerinin şartlarındaki değişiklik, yaşamı daha da zorlaştırmıştır. Kolon sürekli, soydan gelme, ama gönüllü olmayan bir çiftçidir. Toprağa bağlılık onun için hem bir hak hem de zorunluluktur. Öyle ki toprağı terk edemez, kaçmaya teşebbüs ederse ağır bir şekilde cezalandırılır. İmparator Julianus Apostata zamanında (361-262) saygın bir bilgin ve din adamı olan Kayseri Başpiskoposu, yoksul halkın yaşam düzeyini yükseltmek için çok çaba harcamıştır. Ancak merkezdeki Roma yönetimi bu uygar din adamının toplum üzerindeki etkisinden çekinerek Kapadokya'yı kuzey ve güney olmak üzere iki yönetsel bölgeye ayırmıştır. Roma İmparatorluğu'nun 395'te ikiye ayrılmasıyla Kapadokya Doğu Roma Devleti'nin (Bizans) hakimiyeti altında kalmıştır. Bizans döneminde Kapadokya Anadolu'nun iki piskoposluk merkezinden biri olmuştur. Aynı zamanda üç büyük azizin memleketi olarak da bilinir. Bunlar, Kayseri Başpiskoposu Büyük Basil, Kardeşi Nissalı Gregory ve Naziruslu Gregory'dir. Aziz Basil kaya kiliselerin ve manastırların kurucusudur. Bizans'ın ilk yıllarında bölge sakin bir dönem yaşamıştır. İmparatorluğun sınırlarının Kafkasya'ya kadar uzandığı düşünülürse, Kapadokya ve çevresi coğrafi bakımdan merkez durumundadır. Bölge halkı bu dönemde Helen-Roma fikirlerinden ziyade İran'ın etkisi altında kalmıştır. Doğu'dan güçlü Arap ve Sasani akınları başlamış, İmparator Heraclius Anadolu'nun önemli kısmını askeri eyaletlere ayırmıştır. Kapadokya da bu eyaletlerden biridir. İmparatorluğun Doğu bölgelerinin işgal altında kaldığı, Hakiki Haç'ın Kudüs'ten kaçırılıp tekrar geri alınarak Kudüs'e ***ürüldüğü, savaşların aralıksız devam ettiği bu kargaşa döneminde Derinkuyu ve Kaymaklı gibi düz ovalarda yaşayan halk yeraltı şehirlerine, dağlık kesimlerde yaşayanlar ise kaya kilise ve hücrelere sığınmıştır. Bizans Devleti bir yandan Arap ve Sasani akınlarıyla baş etmeye çalışırken, diğer yandan Focas zamanından başlayıp II. Basil döneminde doruğuna ulaşan yayılma siyaseti, ilk bakışta zaferlerle dolu ama uzun vadede yıkım getiren bir savaşlar dizisine yol açmakla kalmamış, feodalizmi azdırmıştır. Orduda hizmet edenlere toprak tahsis edildiğinden, bir süre sonra toprak sahibi askeri aristokrat grup ortaya çıkmış, kiliselerin ve feodallerin gücü artmıştır. İmparator Basileos'un ölümünden sonraki çağda, büyük malikaneler hızla artarken asker ve köylü kökenli küçük mülkiyet çökmeye başlamıştır. Vergiler, resimler, angaryalar kadar, toprağa bağlılığın içerdiği bütün külfetlerin ağırlığı altında ezilen bağımlı köylünün gösterdiği tek tepki, çok kere nereye olduğunu bile bilmeden kaçmaktan ibarettir. Ayrıca Bizans döneminde uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları iyice artmış, İmparator III. Leon'un ikonları yasaklamasıyla ikonoklasm dönemi başlamıştır (726-843). Önce, Hıristiyanlara baskı yapan Sasanilerin ve din büyüklerinin tasvirine karşı olan Arapların saldırıları nedeniyle ikona yanlısı keşişler, Göreme, Ürgüp ve Avanos çevresindeki kayalık, kuytu bölgelere sığınmışlardır. İkon kırıcı akımın Bizans'ta güç bulmasıyla taşlardan oyulmuş manastır ve kiliselere sığınanların sayısı da artmıştır. Bu dönem, İmparatoriçe Thedore'un ikonları tekrar serbest bırakmasıyla son bulmuştur. IX-XI. yüzyıllar arasında Göreme ve Zelve önemli bir manastır yerleşimine sahne olmuştur. Bu dönemde kuzeyde Pontus Krallığı'nın elinde olan Hıristiyanlık merkezleri Kapadokya'ya kaymıştır. Toprak mülkiyetinin değişimi ve savaşların yarattığı sosyal bunalım, sefaleti, açlığı ve salgın hastalıkları da beraberinde getirmiştir. Bu dönem aynı zamanda, rahipler ile Bizans imparatorları arasında mülkiyet ve iktidar mücadelelerinin kızıştığı bir dönemdir. Bu mücadelenin nedeni, manastır rahiplerinin bağış toplaması sonucu imparatorun hazinesinin