..:: BİLGİ VADİSİ ::.. BİLGİ VADİSİ RSS   TWİTTER   BİLGİ VADİSİ FORUM FACE GRUBU  

Anasayfa Kimler Çevrimiçi Bugünkü Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   ..:: BİLGİ VADİSİ ::.. > GENEL KONULAR > İL İL TÜRKİYEMİZ > Marmara Bölgesi
Google

   

 
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
EDİRNE tanıtım videosu ve tarihi
Konudaki Cevap Sayısı
95
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
5763

Yeni Konu aç Cevapla
 
Seçenekler Stil
Eski 08.04.09, 01:38   #51
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Tiris iya Hares Kilisesi (Merkez)

Edirne Yıldırım Bayezıd Camisi’nin bulunduğu yerde, Tiris iya Hares Kilisesinin bulunduğunu bazı kaynaklar belirtmiştir. Ancak bu iddia kesinlik kazanamamıştır. Rıfat Osman da Edirne Rehnüması isimli eserinde Yıldırım Camisi’nin bulunduğu yerde bir kilise olduğunu ileri sürmüştür. Cornelius Gurlitt’de İtalya Ravenna’daki Galia Placidia ile benzerlik kurmuş, 440 yıllarında yapılmış olabileceğini sözlerine eklemiştir.
Yıldırım Beyazıt Camisi yapılırken bu kiliseden hiçbir kalıntı ve iz kalmamıştır.


Sinaitikon Kilisesi (Merkez)

Edirne’deki bu kilise konusundaki bilgiler oldukça yetersizdir. Prof. Dr. Semavi Eyice yakın zamanlara kadar Edirne’de küçük bir kilise olduğunu söylerse de yeri konusunda tam bir bilgi verememektedir.

Sina Manastırı ile ilgili olduğu sanılan kilisenin 7.70 m. uzunluğunda, 3 m. çapında bir kubbe ile örtülü olduğu C.Gurlitt’in çizdiği bir krokiden anlaşılmaktadır.


İtalyan Kilisesi (Merkez)

Edirne, Kaleiçi semtinde XIX. yüzyılın ortalarından kalmıştır. Edirne’de, özellikle Karaağaç’ta diğer yabancı devletler gibi İtalyan kolonisi de yaşıyor, diğerleri gibi İtalyanların da konsolosluğu bulunuyordu.

Bu kilise dikdörtgen planlı olup moloz taş ve tuğladan bazilika planlı olarak yapılmıştır. Üç nefli olan bazilikanın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.
İki katlı, bahçe içerisindeki kilisenin müştemilat binasının dört cephesinde de dikdörtgen söveli pencereleri bulunmaktadır. Bu bina Edirne Valiliği tarafından onarılmıştır.
Giriş kapısı mermerden yuvarlak kemerli olup üzerinde Latince yazılı bir kitabesi bulunmaktadır. Kilise bugün harap bir durumdadır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:39   #52
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Ayasofya (Enez)

Enez Ayasofyası’nın yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber mimari üslubu Orta Bizans Döneminde, XII.yüzyılda yapıldığını göstermektedir.Günümüze oldukça harap bir durumda gelen bu yapı ile sanat tarihçiler ilgilenmiş ve bir çok yayında, bilimsel araştırmada yer almıştır.

Orta Bizans Dönemi, yapı üslubunu gösteren Ayasofya kapalı Yunan haçı planında yapılmıştır. Zengin taş ve tuğla işçiliği ve freskleri ile de Bizans’ın önemli eserleri arasında yer almaktadır. Palaiologoslar Döneminde (1261-1453) batı yönü paye ve sütunlarla bölünmüş, ayrıca buraya kemerli bir de dış narteks eklenmiştir. Osmanlı döneminde bu narteks de bazı değişiklikler yapılmış ve sol tarafındaki bir bölüm odaya dönüştürülmüştür. Ayrıca bu dönemde yapının kuzeyine bir kapı açılmış, güneyine de mihrap ile minber yerleştirilmiştir.

Kilisenin ibadet mekanı olan naos, yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe belirlenemeyen bir tarihte yıkılmış, cami olarak kullanıldığı dönemde de üzeri kiremitli ahşap bir çatı ile kapatılmıştır.Yunan haçının kollarının ortasındaki kubbe dışında kalan bölümlerin üzerinin tonozla örtülü olduğu sanılmaktadır. Yapının dış cephesindeki tuğla bezemeler Palaiologoslar Dönemi (Son Bizans Dönemi) Bizans mimarisinin tüm özelliklerini yansıtmaktadır.

Bizans döneminde freskler, mermer frizler ve mozaik döşemelerle kaplı olduğu sanılan kilise Osmanlılar zamanında kalem işleri ve kubbe eteğini çepeçevre kuşatan bir ayet ile bezenmiştir.

XX. yüzyılın başında burada yapılan araştırmalarda ele geçen bir yazıttan Bizans döneminde ayrıca Khrysospege (Altın Kaynak) ismiyle de tanındığı öğrenilmiştir. l971-1972 yıllarında burada yapılan kazı ve araştırmalar da büyük bir bölümü toprak dolgusunun altında kalan yapının üzeri temizlenmiştir. Döşemesinin kalker ve taş levhalarla kaplı olduğu, ayakta kalabilen kuzey-doğu duvarlarında yer yer freskler olduğu izlerden anlaşılmıştır. Ayrıca tuğlaların aralarına çeşitli desenler oluşturacak biçimde yerleştirilmiş örgü tekniğinde ilginç bir duvar örgüsü de dikkati çekmiştir.

