08.04.09, 01:13 | #1 |
EDİRNE tanıtım videosu ve tarihi
EDİRNE tanıtım videosu
ww.uydulife.tv
|
|
08.04.09, 01:13 | #2 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
EDİRNE
22 EDİRNE ( Kod : 284 ) Vali Mustafa BÜYÜK Valilik 213 91 80 İl Emn. Md. 213 92 18 İl Jn. Kom. 213 42 70 Bld. Bşk. 213 50 11 İlçe Sayısı 8 Belediye Sayısı 26 Köy Sayısı 248 Yüzölçümü 6.279 Nüfusu 402.606 ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:14 | #3 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
GENEL BİLGİLER
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Tekirdağ'ın kuzeyinde yer alan Edirne yıllar boyu Osmanlı başkenti, 18 inci yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur.100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir. Edirne, camileri, dini kompleksleri, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir müzedir ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:14 | #4 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
İLÇELER
Edirne ilinin ilçeleri; Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu ve Uzunköprü'dür. Havsa : Havsa, Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa yaylası üzerindedir. Havsa'ya Hafsa Hatun bir han, Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa bir külliye ve zamanın defterdarı (Maliye Bakanı) bir cami yaptırmıştır. Çok işlevli yapı topluluğu olan külliye, Mimar Sinan'ın eseridir. İpsala : İpsala, Edirne'nin güney yarısında yer alır. Ayakta kalmış olan Osmanlı yapısı, Alaca Mustafa Paşa Camii'dir. Tek kubbeli ve tek minarelidir. Tahta işçiliği bakımından sanat değeri taşır. Keşan : İlçe, Edirne'nin güney yarısındadır. Tarihsel değer taşıyan yapıları, Hersekzade Ahmet Paşa Cami ile İbrice-Keşan kervan yolu üstündeki üç taş köprüdür. Uzunkum adlı alçak kıyı, deniz turizmi bakımından elverişlidir. Düzgün yolları ve turistik işletme belgeli konaklama yerleri bulunan ilçe, Edirne'nin turistik yerlerindendir. İlçenin iç turizm bakımından önemli olayı, panayırı ile Hıdırellez'de yapılan dallık adlı bahar şenliğidir. Lalapaşa : İlçe Edirne'nin kuzey yarısındadır. İlçedeki en önemli tarihsel eserler, taş devrinden kalma türbe ve tapınaklardır. Bu türbelere, Tablataş, Kapaklıkaya, Perikızı Evi (dolmen) denir. Tapınma yerleri ise Ulutaş (menhir) adını taşır. Bunlar, dünyada benzeri az bulunan eserlerdir. Sinanköy'deki kale ören durumundadır. Meriç : İlçe, Edirne'nin orta kısmında ve Lalapaşa Yaylasının güney batı köşesindedir. İç turizm bakımından önemli olayları, Beyköy dallığı ve Mayalar adıyla anılan ilkbahar şenlikleridir. Süloğlu : Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa Yaylası üstündedir. Baraj gölü çevresi bir piknik yeri olarak ilgi çeker. Uzunköprü : İlçe Edirne' nin orta kısmında ve Trakya Yontukdüzü üstündedir. En ünlü tarihi yapısı, Mimar Muslihiddin'in eseri olan Ergene Köprüsüdür. Uzunluğu 1200 metreyi, kemer sayısı 170'i geçer. Diğer önemli yapılar, II. Murat Külliyesi'nin tek minareli ve çatılı Muradiye Camii, II. Bayezit zamanında Mimar Hayreddin'in yaptığı Halise Hatun Camii, külliyenin bir vakfı olan Çifte Hamam, köprüye eklenmiş çeşmelerdir. Köprünün kentten yana ucuna, İkinci Meşrutiyet döneminde eklenen, Hürriyet Çeşmesi adıyla anılır. Daha eski öteki tarihi çeşmeler Gazi Mahmut (Belediye parkı), Halise Hatun (Hacı İbrahim Ağa ya da Tosbağacı) çeşmeleriyle Telli Çeşme'dir. Önemli iç turizm olayları, Bülbül Deresi'nde yapılan Dallık adlı bahar şenliği, av partileri ve panayırdır ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:14 | #5 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
NASIL GİDİLİR?
