Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke'ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.
Haddini bilmeyene bildirirler.
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.
Hak deyince akan sular durur.
Hak doğrunun yardımcısıdır.
Hak yerde kalmaz.
Haklı söz haksızı Bağdat'tan çevirir.
Hal halin yoldaşıdır.
Halayıktan kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz.
Halka verir talkını, kendi yutar salkımı.
Halıda nakış bir gerek.
Hamala semeri yük olmaz.
Hamama giren terler.
Hamsin, zemheriden kemsin.
Hamı tatlı, yetkini acı.
Hangi gün vardır akşam olmadık.
Hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza,.
Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar.
Haramın temeli olmaz.
Harman dövmek keçinin işi değil.
Harman sonu dervişlerindir.
Harman yel ile, düğün el ile.
Harmanda dirgen yiyen sıpa, yılına kadar acısını unutmaz.
Harmanı yakarım diyen, orağa yetişmemiş.
Hasta ol benim için, öleyim senin için.
Hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez.
Hastalık kantarla girer, miskalle çıkar.
Hastalık sağlık bizim için.
Hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir.
Hastaya yatak sorulmaz.
Hatır alma bir elma.
Hatır için çiğ tavuk yenir.
Havlayan köpek ısırmaz.
Hayıf ölene olur.
Hayır dile eşine , hayır gele başına.
Hazıra dağlar dayanmaz.
Hekimsiz, hakimsiz memlekette oturma.
Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez.
Helva şirin, nefis kafir.
Her ağacın meyvesi olmaz.
Her ağaç kökünden kurur.
Her ağaçtan kaşık olmaz.
Her başın bin derdi var, değirmencininki su.
* Her çalıya kuş konmaz (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008) ! “Her kütüğü karınca sarmaz!” atasözü ile benzer anlamda…
Her damardan kan alınmaz.
Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan.
Her düşüş bir öğreniş.
Her gün baklava börek yense bıkılır.
Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda.
Her horoz kendi çöplüğünde öter;.
Her inişin bir yokuşu vardır.
Her işin başı sağlık.
Her işte bir hayır vardır.
Her kapının bir anahtarı vardır.
Her kaşığın kısmeti bir olmaz.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Her kütüğü karınca sarmaz ! “Her çalıya kuş konmaz!” atasözü ile benzer anlamda…
İlginin odağı olmanın, bazı sebebleri vardır anlamında. “Sözgelimi; muhtar Aziz amcanın evine hergün misafir gelirken, diğer kişiye kimse uğramayabilir.” (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1932’li İbrahim Önder’den naklen torunu olan 1984’lü Kadir Önder’den de naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
Her sakaldan bir tel çekseler, köseye sakal olur.
Her sakallıyı baban mı sanırsın?.
Her taş baş yarmaz.
Her vaktin bir padişahı var.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.
Her zaman çiğdem çıkmaz; bazen de küsküç kırılır.
Her ziyan bir öğüttür.
Her çiçek koklanmaz.
Her çok, azdan olur.
Her şeyin vakti var, horoz bile vaktinde öter.
Her şeyin yenisi, dostun eskisi.
Her şeyin yokluğu yokluktur.
Herkes aklını pazara çıkarmış , yine kendi aklını almış.
Herkes bildiğini okur.
Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz.
Herkes evinde ağadır.
Herkes gübresini kendi tarlasına kor.
Herkes karının rengine boyanır.
Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez.
Herkes kendi ayıbını bilmez.
Herkes kendi ölüsü için ağlar.
Herkes ne ederse kendine eder.
Herkes sakız çiğner ama kızı tadını çıkarır.
Herkes sevdiğini öper, bayram da bahane.
Herkes zibilliğinin horozu.
Herkese tükrüğü bal.
Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz.
Herkesin arşınına göre bez vermezler.
Herkesin delisi evinde, derdi karnında.
Herkesin ettiği yoluna gelir.
Herkesin geçtiği köprüden sen de geç.
Herkesin hamuru ekmeğine göredir.
Herkesin tenceresi kapalı kaynar.
Herkesin yorulduğu yere han yapmazlar.
Hile ile iş gören mihnet ile can verir.
Hilekardan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.
Hoca okurken yanılır.