Fatih Sultan Mehmet döneminde Enez, Has Yunus Bey tarafından 1456’da fethedilmiştir. Bu nedenle Enez Kilisesi camiye çevrilmiş ve Fatih Camisi olarak da tanınmıştır. Osmanlılar tarafından camiye çevrilen yapı l962 yılına kadar cami olarak kullanılmıştır. l980’li yıllarda yapı bakımsızlıktan çökmüştür. Ancak Başbakanlık Arşivindeki bir belgeden l710’da tamir edildiği öğrenilmektedir. XVIII. Yüzyılın başlarında harap olduğu bir arşiv belgesinden öğrenilmiş ve o tarihten sonra yeterince ilgilenilmemiştir. Caminin minaresi Balkan Savaşı sırasında yıkılmıştır.


Enez Kiliseleri (Enez)

Enez’de bir tarla içerisinde üç duvarı yıkılmış olmasına rağmen doğu duvarı oldukça iyi durumda bir kilise kalıntısına rastlanmıştır. Kaba bir taş işçiliği göstermekte olan bu kilisenin da kapalı yunan haçı planında olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Enez Kalesi’nin kuzey kısmındaki bir başka kilisenin kalıntıları define arayıcıları tarafından yok edilmiştir.Ayasofya’nın giriş kapısı önünde tek nefli kaba işçilikle yapılmış bir kilise kalıntısına daha rastlanmıştır.


Sweti George Bulgar Kilisesi (Merkez)

Edirne'nin Kıyık semtinde bulunan Sweti George Bulgar Kilisesi 1880 yılında yapılmış, iç dekorasyonu da 1889’da tamamlanmıştır. Bu kilisenin bulunduğu yerde daha eski tarihlere ait bir kilisenin bulunduğu, eski kiliseden kalma tablolardan anlaşılmaktadır.

Kesme taş ve tuğladan yapılan kilisenin zemini mermerle kaplıdır. İç bezemesi oldukça zengin olup, ikonaları ile tanınmıştır.




Yahudi Havrası (Merkez)


Edirne'nin Kaleiçi mevkiinde bulunan Havra 1902-1903 yıllarında taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Günümüzde harap durumdadır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:39   #53
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Edirne Kale ve Surları


Edirne Kalesi ve Surları (Merkez)

Edirne Kaleiçi’nde bulunan Edirne Kalesi’ni Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) yaptırmıştır. Bizans İmparatoru I.Iustinianus (527-565) döneminde onarılmış ve bir çok kısmı yeniden yapılmıştır.

XIX.yüzyıla kadar çeşitli onarımlar geçiren bu kale 360.000 m2.lik geniş bir alanı kaplıyordu. Kale blok taşlardan oluşmuş dikdörtgen planlı idi. Kalenin her köşesine silindirik, kesme taştan birer kule eklenmiştir. Bugün bu kulelerden bir tanesi ayakta olup, yakın tarihlere kadar saat kulesi olarak kullanılmıştır. Kulelerden diğerleri Osmanlı döneminde hapishane olarak kullanılmıştır. Bu kuleler Kafes Kapı, Germe Kapı Kulesi ve Zindan Altı Kulesi isimleri ile tanınıyordu. Evliya Çelebi saat kulesi olarak kullanılan kuleden Makedon Kulesi olarak söz etmektedir. Ayrıca bu kulelerin arasında on ikişer burcun bulunduğu bilinmektedir. Kalenin 9 giriş kapısı olup, çevresi hendeklerle çevrili idi. Bu kapılara Kule Kapısı, Topkapısı, Yerli Kapı, Kapı Kapısı, Uğrun Kapı, Manyes Kapı, tavuk Kapı, İstanbul Kapısı, Orta Kapısı isimleri verilmişti. Bu plan tipi Roma ordugâhlarının (Castrum) plan düzenine uygun olduğu görülmektedir.

Anadolu’ya 1553 yılında gelen Hans Dernschwam, buradaki burçların birisinde tuğladan oldukça iri harflerle yazılmış Grekçe bir yazıt olduğundan söz etmektedir. Aynı hususu Ahmet Badi Efendi de belirtmiş ve tercümesini de ismini taşıyan tarihinde yazmıştır:

“Ya Rab! Nusret eyle, hâmi-i din muhibbi İsa olan imparator İoannis” bu kitabede ismi geçen imparatorun Paleologoslar döneminde Bizans imparatorlarından İoannes Paleiologos (1341-1391) veya İoannes VI. Kantakuzenos’a (1347-1354) ait olduğu sanılmaktadır. Bu kitabe 1886’da burcun üzerine önce ahşap, 1894’te de kâgir olarak yapılan saat kulesinin yapımı sırasında ortadan kaybolmuştur. Ahmet Badi Efendi’ye göre; kuzey kenardaki küçük burçlardan dördüncüsünün üzerinde de mermere yazılmış yine Grekçe bir kitabe daha bulunuyordu. Bu kitabe XIX.yüzyılın başlarında yerinden sökülerek Edirne’deki kilisede saklanmış, kilise yıkıldıktan sonra da Edirne Müzesi’ne ***ürülmüştür. Bu kitabede adı geçen imparator Mikhael Palaiologos’tur (1261-1282). Kitabe:

“Romalılara gerçekten şan veren hükümdar Mikhael ki onun sayesinde Konstantinios şehri kurtarıldı. Barbarlara karşı onların hücumları karşısında hiç sarsılmayan kuleli suru yaptırdı”.

Burçları birleştiren surlar üzerinde Biyennios ismi yazılı bir de monogram bulunuyordu. Bütün bu kitabeler Bizans döneminde Edirne Kalesi’nin ve surlarının onarıldığını ve önemsendiğini göstermektedir. Evliya Çelebi de bu surlar hakkında bilgi vermektedir:

“Beş arşak genişliğindeki büyük şehrin tam ortasında Edrona adlı kral tarafından yaptırılmıştır. Şekli batıya doğru dört köşeden biraz daha uzunca, şeddadi kayadan, sanki Ferhat işidir. Kapı ve duvarı öyle sanatlıdır ki bir sıra tuğla bir sıra traşlanmış taşla yapılmış bir sağlam kaledir. Duvarın temeli 29 zirâdır. Etrafında küçük ve büyük 160 kaf dağına benzer sağlam burçları vardır. Bu kale dört köşe inşa ettirildiğinden her köşesinde birer sağlam ve yüksek kuleleri vardır”.