Karayolu : Edirne gerek D-100 devlet yolu, gerekse TEM otoyolu üzerinden İstanbul’a dolayısıyla Anadolu’ya ve D-100 devlet yolu üzerinden de Çanakkale üzerinden Ege’ye bağlanan karayollarının üzerindedir. Ayrıca Kapıkule Sınır Kapısı’ndan Bulgaristan ve Avrupa’ya sadece kara yolundan değil demiryolu ile de bağlanmaktadır. Pazarkule ve İpsala Sınır Kapısıyla kara yolundan, Uzunköprü demiryolu ile de Yunanistan’a ulaşım sağlanmaktadır. Edirne İstanbul ve Çanakkale üzerinden Anadolu ile düzenli bir ulaşıma sahiptir. Otogar Tel : (+90-284) 226 00 20 Demiryolu : Edirne İstasyon Tel : (+90-284) 235 26 71- 4 hat Kapıkule İstasyon : (+90-284) 238 20 36 – 238 23 12 Oto Kuşet : (+90-284) 235 26 29 – 235 25 99 – 235 64 93-94 Faks : (+90-284) 235 24 89 Uzunköprü İstasyon : (+90-284) 513 48 05 Denizyolu : Liman Tel : (+90-284) 811 60 27 ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:15 | #6 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Edirne
Marmara Bölgesi’nin Trakya kesiminde il olan Edirne’nin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneydoğusunda Çanakkale, kuzey ve kuzeybatısında Bulgaristan, batısında Yunanistan güneyinde de Ege Denizi bulunmaktadır. Edirne’nin bir bölümü Bulgaristan ve Yunanistan toprakları içerisinde kalan Meriç Havzasının doğu kesiminde yer almaktadır. Genellikle geniş ve alçak tepelerden oluşan arazisinin kuzey, kuzeydoğu, güney ve güneydoğu kesimleri alçak tepeler ve platolarla kaplıdır. Bu iki engebeli bölge arasında akarsular yer almaktadır. Istranca Dağlarının bulunduğu kuzey ve kuzeydoğu kesiminde dağlar, batıya ve güneye doğru alçalır, tamamen plato görünümünü alır. Edirne’nin güney ve güneydoğu kesimlerinde çok yüksek olmayan Koru Dağları bulunmaktadır. Bunlar kıyıya paralel biçimde uzanır, Saroz Körfezi’ne doğru da yamaçları dikleşir. İpsala-Enez arasındaki Çandır Dağları ise ilin Uzunköprü yönünde güney kesimini kaplar. Edirne akarsu yönünden de oldukça zengindir. Bulgaristan’ın Rodop Dağlarından çıkan ve Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye sınırlarından Edirne’ye Meriç Nehri girmektedir. Türkiye’nin Yunanistan’la olan doğal batı sınırını, 187 km. boyunca güneye doğru akan Meriç Nehri oluşturur. Bulgaristan’ın Rodop Dağlarından çıkan Arda Nehri ise, Yunanistan’ı geçtikten sonra Edirne sınırları içerisine girer ve Meriç ile birleşir. Bu nehrin Türkiye sınırları içindeki uzunluğu da 1 km.dir. Ayrıca Meriç’in kollarından Tunca Irmağı yine Bulgaristan’daki Balkan Dağlarından çıkar, Edirne il merkezini geçtikten sonra da Meriç’e katılır. Tunca’nın Edirne içerisindeki uzunluğu da 32 km.dir. Edirne yöresindeki bir başka akarsu da Ergene Nehri’dir. İlin en büyük akarsularından olan Ergene, Istranca Dağlarındaki Karatepe’den çıkar, güneybatı yönünde akarak Edirne’nin önemli bir bölümünü sular. Ergene, aynı zamanda Meriç’i besleyen önemli bir akarsu koludur. Bu büyük nehirlerin dışında il toprakları içerisinde irili ufaklı çay ve dereler vardır. Keşan’ın kuzeydoğusundaki Keşan Deresi, Demircili yöresinden doğar ve Kavak Deresi ile birleşerek, Büyükdoğanca Deresine katılır. Süleoğlu Deresi de il topraklarındaki bir başka akarsudur. Edirne