Hocanın dediğini yap , yaptığını yapma.
Hocanın vurduğu yerde gül biter.
Horoz ne kadar öterse ötsün, civciv tavuğun dıkdıkına bakar.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Horoz ölür,gözü çöplükte kalır.
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Hırsız evden olursa mandayı bacadan aşırır.
Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.
Hırsızlığı da öğren, başucunda dursun.
Hıyar akçesiyle alınan eşeğin ölümü sudan olur.
Hıyarın önü, dutun sonu.
Hacı Mekke’de, derviş tekkede.
Hacı hacıyı Mekke'de bulur.
Hacı olmayacak hacıyı deve üstünde yılan sokar.
Haddini bilmeyene bildirirler.
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.
Hak deyince akan sular durur.
Hak doğrunun yardımcısıdır.
Hak yolu varken bok yolu seçilmez.
Halaya giren kolunu sallar.
Halka verir talkını, kendi yutar salkımı.
Hamala semeri yük olmaz.
Hapaz ile su içmeye, anası evinden kız sevmeye doyum olmaz (1961 doğumlu, Antalya-Serik'li Mustafa Aydın'dan naklen Said Dağdaş, 1986, İstanbul-Fatih):
Harman yel ile, düğün el ile olur.
Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
Hasta yatan değil, eceli gelen ölür.
Havada ahreni ile uçmayan kuşun sesi havadan değil, tavadan gelir.
Haydan gelen huya gider.
Hazıra hanak, pişmişe konak.
Helal kazanç ile pilav yenmez.
Hem kız, hem baldırı düz hem de ucuz olur mu?
Her akla geleni işleme her ağacı taslama.
Her günün bir gecesi vardır.
Her işin başı sağlık.
Her işte bir hayır vardır.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Her kuşun eti yenmez.
Her şakanın altında bir gerçek yatar.
Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
Her şeyin yenisi, dostun eskisi.
Her taş baş yarmaz.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Her zamanı bir sayma.
Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını beğenmiş.
Herkes bildiğini okur.
Herkes ektiğini biçer.
Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
Herkesin aklı bir olsaydı, koyunlara çoban bulunmazdı.
Hıdrellez yaz kapısı, yedi gün sürer tipisi.
Hırsız sekiz, köşe dokuz.
Hırsızlık bir yerde geçerlidir. O da ilimde... (Yazır’lı Yörük Veli’sinden naklen Dodurgalı Lütfi Emik'den naklen Said Dağdaş, 24.09.2004): Hırsızlık caiz değildir. İlmin öneminden ötürü; yalnızca ilimde hırsızlık yapılabilir anlamında.
Hızlı giden atın boku seyrek düşer.
Hiçbir şeye sahip olmayanın kaybedeceği hiçbir şey yoktur.
İnsan bilmediğini ayağının altına alsa başı göğe erer.
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.
İnsan eşek olunca semer vuran çok olur.
İnsan göre göre, hayvan süre süre.
İnsan insanın şeytanıdır.
İnsan kendini beğenmese çatlar.
İnsan sözünden , hayvan yularından tutulur.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
İnsan çeşit çeşit, yer damar damar.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.
İnsanın canı acıyan yerindedir.
İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var?.
İnsanın vatanı doğduğu yer değil, doyduğu yerdir.
İp inceldiği yerden kopar.
İplik pazarında Fatmacığa kim?.
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
İstemem diyenden korkmalı.
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
İt, boku acından yer.
İt ağzını kemik tutar.
İt derisinden post olmaz.
İt değmekle deniz pis olmaz.
İt ite buyurur, it de kuyruğuna.
İt iti suvatta bulur.
İt itin ayağına basmaz.
İt itin kuyruğunu bırakmaz.
İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış.
İt kışı geçirir ama gel derisinden sor.
İt sürü para kazan.
İt ulur, birbirini bulur.
İt yal yediği kapıyı bekler.
İt ürür, kervan yürür.
İt ürür kervan yürür.
İt yediği günde, at yedi günde belli eder (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008) ! Beslenmenin vücuda faydası konusunda canlıdan canlıya fark vardır.
İte dalanmaktan çalıyı dolanmak iyidir.