Edirne Kalesi Osmanlı döneminde önemini yitirmiş ve 1866-1870 yıllarından itibaren Vali Hurşit Mehmet Paşa tarafından şehir içerisinde hastane, hükümet binası, kışla ve okul yapılması için taşlarından yararlanılmıştır. Bu nedenle de kale yıkılmıştır.

Edirne Belediyesi 2005 yılında ayakta kalan burcun çevresindeki ahşap dükkanları yol açmak nedeni ile yıktırmış, bu yıkım çalışmaları sırasında kalenin blok taşlardan olan temelleri ortaya çıkarılmıştır. Edirne Müzesi’nin burada yaptığı kazı çalışmalarında oldukça büyük ölçüde birbiri üzerine oturtulmuş bloklardan oluşan kalenin 3-3,5 m. yüksekliğe kadar ulaşan burçlar arasındaki sur duvarları ile burç kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Bu konudaki çalışmalar sürmektedir. Ayrıca Edirne Sultan Oteli’nin bahçesinde de bu kalenin surlarına ait kesme köfeki taşından bir sur duvarı 5-6 m. yüksekliğe kadar ayakta durmaktadır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:40   #54
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Enez Kalesi (Enez)

Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.

Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.

XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.

Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne ***ürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.
Enez Kalesi'nin bulunduğu tepe, yerleşim alanının bir bakıma akropolüdür. Bu bölüm surlarla çevrilmiştir. Giriş kapısı şehre yönelik olup, yuvarlak kemerli oldukça görkemlidir. Kesme taş ve tuğladan yapılan sur duvarlarında yer yer moloz taşlar da kullanılmıştır. Surların giriş kapısının kenarında mermer üzerine Trak süvarilerini gösteren bir kabartma yerleştirilmiştir. Enez'de yapılmakta olan kazılarda şehrin dış noktalarında da sur duvarlarına ait izler ortaya çıkarılmıştır. Bu da gösteriyor ki Enez'in çevresi Bizans döneminde yapılmış surlarla kuşatılmıştır. Kalenin bulunduğu tepe iç kale özelliğini taşımaktadır
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:40   #55
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Edirne Saat Kulesi



Edirne’nin merkezinde Roma imparatoru Hadrianus’un (117-138) yaptırdığı kalenin burcu üzerinde Vali Hacı İzzet Paşa 1886 yılında belediye gelirlerinden 400 Liraya burç üzerine ahşap bir saat kulesi yaptırmıştır. Burç üzerine de 1886 tarihli bir kitabe yerleştirmiştir:
Muhyi-i Mülk-ü milel hazreti Sultan hamid
Kim Huda kılmada zâtın nice hayre alet
İşte bu hayrı da vali Hacı İzzet paşa verdi
Tesise delaletle bu şehre ziyned yazdı
İhmamına Hafız Güherî
Bir tarih verdi bu şehre şeref Kulede elhâk saat
1330 (1886)

İlk yapılışında ahşap olan bu kule 1894 yılında yıktırılmış, yerine taş ve tuğladan yeni bir kule yapılmıştır. Kule yukarıdan aşağıya doğru genişleyen bir yapı idi. 48 m. yüksekliğinde olan bu kule yangın kulesi olarak da kullanılmıştır. Kulenin ikinci ve üçüncü katlarında bir sofa ile oturulacak yerler bulunuyordu. Ancak bu kule de 1953 yılında depremden hasar görmüş, duvarları çatlamış ve yıktırılmıştır. Bu saat kulesi yuvarlak olup, üzeri küçük bir kubbe ile örtülü idi. Dört cephesinde de yuvarlak nişler içerisine saatler yerleştirilmiştir. Kulenin saati Fransa'dan getirilmiştir.

Edirne Müzesi 2004 yılında Belediyenin saat kulesi çevresindeki ahşap dükkanları yıktırmasından sonra burada bir kazı çalışması yapmıştır. Roma burcunun altında ve etrafında bulunan Roma dönemine ait kalenin temelleri ile 3-4 m. yüksekliğe kadar olan kesme taştan blok halinde sur duvarları ortaya çıkarılmıştır
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:41   #56
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Edirne Sivil Mimari Örnekleri


Edirne’de ilk yerleşim ve Edirne Evleri

Edirne’deki antik evler, Yunan ve Roma mimarisinden belirgin biçimde ayrılmıştır. Yörede uzun süre egemenliklerini sürdüren Trakların göçebe bir toplum oluşlarının bunda büyük payı olmuştur. Trakya’nın büyük bir bölümüne yayılmış olan Traklar, korumalı kalelerinde ve açık arazilerde yaşamışlardır. Savaşçı bir topluluk olan Traklar dışarıdan gelecek saldırılardan pek etkilenmemişler, konutlarında yöredeki ormanlardan yararlanmışlar, ahşabın yanı sıra saz ve samanı kullanarak balçıkla da onları pekiştirmişlerdir.

MÖ.VIII.yüzyılda Grek kolonizasyonu Ainos (Enez), Perinthos (Marmara Ereğlisi) gibi kendi kültürlerini yansıtan doğa koşullarını göz önünde bulunduran yerleşimlerinden Traklar etkilenmemişlerdir. Trakya ve Edirne’de Roma döneminde yerleşimler daha çok kale görünümündedir. Bunların içerisinde kendilerine özgü evlerden oluşan mahalleler kurmuşlarsa da onlar daha çok taşra evleri niteliğini taşımaktadırlar.