sınırları içerisinde özellikle Enez yöresinde küçük ölçüde göller de bulunmaktadır. Dalyan, Taşaltı, Tuzla, Bücürmene, Sığırcık ve Pamuklu bunların başında gelir.Bu göllerden en önemlisi Enez’in kuzeydoğusundaki Meriç Nehri ile bağlantılı Gala Gölü’dür. Yaz aylarında suları azalan ilkbahar ve kış aylarında bütün Edirne vadisini kaplayan bu akarsular üzerinde su taşkınlarını önlemek ve arazi sulamak amacıyla Altınyazı, Kadıköy gibi barajlar da yapılmıştır. Edirne’nin büyük bölümü ovalarla kaplanmıştır. Kapıkule ile Edirne arasındaki Kazanova ve Eneze kadar uzanan İpsala Ovası bunların başında gelmektedir. Ayrıca Tunca Vadisi’ndeki Tunca Ovası, Ergene Ovası da onları tamamlamaktadır. Bu ovaların alüvyonlu toprakları, tarıma elverişli alanlar oluşturmuştur. Yüzölçümü 6.276 km2 olan Edirne’nin toplam nüfusu 401.606’dır. İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık, sanayi ve turizme dayalıdır. İl topraklarının büyük bir bölümünde buğday ve ayçiçeği yetiştirilir. Ayrıca susam, şeker pancarı, fasulye, kavun, karpuz üretimi de önemlidir.Ayçiçeğinin önemli derecede ekilmesinden ötürü, bunların işlenmesi de burada yapılmaktadır. Trakya Yağlı Tohumlar ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin merkezi Edirne’dedir. İlin kuzeyindeki engebeli alanlarda koyun, kıl keçisi ve sığır besiciliği yapılır. Hayvansal ürünlerden süt, beyaz peynir ve kaşar peyniri burada üretilir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:15 | #7 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Edirne’de sanayii 1960’lı yıllardan sonra gelişmeye başlamış ve 1969’da kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmıştır. 1970’lerin ikinci yarısından sonra yoğun bir sanayileşmeye sahne olmuştur. Gıda ve dokuma dallarında ağırlık kazanan sanayiinin büyük bir bölümü Uzunköprü, Havsa, Meriç ve Keşan gibi ilçe merkezlerinde kurulmuştur. Merkez ilçeye bağlı Demirhanlı Köyü’nde rezervli linyit yatakları bulunmaktadır. Edirne’de bacalı sanayii kurulmasına izin verilmemiştir. Osmanlı eserleri bakımından önemli olan Edirne’de, turizmin de ekonomisinde etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca Osmanlı eserlerinin yanı sıra başta Enez olmak üzere yörede höyüklerin de bulunuşu tarih öncesi çağlara ait kalıntılar da turizm ve kültür yönünden önem taşımaktadır. Edirne Sarayiçi'nde her yıl düzenlenen Kırkpınar Güreşleri ve Kakava Şenlikleri de ilin turizmine ve ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
Edirne’nin tarih öncesine ait geçmişi, oldukça eski yıllara inmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ord Prof.Dr.Arif Müfit Mansel’in başlattığı arkeolojik kazılar, daha sonraki yıllarda Pr.Dr.Afif Erzen, Prof. Dr.Mehmet Özdoğan, Doç.Dr.Sait Başaran tarafından yürütülmüştür. Bu kazılar sonunda, yöredeki yerleşimin Kalkolitik Çağda (MÖ.5500-3500) başladığı anlaşılmıştır. Ayrıca Bulgaristan’daki Karanova kültürlerinin uzantısının Edirne yöresinde de devam ettiği görülmüştür. Yörede MÖ.1200’lerde Balkanlar’dan gelen Trak kabileleri, ardından Odrysler burya yerleşmişlerdir. MÖ.513’te I.Dareios Trakya’yı Pers topraklarına katmış, pers egemenliğinin yıkılmasından sonra da Odrysler