küçülmesi, ordunun askersiz ve ikmalsiz kalması ve manastır mülkiyetini sınırlama yoluna gitmesidir. Bu mücadeleye rağmen, kilise önemli bir ekonomik güce ulaşarak Bizans halkındaki feodal-yoksul köylü ikilemini keskinleştirerek ileride patlayacak iç kavgalara zemin hazırlayacaktır. Bu zor hayat dini sığınma arayışlarını güçlendirdiğinden Kapadokya kiliselerine insan yığılmaları başlamış ve Bizans Selçuklu fetihlerine kapılarını ardına kadar açmıştır. Bütün bu gelişmeler Bizans'ın Orta ve Doğu Anadolu'yu kolayca kaybetmesine zemin hazırlamıştır. Sonraki yıllarda Bizans Devleti'ndeki taht kavgaları Türk güçlerinin hakimiyetini artırmıştır. Ancak Oğuz Türklerinin, nizami Bizans ordularıyla başa çıkması çok da kolay olmamıştır. İlk olarak 1064 yılında Kayseri ve Nevşehir yönüne doğru ilerledilerse de yenilgiye uğrayıp, geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu tarihten sonra Alparslan'ın komutanlarından Afşin Bey Bizanslıları yenilgiye uğratıp bölgeyi ele geçirmiş, ama bu durum uzun sürmemiştir. Anadolu'nun kapıları Türklere 1071 Malazgirt Savaşı ile açılmıştır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:48 | #18 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Nevşehir Kalaba
Tarihi Kasabamız tahmini olarak 200 yıl önce kurulmuştur. Kalaba ismini ise bölgemizde bulunan su kaynağından almıştır. Kasabamız Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun kasabamız içerisinden geçmesi vesesiyle hızlıbir şekilde kalkınmıştır. Kasabamızın kurusucu olan Kara Yusuf 3 hane ile Kalabaya yerleşmiş olup aslen kendisi Haymanalıdır hatta kasabamız uzun yıllar Kara Yusuf adıyla anılmıştır. Daha sonra Sivas Güründen ve Kars dan gelen ailelerle şu anki bulunduğumuz yer yerleşim haline getirilmiştir. İklimi kalaba yazları sıcak ve kurak, kaşları ise soğuk ve yağışlı geçen tipik bir karasal iklime sahiptir. Kasabamızda 1980-1997 yılları arasında yapılan ölçümlerde elde edilen bilgilere göre ortalama sıcaklık değeri 10,6 derecedir. Kalaba'da don mevsiminin başlanğıcı en erken 24 Eylül en geç 1 Aralık ve ortalama 26 Ekim olarak tespit edilmiştir. Kasabamızda en yüksek sıcaklık değeri 18 Temmuz 1962 de 38 derece olarak ölçülmüştür en düşük sıcaklık değeri ise 1960 tarihinde -24 derece olarak tespit edilmiştir. Kasabamıza ortalama yıllık yağış 429 kg/m3 dür. Genel olarak ele alındığında bahar aylarında yüksek yağış, yaz aylarında düşük yağış görülmektedir. Kış ve bahar aylarında güney ve batı rüzgarları yaz aylarında ise kuzey ve doğu rüzgarları bölgemize kakimdir. Toprak Yapısı ve Bitki Örtüsü Kasabamızın toprak yapısı geçirger bir nitelik taşımaktadır. Kasabamızın toprak yapısı genellikle üstte organik madde altta ise kireç birikimi görülür, kireçsiz kahverengi topraklarımız ise kalın bir üst tabaka ve kil birikimli bir alt tabakadar oluşur. Karasal bir iklime sahip olan kasabamızın hakim bitki örtüsü bozkır bitkilerinden oluşmaktadır. ilk baharın getirdiği yağışlarla yeşeren bozkır bitkileri hazirandan itibaren kurumaya başlar. Bu bitkilerin başlıcaları geven, kekik, üzerlik, sığır kuyruğu, çayır otları, sütleğen, diken ve kuşburnu gibi çalımsı bitkilerdir. Kasabamızda geniş ve verimli orman bulunmamaktadır. Bunların yani sıra Söğüt, kavak, ceviz, badem, elma, armut, kayısı, ayva, gibi ağaç türleri bulunmaktadır. Turizm ve Turistik Değerler Kasabamızda şu an Turizm ve Kültür Bakanlığının SİT alanı içerisine aldığı İlk Bronz Çağdan kaldığı söylenilen Kara Yusuf Höyüğü bulunmaktadır. Bunun dışında Turizm alanında kasabamızda tarihi bir yapı bulunmamaktadır ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:49 | #19 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
GEZİLECEK YERLER