Edirne’de, başlangıçta 360.000 m2’lik bir alana yayılan ilk yerleşim yerine Roma İmparatoru hadrianus (117-138) savunma amaçlı bir kale yaptırmıştır. Günümüzde bu kalenin doğusunda Saraçlar Caddesi, kuzeyinde Mumcular Sokak, batısında Darülhadis Caddesi, güneyinde de Tunca nehri bulunmaktadır. Edirne’nin fethinden sonra yerleşim kalenin dışına taşmaya başlamış ve ilk Türk mahallesi olarak Karanfiloğlu semti ortaya çıkmıştır. Sultan I.Murad Edirne’ye Ermenileri, Sultan II.Beyazıt da Yahudileri yerleştirmiştir. Özellikle Yahudiler burada dinsel ağırlıklı bir yerleşim kurmuş, sinagogları Osmanlı yapıları arasında yer almıştır. XVI.yüzyılda Kaleiçi’nde on Müslüman mahallesi olduğu halde Evliya Çelebi 1660’da kentteki 16 mahalleden ikisinin Müslümanlara ait olduğunu yazmışsa da bunun doğruluğu tartışmaya açıktır. Bununla birlikte 1878-1912 yıllarında ticari boşluğun Gayrimüslimler tarafından doldurulduğu da bilinmektedir.

Kaynaklardan öğrenildiğine göre 1609’da 147 mahallesi olan Edirne’nin 1703 sayımında bu sayı 65’e düşmüştür. Kent doğal afetlerden, savaşlardan büyük ölçüde etkilenmiştir.

Tunca Nehri’nin 1808’de taşması kenti sular altında bırakmış, 1844’te bir başka su baskını 1200’den fazla evi yıkmıştır. Aynı yıl Menzilhane’de başlayan yangın Eski Cami Caddesi ile Bedesten çevresindeki 400 dükkanı yakmıştır. Üç Şerefeli cami’nin yakınındaki doğramacılarda çıkan yangın cami ile çevresini, Tophane semtindeki yaklaşık 400 ev ile dükkanı yakmıştır. Bunları 1855 Eski Cami Caddesi, Gümrük Hanı, Unkapanı, Kıyık, Murat Paşa Mahalleleri yangınları izlemiştir. Bu felaketlerde 300 dükkan, hanlar ve birçok ev ortadan kalkmıştır. Yüzyılımızın başında, 1903’te Topkapı hamamından çıkan yangın 1514 evi ortadan kaldırdığı gibi, 1914 yangını da Ayasofya Kilisesi ile Kaleiçi Mahallesi’ni yakmıştır.

Siyasi olaylar, iç çekişmeler ve savaşlar da Edirne’yi büyü ölçüde etkilemiştir. Sultan III.Selim’in yenilik hareketlerine karşı ayaklanmada, Edirne Vakası denilen olay, 1828-1829 ve 93 Harbi denilen Osmanlı-Rus Savaşları kentin doğal afetlerden arta kalan mahallelerinin de yıkılmasına neden olmuştur. Bundan etkilenen Edirnelilerin çoğu kentten göç etmiştir. Göç eden Müslümanlardan boşalan yerlere de azınlıklar yerleşmiştir. İstatistik bilgilere bakıldığında 1830-1835’te kentin 8.000-10.000 nüfusu; 1870’li yıllarda 144 mahallesi, 25.451 evi bulunuyordu. XX.yüzyılın başlarında ise nüfus 8.700’e inmiş, I.Dünya Savaşı’nda daha da azalmıştır.

Bulgar işgali (1913) sırasında bazı yapılar ortadan kalkmış, aynı dönemdeki yangın 1514 evin yanmasına neden olmuştur. Bu olayların ardından Edirne Askeri Rüştiyesi resim öğretmeni Mehmet Selami Bey Edirne’nin yangından kurtulan bölümlerin planlarını çizmiştir. Bugün bu planlar incelendiğinde Edirne Kaleiçi sokaklarının düzgün bir planda olmadıkları görülmektedir. O günlerin Belediye Başkanı Dilaver Bey Edirne’nin imarıyla ilgili çalışmaları başlatmış, Fransız mimarlarının hazırladıkları plan uyarınca sokak ve caddeler birbirlerini dik olarak kesecek biçimde düzenlenmiştir.

Kaleiçi’ndeki yeni yapılanmalarda yükseklik oldukça küçük tutulmuş. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sattığı arsalar üzerinde evler birbirini izlemiştir.

Cumhuriyet döneminde Edirne’nin ilk imar planını 1940’ta Prof.Dr.Ernest Eğli çizmiştir. Onun bu çalışmasını 1963’te İller Bankası’nın çalışmaları ile 1947’de kentin ilave imar planı izlemiştir. Bu arada Kaleiçi’ndeki eski evlerin büyük bir bölümünün tescili yapılmış ve korunulmasına çalışılmıştır. Kaleiçi’nin sit alanı olarak ilân edilmesinden sonra çalışmalar yoğunlaşmış, alınan kararlar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca 1985’te yeniden gözden geçirilmiştir. Bu arada özelliğini yitirenler, onarılmayacak durumda olanlar tescil dışı bırakılmıştır. Bütün bu çalışmalar yapıldıktan sonra 24 10 1991 gün ve 986 sayılı Koruma Kurulu Kararı uyarınca “Edirne Kentsel Sit Alanı Koruma İmar Planı” yürürlüğe girmiştir.

Edirne’de bugün ahşap konut sayısı çok azdır. Yine de günümüz Edirne’sinde eski konutları bir araya toplayan ve korunmaya çalışılan 360.000 m2’lik alanı kapsayan Kaleiçi’nin özel bir konumu vardır. Bu yerleşim alanı sonraki yıllarda güneyde Tunca kıyısındaki Darülhadis Medresesine doğru genişlemiştir. Öte yanda siyasi ve ekonomik nedenlerle Kaleiçi’ni terk eden gayrimüslimlerin evleri de ilginç mimarileri ile korunması gereken örneklerdendir.

