|
30.06.09, 12:40 | #1 |
Allah (cc)' ı seviyorum sanırdım..
Allah (cc)ı seviyorum sanırdım
Sevmek çok zor ama bir o kadar da şerefli bir duygudur. Zordur; çünkü > sevmek, > sevilenle seven arasında menfaate dayalı olmayan bir ilgiyi > gerektirir. Karşılıklı fedakârlığı, vefayı gerektirir. > Cefaya karşı sabrı, sert rüzgârlara karşı dağılmamayı gerektirir. > Sevmek, sevileni kırmamayı, > ona karşı yanlış yapmamayı, kendi isteklerini sevilenin isteklerine > tercih etmemeyi gerektirir. > > İsterseniz çocuğunuzu, isterseniz eşinizi, isterseniz bir canlıyı, > çevreyi veya başka bir şeyi sevin. > Sonuç değişmez. Hayatın zor labirentlerinde bu metaneti yitirmeden > yürümeniz şarttır. > > Biz bugün farklı bir sevgiden bahsedelim. > > > Biz bugün farklı bir sevgiden bahsedelim, belki sevginin esası olan > sevgiden bahsedelim. > Yüce Allah'a karşı hissetmemiz gereken sevgiden.Şimdi şöyle bir soru > sorsam ve desem ki > " Allah'ı seviyor muyuz?" İnanıyorum ki hepimiz " Elbette Allah'ı > seviyoruz" diyeceğiz. > " Allah sevilmez mi, O'na kurban olalım!" deriz. Bu duygumuzda > samimiyiz de. > Çünkü hiç kimse " Allah'ı sevmiyorum" demez, diyemez. Hiç inanmayan > bile böyle bir cümlenin > yüküne talip olamaz, olmamalıdır da. > > O zaman ikinci soruyu soralım ve "O zaman sevgi nedir?" diyelim. Veya > bizim sevmemiz > yeterli mi? O'nu sevmek mi önemli, yoksa O'nun tarafından sevilmek mi? > > Ne dersiniz, bütün bu sorulara bir çırpıda makul cevaplar verebilecek > miyiz? > > Dilerseniz gelir İslâm tarihinin ölümsüz şahikalarından enfes satırlar > okuyalım. > Bakalım sevgiye nasıl bir anlam yüklemiş büyükler? > > Bistamlı Beyazıd sevgi sanılan boş bir kuruntunun, duvarların yüzüne > çarparken unutulmaz bir ders verir: > > " Allah'ı seviyorum sanırdım! Ama anladım ki, esas olan O'nun sevmesi > imiş. > Allah bir kulu severse, onun kalbini kendisi ile meşgul edermiş" > > Doğrudur. Bistamlı Beyazıt'ın dediği gibi, sevgi eğer sevilenin > sevgisini getirmeyecekse, > boş bir kuruntudur. Allah'ı o kadar seveceksin ki, neticede O sizi > sevmeye başlayacak. > O zaman sizin sevginiz, O'nun sevgisine mahkûm olur. İşte o zaman > O'nun gören gözü, > işiten kulağı, yürüyen ayağı olursunuz. > > Fudayl bin Iyaz'ın, sevgiyi tarif eden dokunaklı sözleri ruh > dünyamızda depremler > meydana getirecek kadar derindir. Şöyle diyor; > > " Allah'ı seviyormuyuz diye sorarlarsa sus, konuşma. Evet dersen, > tavırların evet > diyenlerinkine benzemiyor ki! O zaman da münafıklara, sahtekârlara > benzersin!" > > İşte size Bağdatlı Cüneyd'in cümleleri, Mevlana'nın ufkunu ne kadar da > çok hatırlatıyor: > > "Şu kalp Allah'a aittir. O'na sakın yabancıyı sokma!" > > Sevgide dozu iyi anlamak şarttır. Sevgi teslimiyet ve tam bir > tevekkülü gerektirir. > Gayrisinden hicret ve fıkrat (ayrılık) gerektirir. Koşmak, koşmak, > koşmak ve yine koşmak gerektirir. > > Sevginin kapısı hiç kapanmaz zira. Kapıyı kapalı zannediyorsanız, > sevgiliyi tanımıyorsunuz demektir. > Belki de kapısı kapalı olan sevgili değildir, sevgili olamaz. > > Salih Mürri, bir gün vaaz ediyor camide. Ümitsizliği kıracak sözler > kullanıyor, > ümidin kapılarını açıyor. Ümitsizliğin yakan bir ateş olduğunu > anlatıyor. > Bunu da şöyle formüle ediyor: > " Ümitsizliği yenin. Bir insan Yüce Allah'ın kapısını ısrarla çalarsa, > kapı mutlaka bir gün açılacaktır!" > > Sözler böyleydi ve doğruydu da. Ama cemaatin arkasında bir kadın > vardır ve onun dünyasında ayrı, > apayrı fırtınalar kopmaktadır. O, Salih'in durduğu yerde değildir. > Birden ayağa kalkar ve seslenir: > > " Daha ne zamana kadar böyle demeye devam edeceksin? O kapı hiç > kapanmadı ki açılsın!" > > Evet; sevgilinin kapısı hiç kapanmaz. Zaten kapısı kapanacak sevgili, > sevgili değildir. > > Öyle bir sevgili sevin ki, herkesin kapısı kapandığında bile O'nun > kapısı açık dursun! _alıntı_ ww.uydulife.tv
|
|
Bookmarks |
Etiketler |
allah (cc)' ı seviyorum sanırdım.. |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|