Müzeler ve Örenyerleri Müzeler Nevşehir Müzesi Adres: (384) 213 14 47 Faks: (384) 212 43 38 Hacıbektaş Müzesi Adres: Nevşehir Cad. Hacıbektaş - Nevşehir Tel: (384) 441 30 22 Ürgüp Müzesi Adres: Kayseri Cad. No: 39 Ürgüp - Nevşehir Tel: (384) 341 40 82 Hacı Bektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi: Hacıbektaş ilçesinde bulunan arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği müzede, iki eser deposu, laboratuvar ve kütüphane bulunmaktadır. Suluca-Karahöyük kazılarından ele geçen buluntular Eski Tunç, Assur Ticaret Kolonileri, Hitit, Phryg, Roma, Doğu Roma Çağı eserlerinin yanı sıra çeşitli etnografik eserler teşhir edilmektedir. Göreme Açık Hava Müzesi: Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme kasabasının 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir. M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir. Kiliseler, 2 tür teknikle boyanmıştır. Birincisi, doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama; ikincisi ise, kaya üzerine yapılan secco (tempera) ve fresko tekniği ile yapılan boyamadır. Kilisede işlenen konular İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır. Göreme Açık Hava Müzesi'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır. Örenyerleri Nevşehir Müzesi Zelve - Avanos - Aktepe Çavuşin Kilisesi - Avanos - Çavuşin Kaymaklı Yeraltı Şehri - Kaymaklı Kasabası Derinkuyu Yeraltı Şehri - Derinkuyu Açıksaray - Gülşehir St. Jean Kilisesi - Gülşehir Özkonak Yeraltı Şehri - Avanos - Özkonak Kasabası Mazi Yeraltı Şehri - Ürgüp Tatlaring Kilisesi - Acıgöl Paşabağları - Avanos - Çavuşin Ürgüp Müzesi M. Paşa Kiliseleri - Ürgüp - Mustafapaşa Pancarlı Kilisesi - Ürgüp - Mustafapaşa Üzümlü Kilise ve Çev. - Ürgüp - Ortahisar Hallaç Manastırı - Ürgüp - Ortahisar Sete. Teodore Kilis. - Ürgüp - Yeşilöz Hacı Bektaşi Veli Kültür Müzesi Suluca Karahöyük - Hacıbektaş İlicek Höyük - İlicek Köyü Kayaaltı Höyük - Kayaaltı Köyü Abdal Kalesi - Kızılöz Çiftliği ww.uydulife.tv
|
|||||||||
23.04.09, 22:49 | #20 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Paşabağları ve Zelve Ören Yeri : 1 km. uzaktaki peribacaları en iyi Zelve ören yerinden görülmektedir. Burada ayrıca Aziz Simeon adına yapılmış şapel ve birçok kaya mekânları bulunmaktadır. Paşabağları'nın daha ilerisinde Göreme-Avanos karayolundan 2 km. içerde olan ve 3 vadiden oluşan Zelve ören yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. 9. ve 13. yüzyıllarda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden birisi olmuştur. Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseler vadinin en önemli kiliseleri olup ikonoklastik dönem öncesine aittir.
1952 yılına kadar iskân edilmiş vadide manastırlar, kiliseler, yerleşim yerleriyle, tünel, değirmen, cami gibi yapılar bulunmaktadır. Avanos Nevşehir'in 18 km kuzeyinde olan Avanos'un antik dönemdeki adı Venessa'dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır. Çömlekçilik Avanos'ta da Hititler'den beri çarkla çanak-çömlek yapıldığı bilinmektedir.Bu el sanatı kavimden kavime,babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiştir. Avanos'un dağlarından ve Kızılırmak'ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice yoğurularak çamur haline getirilir.Çark adı verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerindeki çamurun maharetle şekillendirilmesiyle istenilen çanak yapılmış olur.İşlik denilen atölyelerde üretilen çanaklar önce güneşte,daha sonra da gölgede kurutulduktan sonra,saman ve talaşla yakılan fırınlarda 800 dereceden başlayıp 1200 derece sıcaklık arasında özenle pişirilir. Yörede yemek kapları,su testileri,kışlık yiyecek saklamak için çömlekler ve küpler,su kükleri tanınan çanak ürünleridir. Avanos,günümüzde "Kapadokya'nın el sanatları ve alış-veriş merkezi"olarak tanınmaktadır. Ürgüp Nevşehir'in 20 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|