Click this bar to view the full image.Edirne evlerinin Türk konut mimarisinde kendisine özgü bir yeri vardır. Ancak, bunların mimari tiplerini tam anlamı ile saptayabilmek de çok güçtür. Türk evlerinin çoğunda karşılaşılan genel özellikler Edirne evlerinde de vardır. Avlular, taşlıklar, niyazlıklar, merdivenler, odalar, raflar, hücreler, tandırlar, ocaklar, pencereler, kapılar, tavanlar, sedirlikler, hayatlar, yazlık ve kışlık divanhaneler, hamamlar, helalar, mutfaklar, kilerle, çamaşırlıklar, çeşmeler, havuzlar, selsebiller Edirne evlerinde de bulunmaktadır.

Tarih boyunca Edirne’de Müslümanların yaşadıkları evlerin cepheleri bağdadi sıvalı veya ahşap kaplamaydı. Genellikle iki katlı olan evler, çıkmalarla, cumbalarla, cihannümalarla, balkon korkuluklarıyla, ahşap oymalı saçaklıklarla zengin bir görünümde idiler. Çoğunlukla girişler içeriye niş şeklinde çekilmiştir. Ayrıca bu girişler yanlarda ve üstlerde aynı zamanda aydınlatmayı sağlayan pencerelerle kontrol altına almışlardı. Odalar oldukça büyük tutulmuş, yüksek tavanları, geniş pencereleri ile ferah görünüm sergilemektedirler. Ayrıca barok ve rokoko üslubundaki görkemli tavanları da onları tamamlamaktadır.

Harem ve Selamlık olarak yapılan konakların sayısı ise günümüzde hemen hemen yok gibidir. Bunlardan selamlık yola daha yakın, Harem ise dışarıdan görünmeyecek konumda arka bahçede yer almıştır. Buradaki odaların kapıları açıldığında karşılaşılan uzunca sofalarda aile bireyleri topluca zaman geçirdikleri gibi aynı yeri geçit olarak da kullanılmışlardır. Bu evlerde üzeri örtülü hayat denilen sofaların yanları açıktır, böylece önlerindeki bahçeyle yakınlaşmışlardır. Ancak son yıllarda sofaların önleri camlarla kapatılarak bu bağlantı ortadan kısmen de olsa kaldırılmıştır.

Edirne evleri, sokak üzerinde veya bahçe içerisinde olanlar diye iki ayrı grupta incelenebilir. Bunlardan sokak üzerindekilerin alt katlarında pencere dizilerine pek rastlanmamakla birlikte, üst katlar son derece mükemmel aydınlatılmıştır. Tek katlı evlerde dışarıya kesinlikle pencere açılmamakta, aydınlanma yalnızca bahçeden sağlanmaktadır. Komşu evlere yönelik duvarlarda ise pencere bulunmamakta, pencereler kendi bahçelerine açılmaktadır.

Prof.Dr.Metin Sözen, Edirne evlerinin odalarını belli başlı işlevlere göre şöyle sıralamıştır:
“Oturma Odası: Günlük oda olarak bilinir. Yatak Odası: Eski dönemlerde musandralık denirdi. Misafir Odası: Konuklara ayrılan odaya aynı zamanda hoşametlik denirdi.

Bazı evlerde namaz odaları adı verilen, namaz kılmaya ayrılmış bir mekân daha vardı. Oturma odaları aile fertlerinin bir arada oturdukları odalardır. Harem ve Selamlık bölümleri olan evlerde oturma odası yalnız Harem bölümünde bulunurdu. Bu odalarda genellikle evin bahçesine bakacak şekilde pencereler açılırdı. Sonraki dönemlerde sokak tarafına da oturma odalarının açıldığı görülmüştür. Pencereleri sokağa bakan odalar daha çok erkeklere aitti.

Eski yatak odalarında yerden 1-1,5 m. yükseltilmiş ayaklar üzerindeki yataklarda yatılırdı. Bunlara portatif merdivenlerle çıkılır ve merdiven yukarıdan çekilirdi. Döşekler Musandıra denilen etrafı siperlenmiş olan bu yükseltilmiş döşemeye serilirdi. Musandıralar zamanla evlerde terk edilmiş, bunun yerine yerden en çok 30-40 cm. yükseltilmiş sedirler tercih edilmiştir.”

Edirne evlerinin en tanınmışlardan birisi Kaleiçi’nde Maarif Caddesi üzerindeki heykeltıraş İlhan Koman’ın doğduğu evdir. Neo-klasik üslupta, bodrum üzerinde iki katlı bu konağı Rum mimarı ile ressamları 1908’de yapmışlardır. Dr.Dimsa’nın muayenehanesi olarak yapılan konağı, sonraki yıllarda Dr.Fuat Koman satın almıştır. Mermer taklidi, bağdadi sıvalı girişteki holün çevresindeki odalardan biri muayenehane, diğeri de kütüphaneye ayrılmıştır. Üst kattaki büyük salon çeşitli aile kutlamalarına, törenlerine ayrılmıştır. Özel olarak Romanya’dan fırınlanmış kerestesi getirtilen konağın içerisi ve dışı oldukça güzel bezenmiştir. Ahşap bezemeli kaplamaların yanı sıra tavanları bağdadi sıva üzerine “fresco-secco” (kuru fresk) tekniğindeki resimlerle bezenmiştir. Burada zengin Türk barok motifleri arasında İstanbul, Boğaziçi, Rumelihisarı, Arnavutköy’den görünümlere, aile fotoğraflarına, Yunan filozof portrelerine, dor üslubunda bir mabede, Erektein’a yer verilmiştir. Erkek ve kadın portreleri, Aphrodite resimleri de onları tamamlamıştır.