İte vurmazlar sahibinin hatırı var diye.
İti an, taşı eline al.
İti öldürene sürütürler.
İtin ahmağı baklavadan pay umar.
İtin akılsızı kurban bayramında sılaya gider.
İtin duası kabul olsa gökten kemik yağar.
İtin gönlüne kalsa günde bir leş yer.
İtin kuyruğu kalıba konmakla doğrulmaz.
İtle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir.
İtle çuvala girilmez.
İven kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
İven sinek süte düşer.
İyi insan sözünün üstüne gelir.
İyi nasihat verilir, iyi ad verilmez.
İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir.
İyilik eden iyilik bulur.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
İyilik iki baştan olur.
İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.
İşini hak et de (yap da), (gerekirse) tüfeğine taş doldur.
İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına.
İşkilli büzük dingilder.
İşleyen demir ışıldar.
İştah dişin dibindedir.
İşten artmaz, dişten artar.
İşçi kırk yılda, tüccar kırk günde.
İbadet gönül şenliğiyle olur (Fatmana Dağdaş, Dodurgalar).Gönül şen olmazsa ibadetten de haz alınmaz.
İbadet de gizli, kabahat da.
İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır.
İki analı sütten, iki karılı bitten ölürmüş (F. Dağdaş)! “İki analı sütten, iki karılı bitten ölürmüş„ derler. Herif denemiş tanımıştır zaacına!. Öyledir o işler, öyledir...
İki aslan bir posta sığmaz.
İki baş bir kazanda kaynamaz.
İki cambaz bir ipte oynamaz.
İki çanak bir yerde tıngırar (F. Dağdaş)! Çokluk olan yerde tartışma, farklı görüş ve anlaşmazlık muhakkak olur anlamındadır.
İki çıplak bir hamama yakışır
İki gönül bir olunca (olursa) samanlık seyran olur.
İnsaf dinin yarısıdır (Selahaddin Kusekenani, Tebrizli Orman Mühendisi, 6.6.1999, Antalya, Cevizli’de naklen alınmıştır): Azeri Türkçesinden bir atasözü.
İnsan kocar, gönlü kocamaz.
İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa (anlaşır).
İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
İnsana kar gibi, kara kor gibi dokunur! Kabayelin (bozyelin) zararı ve faydası için kullanılan atasözü. Necati CENGİZ, Orman Müh., 25.12.2005, Uluborlu/Isparta).
İnsanın alası içinde; hayvanın alası dışında.
İp inceldiği yerden kopar.
İp kırıldığı yerden ulanır(eklenir).
İnsana kar gibi, kara kor gibi dokunur! Kabayelin (bozyelin) zararı ve faydası için kullanılan atasözü. Necati CENGİZ, Orman Müh., 25.12.2005, Uluborlu/Isparta).
İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek!: Haddini bilmek insan için çok büyük meziyettir anlamında.
İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek, yedincisi haddini bilmeyeni de haddini bildirmek ! Mehmed Mail Büyükerman, Eskişehir milletvekili, 27.04.2000, Kanal 7 televizyonu, saat 20:00 haberleri.
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
İstemek bir ayıp, vermemek iki ayıp.
İstemek yüzler karası, istemeden veresi (F. Dağdaş, 8.5.2000):
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
İş gördün sıvış, ekmek gördün giriş! (17.8.2005, Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)
İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
İşine hor bakan, boynuna torba takar.
İşini kış tut, yaz tutarsa bahtına.
İşini bilmeyen çavuşlar, döner bokunu avuçlar.
İşkilli büzük dingilder (Zülfikar KÖKÇÜ, 23.07.2002, Mersin-Davultepe)! “İşkilli yürek büngülder“ ile yaklaşık aynı anlamdadır.
İşkilli yürek büngülder (Osman Ünlü, 1987, Y. Dodurga, 1962’li)! Endişeli olan korkuludur. Meraklıdır anlamında.
İşleyen demir ışıldar.
İt deriyi nur da olsa sürükler
İt ite, it de kuyruğuna buyurur (Sadık Şimşek, 1962 doğumlu, 11.2.2002): “El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış!” atasözü ile benzer anlamda bir atalar sözü.