MÖ.V.yüzyılın ortalarında güçlü bir devlet kurmuşlardır. MÖ.IV.yüzyılda bu devletlerin yıkılmasıyla birlikte II.Phlippos yöreyi Makedonya Krallığı’na bağlamış ve bu durum MÖ.III.yüzyılın sonlarında Kelt akınlarına kadar sürmüştür. MÖ.168’de Edirne yöresi Roma egemenliğine girmiştir. İmparator Cladius döneminde MS.44-46’da burası Roma’nın Trakya eyaleti konumuna getirilmiştir. İmparator Hadrianus buradaki Orestia kasabasını (Bugünkü Edirne), stratejik yönden önemli olduğundan imar etmiş ve Hadrianapolis ismini buraya vermiştir. Hadrianus’un kente kazandırdığı en önemli yapı kale olup, tümüyle bir Roma Castrum’u planına sahiptir. Bu kalenin dört köşesinde dört yuvarlak burç ve bu burçların arasında dört köşeli on ikişer küçük kule ve dokuz kapı dizilmiş, surların önüne de bir hendek yapılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde, en parlak devrini yaşamış, askeri, ticaret ve ziraat konularında sürekli olarak gelişme göstermiştir. Bununla beraber Roma döneminde Got ve Hun akınlarından kent zarar görmüştür. Bizans dönemi boyunca Hun, Avar, Peçenek ve Bulgarların hücumları ile de birkaç kez kent yıkılmış, ardından yeniden yapılmıştır. Edirne yöresi Haçlı seferleri sırasında bir süre Latinlerin egemenliğine girmişse de yeniden Bizanslılar egemen olmuşlardır. Osmanlılar 1361’de burayı ele geçirmiş, Sultan I.Murat Osmanlı başkentini 1365’te Bursa’dan Edirne’ye getirmiştir. Bundan sonra Yıldırım Beyazıt ve diğer Osmanlı Padişahları Balkanlara ve Avrupa’ya yaptıkları seferlerde Edirne’yi üs olarak kullanmışlardır. Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’nda (1402) yenilmesinden sonra, oğullarından Süleyman Çelebi Edirne’de tahta çıkarılmış, bunun sonucu olarak da bir süre Edirne kardeşler arasındaki taht kavgalarına sahne olmuştur. Edirne 1410’da Musa Çelebi’nin, 1413’te Osmanlı Birliği’ni yeniden kuran Çelebi Mehmet tarafından ele geçirilmiş ve İstanbul’un fethine (1453) kadar geçen süre içerisinde başkentlik yapmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Edirne’nin önemi uzun süre devam etmiştir. XVI. yüzyılda Edirne hızlı bir gelişme kaydetmiş ve görkemli Osmanlı anıtları yapılmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında şehir yeniden büyük önem kazanmıştır. Bunda Osmanlı padişahlarının burada oturmalarının büyük payı olmuştur. Edirne ikinci bir başkent olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir. I. Ahmet, II. Osman ve IV. Murat’ın av eğlenceleri düzenleyerek Edirne’de kalmaları da şehre duyulan ilgiyi arttırmıştır. IV. Mehmet ise, Edirne’yi ikinci bir devlet ve yönetim merkezi haline getirmiştir. Saray-ı Cedid (Yeni Saray ) ve bazı köşkler bu dönemde yapılmıştır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:15 | #8 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru başlayan Avusturya seferleri ve bunun sonucunda uğranılan bozgunlar, Edirne’yi olumsuz etkilemiştir. XVIII. yüzyıl Edirne’nin gerileme devridir. 1745 yılında meydana gelen büyük yangında 60 kadar mahalle harabeye dönmüş, 1751 depreminde de pek çok bina yıkılmıştır. 1766-1768 seferlerinde Edirne yine hareket üssü olmuş, fakat savaşlar yenilgi ile sonuçlanmıştır.