Edirne günümüzde yeni yapılanmaya ayrılan semtleri ile birlikte kimlik değişimiyle karşı karşıyadır. Bu arada yeni yapılanma ile birlikte eski yerleşimin ilişkileri sağlıklı biçimde birleştirilemeyince kentteki sivil yapılanmada yozlaşma hız kazanmıştır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:41   #57
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Edirne Tren istasyonu (Gar Binası) (Merkez)

XIX. yüzyılda başlayan ve XX.yüzyılın ilk çeyreğine kadar süregelen yeni bir mimari akım Edirne’ye de yansımıştır. Bu yeni üslupta eski çağların yapı elemanlarından yararlanılmış, daha sonra da Klasik Türk mimarisi ile bağdaştırılmıştır. Ancak Ziya Gök Alp’in başlattığı milliyetçi düşünce kısa sürede mimariye de yansımış, Batının Barok, Rokoko, Ampir, Eglektik ve Art-Nouveau üsluplarından sıyrılarak tamamen Klasik Türk mimarisine yönelinmiştir. Ali Talat Bey, Kemalettin Bey ve Vedat Bey’in başlattığı bu yeni mimari de Klasik Türk mimarisinden esinlenen yapılar birbirini izlemeye başlamıştır. Bunlardan Mimar Kemalettin bey tarafından Neo-Klasik üslupta yapılan, İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolunun en önemli istasyonlarından birisi de Karaağaç tren istasyonu’dur. Bu istasyonun yapımına 1914 yılında başlanmış ancak, I.Dünya Savaşı’ndan ötürü yapımı yarıda kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra da işletmeye açılmıştır.

Karaağaç Tren İstasyonu Mimar Kemalettin Bey’in “Şark Demiryolları Şirketi” adına tasarladığı dört tren istasyonundan birisidir. Mimar Kemalettin Bey’in tasarımını yaptığı diğer istasyon yapıları arasında Filibe Garı, Selanik Garı ve Sofya Garı bulunmaktadır. Bunlardan Selanik Garı’nın yalnızca temelleri atılabilmiş, Sofya Garı II.Meşrutiyetten önce tamamlanmıştır.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra demiryolunun 337 km.lik bir bölümü Türk toprakları içerisinde kalmıştır. Bunun için de karaağaç Tren istasyonuna İstanbul’dan ulaşabilmek için Yunan sınırından geçme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Türk sınırı içerisinden geçen yeni bir demiryolu yaptırınca da Karaağaç tren İstasyonu önemini yitirmiş ve terk edilmiştir. 1974 Kıbrıs harekâtı sırasında istasyon bir süre ileri karakol görevini üstlenmiş ve daha sonra da Trakya Üniversitesi’ne verilmiştir. Bu istasyon binası bugün Trakya Üniversitesi rektörlük binası olarak kullanılmaktadır. Edirne için son derece önemli olan Lozan Antlaşmasını simgeleyen bir anıt ve bir de müze üniversite tarafından tren istasyon binasının yanına yapılmıştır.

Neo-Klasik Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Karaağaç Tren İstasyonu üç katlı, dikdörtgen planlı ve 80 m. uzunluğunda bir yapıdır. Yığma duvar sistemine göre tuğladan yapılan istasyonun ortasında büyük bir hol bulunmaktadır. Bu bölümün dış duvarlarında, pencerelerinde, kapı kemerlerinde ve girişin iki yanındaki kulelerde kesme taşlar kullanılmıştır. Binayı çevreleyen sivri kemerli pencereler tamamen bu üslubu yansıtmaktadır. Bu arada döşemelerin yapılmasında da çelik kirişlerden yararlanılmıştır. İstasyon binasının üzeri asbest plaka kaplı çelik makaslı, kırma bir çatı ile örtülmüştür. Yapının iki ucunda yer alan yuvarlak gövdeli kuleler kesme taştandır. Bunların üzerinde dolaşan silmeler, kuşaklar, stalaktitli yarım başlıklar, güçleler, kum saati motifleri, saçaklar ve Türk üçgenleri Neo-Klasik Türk mimarisini Edirne’de yaşatan bir örneği ortaya koymuştur.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:42   #58
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Edirne Müzeleri


Edirne Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi (Merkez)

Atatürk’ün isteği doğrultusunda Edirne Müzesi l925 yılında müze deposu olarak, Edirne Selimiye Camisi’nin Darül Tedris Medresesi’nde oluşturulmuştur. Müzenin kuruluşunda Trakya Umumi Müfettişi olan Kazım Dirik’in büyük payı olmuştur. Bu nedenle Edirne’de dağınık bulunan eserlerin toplanması ve bir araya getirilmesi için “Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Kurumu”nu l935 yılında kurmuştur. Bundan sonra Edirne Selimiye Külliyesi’nin Darüs Sıbyan (Dar ül Kurra) masrafları bu kurum tarafından karşılanmak üzere onarılmış ve daha önce depo halındaki eserler buraya taşınmıştır. Etnoğrafik ağırlıklı bu müze Edirne’nin işgalden kurtarılışının 13.yılında, 25 kasım l936’da ziyarete açılmıştır. Bunun ardından Topkapı Sarayı ve Ankara Etnografya Müzesi’nden getirilen eserler ile takviye edilmiştir. Bundan sonra l954 yılında müdürlük konumuna getirilen müzeye Muzaffer Batur atanmıştır.

Edirne’nin yeni bir müze müdürlüğü binasına ihtiyaç duyması üzerine Selimiye Camisi’nin arkasındaki alanda Y.Mimar İhsan Kıyğı’nın hazırladığı plan doğrultusunda yeni bir müze binası yapılmıştır. Bu müze planı standart olup Anadolu’nun bir çok illerinde uygulanmıştır.