İt ile dalaşacağına, yolunu değiştir.
İt iti ısırmaz.
İt kağnının gölgesine yatmış, ne koyu gölgem var demiş.
İt karı bolsar, yatıp ürür (Eski Doğu Türkistan atasözü, Yaşar Süngü’den naklen, 29.08.2007, Yeni Şafak, s. 5). 22 Temmuz 2007 seçimlerinin sonuçları için kullanılabilir... “Kuvvetten düşen it, yatıp ürür” ya da “Yaşlanan it, yatıp ürür. ” şeklinde Türkiye Türkçesine aktarılabilecek bir atalar sözü. Toplum nezdine itibarı kalmayan, sadece ortalığı velveleye verir anlamında.
İt utansa don giyer.
İt ürür, kervan yürür (Sadık Albayrak, 19.10.2003, Yeni Şafak, s. 14)! “Yaya kaldın, Tatar ağası!... İt ürür, kervan yürür!”
İti an çomağı hazırla.
İti, öldürene sürütürler.
İtin ısırmayanı, atın osurmayanı olmaz.
İven (acele eden) kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
İyi insan lafının üzerine gelirmiş.
İyi yemek (Ey yemek), iyi merek (ey merek), Mart’ta gerek (Kay saçmeli, kay meregi, martşi saçiro (1985’li, Borçka-Camili (Macaħeli)'li Sinem Gökdemir'den naklen Said Dağdaş, 24 Mayıs 2006)! Hem insanlar için, hem de hayvanlar için asıl gıda ihtiyacı, yazdan yapılan hazırlığın tükenme zamanı olan baharın ilk döneminde gereklidir anlamında… Mart ayı, sürprizler ayıdır. Her an, herşey olabilir. Ani kış şartları, Mart ile Nisan sonu arası hala baskın yapabilir. Bu nedenle tedbirli olmak gerekir anlamında…
İyiliğe karşı iyilik her kişinin işi, kötülüğe karşı iyilik er kişinin işi.
Kar mı soğuk, söz mü soğuk (F. Dağdaş, 8.4.2000)?:Çirkin sözün getireceği menfilik anlatılmak istenmektedir. Sözün çirkini, hamı daha soğuktur. Çünkü kar eriyiverir de ılıyıverir. Söz öyle değil... Kar mı soğuk, söz mü soğuk demiş!.. Sözlerini beğenmiyorum teyzengilin!
Kar, yağdığı gün tozar: Tam zamanında yapılan eğlence, harcama v.b. hususlarda işin gereği yapılması gerekli hallerde söylenir. Düğünde, halka verilecek ikramlarda pek masraftan kaçınma, her zaman değil anlamında.
Kara çadırın dışı da bizim, içi de bizim (F. Dağdaş, 18.08.2002). Akrabanın karşılaştığı dert, tasa bizi de ilgilendirir anlamında.
Kara gün kararıp kalsa, ağlayanlar gülmez imiş (Fatmana Dağdaş): İşimiz eninde sonunda yoluna girer, üzülme anlamında.
Kardeş varlığı, koca darlığı severmiş (Fatmana Dağdaş, Eylül 1983):
Kareçi kızından hatun olmaz, olsa da dilenmeden doymaz (Dr. Sadeddin Açar, 1956’lı, Urfa-Birecik’li, 14.11.2007)!
Karı doğurduğu kızı beğenmez! Çulhacı dokuduğu bezi!.. (F. Dağdaş).
Karı kayınına, para koynuna.... (F. Dağdaş, Eylül 1983)!: Hanım sadece erkek kardeşinde, para da kişinin en güvenli yeri olan göğsünde tam güvende olur anlamında.
Karın doyurmaz, kasık kaldırmaz (Fatmana Dağdaş): Gıdalı yemek yemeyince söylenir.
Karının dolaşığı, akşamdan kor bulaşığı (F. Dağdaş, Dodurgalar)! “Avradın dolaşığı, akşamdan sabaha kor bulaşığı” (Fatma Uğur, 1972'li, Akseki-Kuyucak’lı, 6.9.2007)! atasözü ile aynı anlamda…
Karının dolaşığı, sabaha kor bulaşığı…
Karının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin! (1958 doğumlu ve İskilip’li Yaşar Sönmez’den naklen Said Dağdaş, 6.12.2001).
