20.07.09, 18:58 | #61 |
ÜZÜLME ARKANDA BİZ VARIZ!
Atatürk, yurt sorunları ne kadar büyük olursa olsun asla yılgınlık göstermemiş, başaramama gibi bir umutsuzluğa düşmemiştir. Bunun en büyük nedeni, O’nun milletine olan güvenidir. Bu millet O’nun güvenine daima layık olmuş O da bu güvenden asla şüphe duymamıştır. O her hareketinde Türk milletini arkasında görmüştür. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün Türk milletine, Türk milletinin de Atasına olan güvenini yansıtması açısından güzel bir örnektir. Hatay sorununda Fransızların zorluk çıkardığı günlerdeydi. Atatürk, sofrasına çağırdığı Fransız Fevkalade Komiserine içini döküyordu. - Hatay işi, benim kişisel davamdır. Beni üzüyorsunuz. Korkarım ki, beni meseleyi başka türlü halletmek zorunda bırakacaksınız. Atatürk bu sözleri Türkçe olarak yüksek sesle söylüyor ve herkes dinliyordu. Hazır bulunanlardan Kazım Paşa da onun sözlerini Fransızca’ya çeviriyordu. Atatürk’ün “Beni Üzüyorsunuz” sözü salona yansır yansımaz arka sıralarda bulunan bir genç ayağa kalkarak: - Atatürk! Üzülme arkanda biz varız, diye bağırdı. Atatürk birden başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Kaşları kalkmış, ürkünç bir çehre almıştı. Salon birden derin bir sessizliğe gömüldü. Herkes Atatürk’ün gence sinirlendiğini sanıyordu. Oysa tam bu sırada gözlerini gence diken Atatürk, onun bu sözüne karşılık olarak: - Biliyorum çocuğum, onu bildiğim için böyle konuşuyorum, diye karşılık verdi. ww.uydulife.tv
|
|
20.07.09, 18:58 | #62 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
DOĞUŞUNDAKİ OLAĞANÜSTÜLÜK
Atatürk, Türk milletinin yetiştirdiği seçkin bir insan olmasına rağmen kendisini hiçbir zaman milletinin üstünde görmemiş, milletinin bir ferdi olmakla gurur duymuştur. “Millete efendilik yoktur, hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur,” sözüyle de bunu vurgulamıştır. Aşağıdaki anekdot Onun bu yöndeki düşüncesini yansıtan güzel bir örnektir. Atatürk, kendisinin insanüstü bir varlık olduğunu söylemelerini hiç hoş karşılamazdı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conker’in sert şakalarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlatırdı. Bir gün sofradakilerden biri: - Paşam, demişti, kimbilir çocukluğunuzda ne müstesna bir insandınız. Kimbilir ne eşsiz anılarınız vardır. Atatürk güldü ve Conker’e döndü: - Nuri anlatsın, dedi. Nuri Bey her zamanki şakacı diliyle: - Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi, yanıtını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sözün bu yola dökülmesinden fena halde ürktü. Soruyu ortaya attığına bin kez pişman oldu. - Aman efendimiz, diyecek oldu, Atatürk hemen sözünü kesti: - Bana, insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdedir.” ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #63 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
BAŞÖĞRETMEN
Kurtuluş Savaşı ülkemizin düşmanlardan temizlenmesini sağlamış ancak, gerçek kurtuluşu sağlamamış sadece buna giden ortamı hazırlamıştır. Gerçek kurtuluş ülkenin bir daha işgal gibi bir felaketi yaşamasına neden olabilecek etkenlerin tamamen ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Bunun ise hurafelere dayalı yanlış inanış ve anlayışları yıkacak kafaların bağımsızlığını gerçekleştirecek, ülke insanlarını cehalet ve yoksulluktan kurtaracak adımları atmakla sağlanacağını iyi bilen Atatürk, büyük bir kararlılıkla eğitim seferberliğine girişmişti. Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı artık çağdaşlaşma savaşının Başöğretmeni olmuştu. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün cehalete karşı başlattığı mücadeleyi yansıtması açısından güzel bir örnektir. Kurtuluş Savaşı zaferle sona ermiş; vatan ve millet kurtulmuştu. Bazıları sanıyordu ki, Atatürk’ün önderlik rolü artık bitmişti. Halbuki onun kalbinde Türk milletinin yüzyıllardan beri şifa bulmayan yaraları kanıyordu; anavatandan düşmanı kovmakla her şey tamam olmuyordu; o tekrar gelebilirdi. Bunun önüne geçmek için kökleri içimizde olan sebepleri de yok etmek gerekirdi. Atatürk en büyük derdin, halkın cahilliği olduğunu görüyor; onun kafasını aydınlatınca hızla yükseleceğini biliyordu. O sırada arkadaşlarından biri sordu: - İşte memleketi kurtardınız. Şimdi ne yapmak istersiniz? - Milli Eğitim Bakanı olarak milli kültürü yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir. Milli Eğitim Bakanı olmadı, Cumhurbaşkanı oldu. Fakat bütün devrimler gibi eğitim devrimi de onun eseridir. Halkın kültür bakımından yükselmesine başlıca engel, Arap harfleriydi. Atatürk, 1927’de kararını verdi; 1928 kış ayları hazırlıkla geçti. Ağustosun dokuzunda Perşembe günü İstanbul’da Sarayburnu’nda bir toplantıda halkla konuştu ve kararını bildirdi; Latin harfleri kabul edildi. Savaşta başkumandanlık eden Atatürk, “Başöğretmen” oldu. Seyahat ettiği yerlerde halkı imtihan etti ve dersler verdi. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #64 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
BU MİLLETVEKİLİ AYRICALIĞINI HİÇ DE BEĞENMEDİM!..