Müzenin arkeoloji bölümünde Paleontolojik dönem fosillerinden başlayarak Edirne ve yakın çevresinde bulunan 3.zamanın sonlarına ait fil, gergedan, ve at türü hayvanların çene, omur gibi parçaları bulunmaktadır. Ayrıca 30.000.000 yıl öncesine ait Miyosen dönemin balık fosilleri, deniz hayvanları, bitkilerin fosilleri de onları tamamlamaktadır. Kalkolitik döneme tarihlenen ve Enez Hocaçeşme Höyüğünde bulunan Orta Neolitik, Erken Kalkolitik pişmiş toprak eserler müzede yer almaktadır. Ayrıca Edirne yöresinde çok bol olan Lalapaşa, Araplık dolmeni, Taşlicabayır Tümülüsü eserleri, M.Ö 1400-800 yıllarına tarihlenen Tunç ve Demir Çağ eserleri de arkeoloji bölümünün önemli eserleridir.

Edirne Müzesinde l071-2005 yıllarına ait Enez kazısından çıkan buluntular, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine tarihlenen keramik, cam, madeni, sikke gibi küçük buluntular, heykeller, torsolar, steller de müzenin başlıca eserleri arasındadır. Steller arasında Trakya bölgesinin yerli halkı olan Traklara ait mezar stelleri da bulunmaktadır.
Bizans ve Osmanlı dönemine tarihlendirilen altın ve gümüş sikkelerden oluşan koleksiyonlar da müzede yer almaktadır.

Müze bahçesinde Roma dönemine tarihlenen lahitler, dolmenler, menhirler ve çitten yapılmış iki Trak evi, Eroslu sunak, Bizans ve Roma dönemi sütunları, sütun başlıkları XV-XVIII yüzyıllara tarihlenen Osmanlı mezar taşları da ayrı bir bölüm halinde sergilenmektedir.
Müzenin Etnografya bölümünde Selimiye Camisi’nin ziyarete açılışında mihraba konulan halı, Edirnekari ağaç işleri, Edirne Sünnet yatağı, Edirne gelin odası, Edirne evleri oturma odası ayrı bir bölüm halindedir. Ayrıca erkek ve kadın giysileri, oyalar, üç etekler, bohçalar, ve Edirne’ye özgü sabunlar burada sergilenmektedir. Edirne köy evlerinin mutfağı, ve çeşitli sanatlara ait tezgahlar da yine Etnografya bölümündedir.

Atatürk’ün Edirne’yi ziyaretinde kullandığı eşyalar, haritası da burada bulunmaktadır.

Selimiye Camisi yanı
Tel: (0284) 225 11 20
Faks(0284) 225 57 48


Türk-İslam Eserleri Müzesi (Merkez)

Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin yönetiminde olan Türk-İslam Eserleri Müzesi Selimiye Camisi’nin Dar-ül Tedris (Dar-ül Kurr’a) Medresesinde bulunmaktadır. Medresenin 14 odası ile avlusunda Türk ve İslam dönemine ait eserler sergilenmektedir.

Müzenin Pehlivanlar odasında Kırkpınar güreşlerinin ünlü baş pehlivanlarının fotoğrafları ile Kırkpınar ağası giysili, kısbetli mankenler bulunmaktadır. Tekke Eşyaları odasında dergahlardan toplanmış çeşitli eşyalar, Sultan II.Beyazıt külliyesinin kapıları, büyük ölçüde mumlar, el yazmaları, levhalar, alemler, zikir tespihleri, son şeyhülislamın giysisi, fildişi ve sedef kakmalı Kur’an mahfazaları ve Mevlevihane’ye ait eşyalar bulunmaktadır. Ayrıca işlemeler de onları tamamlamaktadır. Balkan Savaşı ile ilgili fotoğraflar, sancaklar, çeşitli çiniler, Çanakkale seramikleri, porselenler, Edirne Sarayında l973 yılında yapılan kazıda çıkarılan duvar çinileri, cam eşyalar, yemek kazanlar, çeşitli ölçü aletleri, fenerler, mangallar, zemzemlikler, sedef kakmalı koltuk takımları, çeşitli ağaç işi örnekleri müzedeki başlıca eselerdir.

Selimiye Camisi Dar ül tedris (Dar-ül Kurr’a) Medresesi
Tel: (0284) 225 11 20


Lozan Anıtı ve Müzesi (Merkez)

Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Osman İnci başkanlığındaki senatonun almış olduğu kararla yapılan Lozan Anıtı Karaağaç’ta eski Edirne tren istasyonu, bugünkü Rektörlük birasının bahçesinde bulunmaktadır.

19 Temmuz l998’de ziyarete açılan anıt Lozan’ın Edirne için önemini simgelemektedir.
Anıt üç beton sütun ve ortasındaki bir genç kız figüründen oluşmaktadır. Sütunlardan uzun olana Anadolu’yu, kısa olanı Trakya’yı, en küçüğü de Karaağaç’ı simgelemektedir. Bunların arasındaki figür ise estetiği, zarafeti ve hukukun sembolüdür. Bir elinde tutmuş olduğu güvercin barış ve demokrasiyi, diğer elindeki belge de Lozan Antlaşmasını anlatmaktadır. Ayrıca bu sütunlar bir çemberle birleştirilerek birlik ve beraberlik sembolize edilmiştir.

Lozan Anıtının yanındaki tek katlı yapı Lozan Müzesidir. Anıt ile beraber l998’de açılan Müzede Lozan Antlaşması ile ilgili belgelerin örnekleri, Atatürk ve İsmet İnönü ile ilgili fotoğraflar, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, diğer çeşitli tarih dergileri ve günün gazetelerinden alınmış konuyla ilgili yazıları içeren örnekler bulunmaktadır.