Karısı güzel olanla, toprağı güzel olanı rahat bırakmazlar! (8 Şubat 2007, Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu).
Karıya sır verme, kındırayla tög silme (F. Dağdaş, Eylül 1983)!:
Karlı Pazar, kârlı pazar (Cemal Dağdaş’dan naklen F. Dağdaş, 01.1980; 29.11.2000)!: Çarık imalatı ve satışı ile uğraşanların bol alışveriş yaptıkları mevsimi tarif etmek için kullanılırmış. Alış-veriş yoğunluğu halkın ihtiyacının belirginleştiği zamanlarda artar.
Kasap sevdiği deriyi yerden yere vururmuş! “Kasap sevdiği deriyi yere yatırırmış!” atasözü ile aynı anlamda.
Kasap sevdiği deriyi yere yatırırmış (9 Haziran 2008, Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!:
Kaşıklıktan kaşık düşmeyle beraberdir... Karıdan çocuk eksilmez! (Gülizar Baz, 1999): Taze çocuğu ölen hanıma teselli vermek için söylenen teselli sözü. Hanımdan çocuk eksilmez anlamında...
Kaz kaz ile, kız kız ile, kel tavuk kel horoz ile (Fatmana Dağdaş): Herkes, herşey dengi ile…
Kazan yanına varma, karası bulaşır (Demirdal, 1968, s. 568) ! İsparta-Uluborlu.
Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur (Celil Yaman, 12.09.2007)! Kaybedilen mal, kıymete biner anlamındadır. “Ölen inek sütlü olur!„ atasözü ile aynı anlamda.
Kelin, köre olacak sözü olmaz (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Kem alat ile kemalat olmaz (Talat Memiş): Alet işler el övünür atasözü ile benzer anlamda (Talat Memiş, Ilgaz, Ödemiş köyü, Orman Müh., Şubat 2006).
Kemanenin sesi sabaha karşı çıkar (F. Dağdaş, 8.4.2000)!
Kendi devesini güden, yorulmaz (Denizli-Dodurgalı’lı Mehmed Baz (1929 doğumlu), 12.07.2008)!: Kendi işinde çalışmak, insana zevk verir anlamında...
Kepenek altında er yatar! Keçe altında er yatar! (Şakir Kara, 1960 doğumlu, 2001, Ankara-Bala-Yeniyapan, Şeyhli) atasözünün yöremizde kullanılan şeklidir.
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner (Milli Gazete, 1999). Bugün böyle kalmaz, ümitli ol anlamında.
Kesiyor ama, ses çıkarmıyor (Çravz da ar eģzguncbá) (Mine Özdoğan, 1985’li, Borçka-Camili (Macaheli), 24 Mayıs 2006)! Daha çok gizli iş çevirip başkalarına belli etmemeye çalışan kişiler için kullanılır. Dıştan bakınca aslında bilinen, daha çok gençlerin gizli sevilerini dile getirmekte de kullanılır.
Keyfin pahası olmaz (A. Gülsoy’dan naklen Y. Gülsoy, 4.6.2007)! 1932’de rahmetli olan Kastamonu’lu Ali Gülsoy’dan naklen.
Kıl beşi, gör işi (Hacı Üveyiszade’den naklen Mustafa Kurucu)… Namazı asla ihmal etme! Anlamında uyarı.
Kına günü (gecesi) edük aranmaz (20.7.2008, 1981’li Birdal Yaman’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! “Şimdi bunun sırası mı”? anlamında zamansız iş yapılmayacağını vurgulayan bir atasözü. Not: “edük” ayakkabı anlamındadır.
Kır atın yanında duran, ya huyundan ya tüyünden (Fatmana Dağdaş): “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü ile eş anlamlı.
Kısmetsiz köpek, kurban bayramı günü sılaya gidermiş (1959’lu Fikri Kaya’dan naklen Said Dağdaş, 27.10.2008)!
Kız anadan öğrenir çeyiz düzmeyi, oğlan babadan öğrenir oba gezmeyi (F. Dağdaş)! Bu atasözü “Oğlan babasından öğrenir yazı yazmayı, kız anasından öğrenir sokak gezmeyi.”şeklinde de söylenir.