Edirne, tarihte bir çok olaya da sahne olmuştur. Sultan II.Mustafa’nın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan askeri-sivil ayaklanması (1703), tarihe Edirne Olayı olarak geçmiştir. Bu ayaklanma sırasında Edirne’de bulunan padişahın, bir an önce İstanbul’a dönmesi ve uzlaşma sağlanması istenmiştir. Padişahın tahttan çekilmesi üzerine isyancılar Edirne’ye yürümüşler ve Sultan III.Ahmet bu isyanı bastırmıştır. Osmanlı-Macar Barış Antlaşması (1444), Edirne ve Segedin’de imzalanmıştır. Bu yüzden de bu antlaşmaya Edirne Antlaşması ismi verilmiştir. Edirne, 1828-1829 Rus Savaşı sonunda çok zor günler geçirmiş ve Rus işgaline uğramıştır. Bundan sonra Cumhuriyetin kuruluşuna kadar çeşitli saldırı ve karışıklıklarla karşılaşmıştır. 1912’de Bulgarların işgaline uğramış, Londra Antlaşması (1913) ile Bulgaristan’a bırakılmış, birkaç ay sonra da tekrar Osmanlılara verilmiştir. Yunanlılar 25 Temmuz 1920’de Edirne’yi işgal etmiş, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 24 Kasım 1922’de bu işgal sona erdirilmiştir. Edirne Lozan Antlaşması (1923) ile bugünkü sınırlarına kavuşmuştur. Bu antlaşmayı simgeleyen Lozan Anıtı, Trakya Üniversitesi’nce Karaağaç’ta 2000 yılında yaptırılmıştır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra savaş tazminatı olarak Karaağaç Türkiye’ye geri verilmiştir. Edirne’den günümüze gelebilen eserleri arasında; Enez (Ainos) antik kentinde kale ve kilisesi, lalapaşa ilçesinde MÖ.2000-1000 arasına tarihlenen Dolmenler ve Menhirler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Edirne Müzesindedir. Roma dönemine tarihlendirilen kalenin burçlarından bir tanesi Saat kulesine dönüştürülmüştür. Kaleye ait kalıntılardan bir duvar bugün, Sultan Oteli’nin bahçesindedir. Ayrıca Edirne yöresinde Edirne Müzesi’nin, Trakya Üniversitesi’nin ve İstanbul Üniversitesi’nin yapmış olduğu kazılarda da tarih öncesi dönemlere ait kalıntı ve buluntular ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı döneminden, Selimiye Camisi, Eski Cami, Yıldırım Cami, Fatih Cami (Enez Ayasofyası), Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi), Üç Şerefeli Cami, Muradiye Cami, II. Bayezid Cami Ve Külliyesi, Gazi Mihal Camisi, Kadı Bedrettin Camisi, Lari Camisi, Saruca Paşa Camisi, Sitti Sultan Camisi, Süleymaniye Camisi, Ayşe Kadın Camisi, Beylerbeyi Camisi, Defterdar Camisi, Şahmelek Paşa Camisi; Rüstem Paşa Kervansarayı, Ekmekçi Ahmet Paşa Kervansarayı, I.Mehmet’in yaptırdığı Bedesten, II.Murat’ın Darülhadisi günümüze gelebilen eserler arasındadır. Bunların yanı sıra Gazi Mihal Köprüsü, Saraçhane Köprüsü, Tunca ve Meriç Köprüleri, Yalnızgöz ve Beyazıt Köprüleri, Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü, Ali Paşa Çarşısı ve Sarayiçi’ndeki yapılar bulunmaktadır. Burada Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babussaade Kapısı, Matbahi Amire ve Adalet Kasrının kalıntıları vardır. Trakya Üniversitesi’nin Sultan II.Beyazıt Külliyesi’nde açmış olduğu Sağlık Müzesi, Genel Kurmay Başkanlığı’nın Buçuktepe’de yaptırdığı Şükrü Paşa Anıtı ve tabyaları, Sarayiçi’ndeki Balkan Şehitliği Edirne’nin tarihini yansıtan eserler arasındadır. Edirne'de Türk Sivil mimarisi örneklerinden olan ahşap konutlar il merkezinde ve Karaağaç'ta bulunmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:15 | #9 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Cami ve Mescitler Selimiye Cami (Merkez)
Edirne’nin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun simgesi olan Cami, kentin merkezinde, eskiden Sarıbayır ve Kavak Meydanı denilen yerdedir. Burada daha önce Yıldırım Beyazıt’ın bir saray yaptırdığı bilinmektedir. Mimar Sinan’ın 80 yaşında yarattığı ve "Ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir. II.Selim’in (1564-1575) emriyle yaptırılan, çok uzaklardan dört minaresi ile dikkat çeken cami, kurulduğu yerin seçimi ile de Mimar Sinan’ın aynı zamanda usta şehircilik uzmanı olduğunu göstermektedir. Mimar Sinan’ın ağzı ile yazıldığı söylenen “Tezkiret ül Bünyan” da, Selimiye Cami şöyle anlatılmaktadır: “Cennet mekân Sultan Selim Han-ı sanî Şehr-i Edirne’ye kemal-i mertebe nazar-ı şefkatleri olmağın bir cami binasına emr-i hümayûnları olduki rüzgârda misali olmiya. Bu hakir dahi bir