Atatürk, hayatı boyunca insanlara makam ve mevkileri nedeniyle ayrıcalıklı davranılmasına karşı çıkmış ve toplumdaki bu ayrıcalıkları ortadan kaldırmak için mücadele etmiştir. Atatürk’ün halkçılık ilkesi kanunlar önünde eşit, sınıfsız ve ayrıcalıksız bir toplum yaratmak amacını gütmektedir. Aşağıdaki anekdot O’nun bu özelliğini çok güzel yansıtmaktadır. Atatürk, bir sabah Florya’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönüyor. Yeşilköy İstasyonu’nun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve başyavere: - Sorunuz, tren var mı? diye emir veriyor. O sırada tren hemen hareket etmek üzeredir. Hep birlikte otomobilden inip emrindekilerle birlikte trene biniyor. Karar ani verildiği ve uygulandığı için, bu trene biniş hemen hemen kimsenin dikkatini çekmiyor. Bir süre sonra, her şeyden habersiz olan kondüktör, Ata’nın bulunduğu kompartımana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor: - Görevini yap!.. (Emrindekileri göstererek) Bu efendilere niçin bilet sormuyorsun? Emrindekiler cevap veriyor: - Paşam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz!.. Ata hayretle: - Bu ayrıcalığı hiç beğenmedim, diyor. Çok ayıp ve acayip bir usul. Çok güzel halkçılık!.. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #65 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
ATATÜRK “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” SÖZÜNÜ
NEREDE SÖYLEDİ? Atatürk dünya sorunlarını, metafizik yöntemlerle değil, bilimsel yöntemlerle çözmeyi düşünür ve isterdi. O, 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlerle yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Efendiler, Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki rehber ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak gaflettir, (vurdumduymaz) cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız, ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemelerini zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen dilinin çizdiği kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak demek değildir. Çok mesut bir duygu ile anlıyorum ki hitap ettiklerim bu gerçekleri anlamışlardır. Mutluluğum artıyor. Öğretmenlerimiz, eğitim ve öğretiminden sorumlu oldukları yeni nesli, gerçeğin ışıklarıyla donatılmış bir şekilde yetiştireceklerine söz vermişlerdir. Bu hepimiz için onur verici bir durumdur.” Atatürkçülük (Birinci Kitap) s.63 ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #66 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
MİLLET ADAMIYDI
Asırlarca ihmal edilmesine, horlanmasına, cehalet ve yoksulluğa mahkum edilmesine karşın Türk insanının vatan sevgisi hiç azalmamış, yurdu ve milleti söz konusu olduğunda, her şeyi bir tarafa bırakarak vatan uğrunda ölmekten şeref duymuştur. Atatürk’ün en önemli güç kaynağı Türk milletinin bu özelliğiydi. O kendisi de vatana bir şeyler vermek arzusuyla yaşama isteği duymuş, ihtiyaç olduğunda canı dahil her şeyini vermekten asla çekinmeyeceğini çoğu kez düşünce ve eylemleriyle göstermiştir. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün vatan sevgisini yansıtması açısından güzel bir örnektir. Atatürk Milli Mücadele’nin buhranlı günlerinde, Ankara civarında yaptığı bir gezintiden dönerken, yolda sarıklı bir hocaya rasgelmişti. Konuşurken, üstlerinden geçen uçağı göstererek, sordu: - Hocam, bu uçak nasıl uçuyor? - Ne bileyim ben?.. Öğretmediler ki bize? - Peki, sen ne bilirsin? - Ne mi bilirim? Bu uçağa bin dersin, binerim, oradan kendini aşağı at, dersin atarım... İşte ben bunu bilirim ama, bunu da senden öğrendim, Paşam! Mustafa Kemal, bu söz üzerine, yaşaran gözlerini hocadan ayırmadan: - Var ol hoca!.. Ama, şunu da bil ki, ben de senin gibiyim... Ben de, milletin hiçbir arzusunu, hiçbir istediğini, hayatım pahasına da olsa, yapmamazlık edemem!.. diyebilmişti. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #67 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