Karaağaç
Tel: (0284) 214 4210/l87
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:42   #59
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Sağlık Müzesi (Merkez)

Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci Başkanlığında, Üniversite Senatosunun almış olduğu kararla Sultan II.Bayezid’ın 1484-1488 yıllarında yaptırmış olduğu Sultan II.Bayezıd Külliyesinin Darüşşifası’nda 23 Nisan l997 yılında Sağlık Müzesi ziyarete açılmıştır. Trakya Üniversitesi ve Ruh Hastalarını Reaptasyon Derneği’nin katkıları ile Darüşşifa restore edilmiştir.
Edirne'yi i ziyaret eden Evliya Çelebi buradan “Orada bir Darüşşifa vardır ki dil ile tarif ve kalemler ile yazılmaz” diye söz ederek şöyle devam etmiştir:

”Adı geçen bağın ortasında, göğe baş uzatmış bir kağir yüksek kubbedir ki güya aydınlık hamam camekanı gibi tepesi açıktır. Bu açık yerde altı adet ince mermer sütunlar üzerinde Kiyanıyan tacı gibi bir kubbecik vardır. San'atkar iş üstadı, bu küçük kubbenin ta tepesine halis altın ile yaldızlanmış bir çeşit demir mil üzerine bir bayrak yapmış, ne taraftan rüzgar eserse, o bayrak o tarafa döner. Garip görünüşlüdür. Ama aşağı büyük kubbe sekiz köşelidir. Bu kemerli kubbe içinde dahi sekiz kemer vardır. Her kemerin altında bir kış odası vardır. Bu odaların her birinde ikişer pencere vardır. Bir penceresi odanın dışında olan gülistanlı ağaçlığa bakar, diğeri de bu büyük kubbenin ortasındaki büyük havuz ve şadırvana bakar. Bu sekiz adet kış odalarının önünde , yine büyük kubbe içinde sekiz adet yazlık odalar vardır.
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Eski 08.04.09, 01:43   #60
draculu45
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
 
draculu45 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 60
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi : draculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nicedraculu45 is just really nice
Aktivite
Level: 40 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 989
Güç: 851 / 44139
Tecrübe: 56%

İletişim
Standart

Üç tarafları kafesli mermerler ile yapılmış bu büyük kubbe altındaki büyük havuzun çevresindeki sel sebillerden berrak su çağlayıp havuza girince , fıskiyelerden berrak su, kemerli kubbenin göbeğinde nihayet bulur.
Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.

Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne'nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar... Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar”.

Evliya Çelebi, hastanenin musiki ile tedavi konusunu da şu şekilde anlatmıştır:

“Merhum ve Mağfur Bayezid Veli Hazretleri Vakfiyesinde, hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve defi seva olmak üzere 10 adet hanende ve sazende gulan (genç erkek) tayin etmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri santurcu, biri çengi, biri çeng santurcu, biri udçu olup, haftada 3 kez gelerek hastalara ve delilere musiki faslı ederler. Allah'ın emriyle , nicesi saz sesinden hoşlanır ve rahat ederler.
Doğrusu musiki ilminde neva, rast, dügah, segah, çargah,suzinak makamları onlara mahsustur. Ama zengule makamı ile buselik makamında rast karar kılsa insana hayat verir. Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır”.

Edirne Sultan II.Beyazıd Külliyesinin Darüşşifası, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün l984’de yaptığı bir protokol ile Trakya Üniversitesine eğitim amaçlı olarak tahsis edilmiştir.

Edirne Darüşşifası’nda musiki ile hasta tedavisi, hastanenin başta gelen özellikleri arasındaydı. Bu konuda inceleme yapan müzisyen hekimler Türk musikisindeki bazı makamların bazı hastalıkların tedavisinde özel bir iyileştirici etkisi olduğunu saptamışlardır. Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmıştır. Buradaki şadırvandan dökülen suların çıkardığı sesler hastayı huzura kavuşturmaktaydı.

l876-l877 Osmanlı-Rus savaşında Edirne’nin işgali ile buradaki tıp eğitimi işlevini yitirmiş ve Darüşşifa içerisindeki hastalar İstanbul’a gönderilmiştir.

Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi Avrupa Parlamentosunun 2004 yılı Avrupa Müzesi ödülünü kazanmıştır. 2004 yılında bu ödülü alabilmek için 48 ülkeden 60 müze değerlendirmeye katılmış, birincilik ödülü Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi’ne verilmiştir.

Müzede Osmanlı İmparatorluğu’nun başlangıcından sonuna kadar sürdürdüğü sağlık hizmetleri en küçük ayrıntısına kadar çağına uygun dekorlarla, mankenler eşliğinde canlandırılmıştır.

Müze üç bölümden oluşmaktadır. Müzenin birinci bölümünde poliklinik, özel diyet mutfağı, ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölümde ilaç deposu ve hekimlere ait bölümlere yer verilmiştir. Üçüncü bölümde hasta odaları aslına uygun biçimde canlandırılmıştır. Bu bölümde altı ve dört kişilik yatak odaları ve musiki bölümleri görülmektedir.

Müzede Tıp tarihi ve Ontoloji ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Şifalı Bitkiler, Eczacılık, XV.yüzyılda Osmanlılarda Cerrahi, Osmanlı’da Darüşşifalar, Bulaşıcı Hastalıklar, Hekimliğin Gelişim Tarihi, Mimar Sinan ve Eserleri, Türk Psikiyatri Tarihi Ord.Prof. Dr.A.Süheyl Ünver ile Tosyavizade Dr. Rıfat Osman’ın odaları müzenin başlıca bölümlerini oluşturmaktadır.

Türkiye’de başka bir örneği olmayan müzede Osmanlı döneminin dekor ve kostümleri kullanılarak hekimbaşı, çömezleri (asistan), Osmanlıların ruh ve akıl hastaların musiki ile tedavi etmelerini, terapiyi gösteren hanendeleri, sazendelerinin ruh hastalarını tedavi edişleri mankenlerin eşliğinde sergilenmiştir. Müzenin sahne düzenlemeleri de İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından yapılmıştır
ww.uydulife.tv
draculu45 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yeni Konu aç Cevapla

Bookmarks


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Dizayn ve Kurulum : Makinist
Forum SEO by Zoints

E-Marine Education | Vbulletin | Tosfed |
www.bilgivadisi.biz   www.bilgivadisi.biz