resm-i âli eyledim ki Edirne içinde menzur-i halk ola, dört minaresi kubbenin dört canibinde vaki olmuştur. Hep üç şerefelidir. Üçer yollu ve ikisinin yolları başka başka vaki olmuştur. Ol mukaddema bina olunan Üç Şerefeli, bir kule gibidir, gayet kalındır. Emma bunun minareleri hem nazik, hem üçer yollu olmak gayet müşkil olduğu ukalaya malûmdur. Halk, cihan, dairesi imkândan hariç dediklerinin bir sebebi, Ayasofya kubbesi gibi kubbe Devlet-i İslamiye’de bina olunmamıştır deyu taifei nasarının mimar geçinenleri Müslümanlar’a galebemiz vardır derlermiş. Ol kadar kubbe durdurmak gayet müşküldür dedikleri bu hakirin kalbinde bir azim ukde olup kalmış idi: Mezbur cami binasında himmet edip biavnillah savei Sultan Selim Han’da izharı kudret edip bu kubbenin Ayasofya kubbesinden altı zira kaddim ve dört zira derinliğin ziyade eyledim”. Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1.575 m2’lik, tümüyle 2.475 m2’lik bir alanı kaplar. Mimarlık tarihinde en geniş mekâna kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m. Olan, 31,28 m. Çapındaki kubbesiyle ilgi çekmektedir. Ayasofya’nınkinden daha büyük olan kubbe, 6 m. Genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye oturtulmuştur. Köşelerde dört, mihrap yönünde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekler. Yapıyı, kubbe kasnağında 32 küçük pencereyle, yüzlerdeki üst üste 6 dizide çok sayıdaki pencere aydınlatmaktadır. Mimar Sinan’ın yarattığı 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir. Önünde 18 kubbe ve 16 sütunla çevrili revak bulunmaktadır. Ortada mermerden bir şadırvanı vardır. Son cemaat yeri, kalın yuvarlak 6 sütun üzerine 5 kubbelidir. Mermer işlemeli giriş kapısı üzerindeki kubbe yivli, diğerleri düzdür. Caminin 3,80 m. Çapında, 70,89 m. Yüksekliğindeki üçer şerefeli dört minaresi bulunmaktadır. Giriş yönündeki minarelerde şerefelere tek yolla, diğer ikisin de ise üç şerefeye ayrı ayrı yollardan çıkılmaktadır. Cami, mimari özelliğinin yanında, taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleri ile de çok önemlidir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş eserlerindendir. Ortasında 12 mermer sütuna oturan müezzin mahfili yer almaktadır. Sağda kitaplık bulunmaktadır. Mihrabın solunda hünkâr mahfili vardır. Bunun alt bölümü tavanındaki kalem işleri ise dönemin özgün özelliklerini yansıtmaktadır. Kubbe ve kemerleri süsleyen özgün kalem işleri, son onarımlarla temizlenmiştir. Yapının çini süslemelerinin de Osmanlı ve dünya çini sanatında ayrı bir yeri vardır. XVI.Yüzyıl çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, sır altı tekniğinde olup, İznik’te yapılmıştır. Mihrap duvarı, minber köşk duvarı, hünkâr mahfili duvarları, kadınlar mahfili, kemer köşelikleri, kıble yönündeki pencere alınlıkları çinilerle bezenmiştir. Mihrap duvarındaki büyük çini panolarda da al, mavi çiçek ve yaprak süslemeler, pencere üstlerinde lacivert üzerine ak, sülüs Elham suresi yazılı kartuşlar, en üstte de geniş bir ayet bırdürü yer almaktadır. Minber köşkündeki çini pano, lacivert üzerine ortada kırmızı, ak bahar çiçekli ağaç altında yaprak, sümbül ve lalelerle bezenmiştir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
08.04.09, 01:16 | #10 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Hünkâr mahfili çinileri zenginliği ve çeşitliliği ile ilgi çekmektedir. Mermer mihrabın sivri kemerli alınlığında lacivert üzerine ak sülüsle, ayet yazısı vardır. Bu bölümdeki kırmızı, mavi, yeşil renkli şakayıklar, bahar ağaçları, beyaz üzerine iri mavi rozetli ve çevresi çiçekli panolar, baklava biçimi yapraklar arasında karanfiller ve bahar dalları XVI.Yüzyıl çinilerinin en güzel örnekleridir. Hünkâr mahfili çinileri arasında, bir saraydan getirilerek buraya sonradan konmuş olabileceği düşünülen iki elma ağacının oluşturduğu “Elmalı Pano”nun Osmanlı çinilerinde özgün süsleme olarak ayrı bir yeri vardır. Bu bölümde sivri kemerli pencere alınlıklarında, lacivert üzerine ak sülüsle ayetler ve iki pencere arasında tepeye yine lacivert üzerine ak kûfi yazılı kare pano da ilgi çekicidir. Hünkâr mahfili duvarlarının yarısını kaplayan bu çiniler, mihrap çinilerinden daha niteliklidir.Ancak düzenleme ve anıtsallık yönünden daha sadedir.