Kız anasından gördüğü sofrayı serermiş! 7.10.2003’de H. Erdal (Kırıkkale, Delice)’dan İstanbul’da alınmıştır..
Kız anasından görür sofra düzmeyi, oğlan babasından görür sohbet gezmeyi (Şahin Irmalı, 1965’li, Çankırı-Çerkeş’li, 6.2.2008)! “Kız anadan öğrenir çeyiz düzmeyi, oğlan babadan öğrenir oba gezmeyi (F. Dağdaş, Dodurgalar)” atasözü ile benzerdir.
Kız bibiye, oğlan dayıya gelir (Dr. Sadeddin Açar, 1956’lı, Urfa-Birecik’li, 14.11.2007)!
Kız kareçi , hatun olmaz! (Fatih Yıldız, 1971’li, Mardin’li, 30.1.2006) “Çingene kız, hatun olmaz!“ (Fatih Yıldız, 1971’li, Mardin’li).
Kız kıskıda (gısguda), gelin baskıda (1.6.2007, 1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Kıskı kelimesi mengene anlamındadır. Kızın gözetlenmesi, gelinin de üzerinde biraz baskı yapılması gerekir anlamında…
Kızı kızıka görme gelinike gör, gelinike görme, beşik ardında gör ! (Kızı kız iken görme gelin iken gör, gelin iken görme, beşik ardında gör !) Sorumluluk sahibi olunca sağlıklı değerlendirme yapılabilir anlamında (1972 doğumlu, Akseki-Kuyucak’lı Fatma Duru’dan naklen S.Dağdaş, 30.08.2008).
Kızı kızken görme, gelin olunca gör!
Gelin olunca görme, doğum yapınca gör (18.5.2007, 1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Kızıın niteliklerini hemen değil, gelin olduktan sonra değerlendir. O da yetmez, doğum yapıp ana olunca yapılan değerlendirme çok daha sağlıklıdır anlamında…
Kızı olanın dili olmaz (Memleketimiz Acıpayam’ın komşusu olan, aynı kültürü paylaşan Burdur-Gölhisar civarından)!
Kızlar saçından, oğlanlar traşından belli olur (F. Dağdaş, 9.2.2000): “Ekmek bezeden, kız teyzeden belli olur’’ atasözü ile (Tan, 1985, s. 52) benzer anlamdadır.
Kimse yoğurdum (ayranım) ekşi demez: Kimse kendini haksız çıkarmaz.
Kimseden havf eylemez, Allah’ dan havf eylemeyen (İzzet Molla): Hicret Takvimi, (9 Nisan 1999).
Kişi, giyimiyle karşılanır, konuşmasıyla uğurlanır (M. Baz, 9.2.2000): Giyim ve konuşmasının içeriği ile insanlar değerlendirilir anlamnında.
Kocaya varması var ama, koca koca entari yümesi de var (F. Dağdaş, 08.1983)!
Koçluk kuzu salda belli olur (Hakkı Yılmaz’dan (Ö.T.: 1999, 97 yaşında rahmetli olmuş.), Alican Yılmaz, Kırşehir-Mucur, 31.05.2002): ”Olacak oğlan bokundan belli olur!” sözü ile eş anlamlı…
Koçyiğit, bağ beller (M. Baz, 10.4.1994)! Herkes elinden gelen işi yapar.
Komşu kızı çapaklı olur, çapağını silebilen alır (F. Dağdaş, Eylül 1983)!
Komşu komşudan mal aparar irs aparar(yetişer, kalar)“ (Tebrizli Orman Mühendisi S. Kusekenani, 1999): Komşu komşuya mirasçı olacak kadar yakındır” anlamında.
Konuşursan mert oğlu mertle konuş, ne ararsın Kürt oğlu Kürtle demiş (F. Dağdaş, Aralık 1984)! Dostunu, arkadaşını iyi, sana yararı olacak insanlardan seç anlamında...
Kork, Allah’dan korkmayandan (F. Dağdaş): Allah’dan korkmayandan korkulur.