MEKKE’YE ŞAPKAYLA GİRECEKSİN
Türk milletini dinsel hurafelerden ve bağnazlıktan kurtarıp Türkiye’yi çağdaş bir ülke durumuna getiren Atatürk, yaptığı yeniliklerin İslam dünyasının diğer ülkelerince de benimsenmesi için her fırsattan yararlanmıştır. Özellikle de kılık kıyafetle inanç arasında ilişki kurmanın yanlışlığını İslam ülkeleri halklarına göstermeyi amaçlamıştır. Çünkü giyimdeki bağnazlığın yıkılması düşüncedeki bağnazlığın yıkılışını kolaylaştırabilirdi. İnsanların giydiği kıyafetlerin dinsel olmadığını görmeleri bu konudaki inanç sömürüsünün ortadan kaldırılması açısından oldukça önemli olsa gerek. Atatürk, hiçbir zaman hoşgörü olsun diye başkalarının çağdışı yaklaşımlarını onaylamamış, daima bu tür ikiyüzlülük gösterisinden kaçınmış, doğruluğuna ve çağdaşlığına inandığı şeyleri ortamına bakmaksızın yapmıştır. O’na göre doğru olan; başkalarının yanlışlarını paylaşmak değil, başkalarını kendi doğrularında buluşturmaktır. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün doğruluğuna inandığı ilkeleri savunmadaki ödünsüz kararlılığını yansıtması açısından önemlidir. Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık. Kongre Mekke’de toplanacaktı. Atatürk’ün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk. Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bundan manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı? Biliyordu ki Mekke’ye şapka ile gidilemez. Fakat daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirileceğini zanneden bir toplum ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör’ü çağırdı: - Mekke’ye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri uygarlaşmaktan alıkoyan batıl inançları yıkmak için Mekke’ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamağa bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin. Edip Servet Tör, Mekke’ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye’yi efendice temsil etti. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #68 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
GEÇMİŞ OLSUN
Atatürk her ortamda Türk milletinin onurunu temsil ettiği bilinç ve sorumluluğuyla hareket etmiştir. Türk milletinin onuru söz konusu olduğu durumlarda gerekeni yapmaktan asla kendini alıkoymamıştır. Aşağıdaki anekdottaki söz bu konuda ne ölçüde hassas olduğunu yansıtması açısından son derece önemlidir. Güya sözleriyle jest yaptığını düşünen Yugoslav Kralı’na, Yunanlıların başına gelen felaketi işaret ederek öyle bir bilgelikle ders vermiştir ki Kral söyleyip söyleyeceğine sanırım bin pişman olmuş olsa gerek. Yugoslavya Kralı Alexander Atatürk’ü ziyarete gelmişti. Atatürk kralla odalarına çıkarlarken, Kral Alexander: - Size bir sırrımı söyleyeceğim, dedi. Biraz sonra misafir odasında koltuklara oturdular. Kral: - Eğer, bazı Avrupa devletlerinin vaadlerine inanmış olsaydık, Yunanlıların yerine Anadolu’ya biz çıkacaktık... Atatürk gülerek Kralın elini sıktıktan sonra: - Geçmiş olsun Kral Hazretleri! ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 18:58 | #69 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
İŞTE O TÜRK
LİDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ww.uydulife.tv
|
|||||||||
20.07.09, 19:47 | #70 | |||||||||
Üye Numarası: 628
Üyelik tarihi: 09.02.2009
Yaşım: 52
Mesajlar: 957
Konular: 166
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 560
Rep Seviyesi :
Level: 27 [] Paylaşım: 0 / 662 |
paylaşım için teşekkür
ww.uydulife.tv
__________________
********************************************** TÜRKSAT / HOTBİRD / ASTRA SABİT ÇANAK 30W/8W/7W/5W /4W/1W/5E/7E/9E/16E/23E/26E/39E/53E dieseqc Motor |
|||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
atatürkten anılar |
Konuyu Toplam 7 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 7 Misafir) | |
|
|