Selimiye Camisi’nin taş duvarlarla çevrili geniş avlusunda, Darül-Sübyan, Darül-Kurr’a ve Darül-Hadis yapıları bulunmaktadır. Bu yapıların bir bölümü ve medrese, Edirne Müzesi’nin çeşitli bölümlerini oluşturmaktadır. Cami terasının altında yer alan Arasta (çarşı) III.Murad zamanında Selimiye’ye vakıf olarak yaptırılmıştır. Mimarı Davut Ağa’dır. Eski Cami (Merkez) Edirne il merkezinde, Babunî Mahallesinde Selimiye Camisi ile Bedesten arasında kalan dört yol kavşağında bulunmaktadır. Osmanlıların Edirne’de yaptırdığı ilk cami oluşundan dolayı hutbeye çıkan hatipler ellerine kılıç alırlardı. Hacı Bayram Veli’nin burada kürsüsünün oluşu ve mihrabın sağındaki pencerede Kâbe’den kopmuş bir parçanın bulunuşu halk arasında bu caminin önem kazanmasına neden olmuştur. Caminin yapımını Yıldırım Beyazıt’ın oğullarından Emir Süleyman (h.805/1403) başlatmış, çalışmalar Musa Çelebi döneminde sürmüştür. Çelebi Sultan Mehmet’in kardeşlerini yenerek tahta çıkışından sonra da (h.816/1414) cami tamamlanmıştır. Kuyumcular çarşısı yönündeki batı kapısı üzerindeki üç satırlı sülüs kitabeden mimarının Konyalı Hacı Alaeddin, yapının da Ömer bin İbrahim olduğu öğrenilmiştir. Badi Efendi, çelebi Sultan Mehmed zamanında ibadete açılan camide bazı eksiklikler olduğunu, bunların Sultan II.Murad tarafından tamamlandığını kaydetmiştir. Büyük bir olasılıkla, iki şerefeli minare de Onun zamanında yapılmış, daha sonra da Mimar Sinan, duvarlarda yeni bazı pencereler açarak caminin aydınlatılmasını sağlamıştır.Evliya Çelebi’nin Ulu Cami olarak tanımladığı caminin mihrap duvarı arkasında kuşların bulunduğu bir çiçek bahçesinden söz etmektedir. Sultan II.Murad’ın vakıf listelerinde de cami bahçesinde yetişen çiçeklerden sağlanan gelire değinilmiştir. Eski Cami yeterince araştırılmamış, C.Gurlit ilk defa planını çizmişse de bunun yetersiz olduğu iddia edilmiştir. Y.Mimar A.Saim Ülgen’in çizimleri ise bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindedir. Eski Cami (h.1158)1748’ de yangınla, (h.1165) 1752’de depremden zarar görmüş ve Sultan I.Mahmud tarafından tamir ettirilmiştir. Bunu Cumhuriyet dönemindeki 1924-1934 arasında yapılan onarımlar izlemiştir. Ancak 1953 depremi yapıya bir kez daha zarar vermiş, 1965’te Vakıflar Genel Müdürlüğü minareyi kurşun saçağa kadar yıkarak yenilemiştir. Bu arada şerefe altındaki bezemeler de aslına uygun olarak yapılmıştır. Erken Osmanlı dönemi Ulu Cami plan tipinde olan bu yapının benzerleri Bursa, Manisa ve İstanbul’da görülmektedir. Burada kemerlerle birbirlerine bağlanmış paye ve duvarlar arasındaki bölümlerin üzerini örten eşit ölçüdeki kubbelerin oluşturduğu plan düzeni vardır. Böylece 2.80 m. Ölçüsünde dört ağır paye ve dört duvarın taşıdığı 13.50 m. çapında dokuz kubbe ana mekânın üzerini örtmektedir. Bursa Ulu Camisinden daha ileri düzeyde bir plana sahip olan yapıda yan neflerdeki yuvarlak kasnaklı kubbelerde pandantifler, orta nefteki sekizgen kasnaklı kubbede ise mukarnaslarla geçişler sağlanmıştır.Mihrap önünde prizmatik üçgenlerle kubbeye geçilmiştir. Ayrıca girişteki ilk kubbe de değişik bir görünümde olup, sekiz dilimli kasnak üzerine aydınlık feneri yerleştirilmiştir. Orta kubbelerin yan kubbelerden daha yüksek olmalarına rağmen kalın payeler ve alçak kubbelerle oldukça karanlık bir mekân etkisi dikkati çekmektedir. Bu ağırlığın etkisi dışarıdaki boş kubbeli, son cemaat yeri ile minarelerde de kendini göstermektedir. Asıl yapının kalın kesme taştan olmasına karşılık son cemaat yerinin tuğla hatıllı kesme taş ve anılmız derzli bir işçilikle yapılmış oluşu bu bölümün XV.yüzyıldan daha sonra yapılmış olabileceğini düşündürmektedir. XVIII.Yüzyılda yapılmış, stalaktitli mermer giriş kapısı kitabesiyle görkemli bir görünüşü vardır. Eski Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğuda iki minaresi vardır. Bunlardan kuzeydoğudaki tek şerefeli minare caminin iki duvarının birleştiği köşede olup Çömlekçiler kapısı denilen kapı aralığından, duvar içerisinden girilmektedir. Minarenin duvar köşelerine oturtulması XV.yüzyılda Bursa ve İznik eserlerinde sık sık karşılaşılan bir özelliktir. Camiye bitişik olmayan batıdaki iki şerefeli minarenin her şerefesine ayrı merdivenlerden çıkılmaktadır. Click this bar to view the full image.Evliya Çelebi’nin “musanna” diye sözünü ettiği mihrap özelliğini yitirmiş, geç devirlerde yapılan bezemelerle boyanmıştır. Minber beyaz mermerden olup yan yüzleri rumi ve geometrik örgülerin karışımı bir bezemeyle süslenmiştir. Bunun da benzerleri XIV.-XV. Yüzyıl Bursa Yeşil Camide görülmektedir. Ayrıca burada Sultan II.Murad’ın davetiyle Edirne’ye gelen Hacı bayram Veli’nin kürsüsü de bulunmaktadır. Kadınlar mahfilini de (h.1020) 1612’de Filibeli Ramazan Ağa yaptırmıştır. Caminin beyaza boyanmış duvarları ve payeleri üzerinde XVIII.-XX.Yüzyıllarda yazılmış çeşitli yazılar vardır. Bunların bazıları Sultan I.Mahmud zamanında, bazısı da 1863 yılındaki onarımda ilave edilmiştir. Sonraki dönemlerde de zamanın ünlü hattatları yazılarını buraya vermiş veya yerine yazmışlardır. Mihrap yönündeki payeler üzerindeki hadisleri Cezayirli Hasan Oca, Hünkâr mahfilindekileri de Mustafa Tevfik Efendi’nin eseridir. Minberin sağındaki altın yaldızlı besmele de Sultan II.Abdülhamid’in imzası görülmektedir. Bu yazıların dışında kalan yüzeyler ise 1863’de yapı ile bağdaşmayacak kötü bir barok süsleme ile doldurulmuştur. Çelebi Sultan Mehmed, 108 dükkân ile 35 odalı bedesteni camiye vakfetmiştir. Böylece Eski Cami ve çevresi Edirne’nin dini ve ticari bir merkezi olmuştu ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|