Köy boncuğu köye takılmaz! Öz memleketinde çalışılması uygun değildir anlamında (Ayşe Yaman’dan Celil Yaman, 18.08.2005, Bartın-Ulus).
Kul bunalmayınca Hızır erişmez: (Fatmana Dağdaş) Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır anlamında.
Kul görüneni yese, acından ölürmüş (F. Dağdaş, Aralık 1980)! Rızık Allah’dandır! cümlesi ile benzer anlamda kullanılmaktadır.
Kuma gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş (24.11.2006, 1953’lü Menekşe DANYILDIZ (Kızılcahamam-* Kahyalar köyü)’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!
Kurt, dumanlı günü sever (F. Dağdaş, Mayıs 1980)!
Kuş, kuşun yamacında öter (Kayseri-Develi’li, 1941’li Mustafa Kılıç’dan naklen S. Dağdaş, 11.02.2008)! Herkes dengi ile iletişim, dostluk kurar anlamında. “Davul, dengi dengine vurur!” atasözüne yakın anlamda düşünülebilir.
Kuvvet öküzde olur (Mehmed Baz):
Kürt yer, çarığına bakar (Esra Ersoylu’dan naklen, 10.07.2007, Kars-Sarıkamış)! “Kişi, işinin bittiğine bakar” anlamında…
Kürt yiyince, gözü çarığına düşermiş (4.03.2008, Kırıkkale-Bahşılı’dan Faruk Tezel)! “Kişi, işinin bittiğine bakar” anlamında…
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
Koyunun götü bir gün açıksa keçininki her gün açık.
Koyunun kuyruğu var örter.
Koyunun melediğini kuzu melemez.
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
Koça boynuzu yük değil.
Kuduz ölür ama daladığı da ölür.
Kul azmayınca Hak yazmaz.
Kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli.
Kul kusursuz olmaz.
Kul sıkılmayınca Hızır yetişmez.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.
Kul teftişte, gözelim Mevla ne işte.
Kurban etiyle köpek tavlanmaz.
Kurcalama sivilceyi, çıban edersin.
Kurcalama sivilceyi çıban edersin.
Kurda neden boynun kalın? demişler, işimi kendim görürüm de ondan demiş.
Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser.
Kurnaz hırsız ev sahibini bastırır.
Kurt dumanlı havayı sever.
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
Kurt komşusunu yemez.
Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.
Kurtla görüşürsen köpeğini yanından ayırma.
Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz.
Kuru bok göte yapışmaz.
Kuru gayret, çarık eskitir.
Kuru laf karın doyurmaz.
Kurunun yanında yaş da yanar.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Kusursuz güzel olmaz.
Kutlu gün doğuşundan.
Kutsuz kuşun yuvası doğan yanında olur.
Kuzguna yavrusu şahin görünür.
Kuzusuna kıymayan kebap yiyemez.
Kuş darıdan kaçar mı?.
Kuş kanadına kira istemez.
Kuş var eti yenir, kuş var et yedirilir.
Kuşa kafes lazım, boruya nefes.
Kuşkulu uyku evin bekçisidir.
Kuşu kuşla avlarlar.
Köleden ağa olan minareyi sesiyle yıkar.
Köpek bile yal yediği kaba pislemez.
Köpek ekmek veren kapıyı tanır.
Köpek sahibini ısırmaz.
Köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez.
Köpek sürünmekle etek kesilmez.
Köpeksiz sürüye kurt girer.
Köpeğe gem vurma, kendisini at sanır.
Köpeği dövmeli ama, sahibinden utanmalı.
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kör Allah'a nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar.
Kör bıçak ele , iş bilmeyen avrat dile.
Kör görmez, sezer.
Körden gözlü, topaldan ayaklı, deliden deli.
Köre elvandan bahsolunmaz.
Köre şimdi gece demişler; ne zaman gündüzdü demiş.
Körle yatan şaşı kalkar.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur.
Körün istediği bir göz, ikiolursa ne söz.
Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz.
Körün istediği iki göz, biri ela biri boz.
Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek.
Kötü komşu insanı hacet sahibi eder.
Kötü söyleme eşine, ağı katar aşına.
Kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir.
Köyden köye it ürümez.
Köylü, misafir kabul etmeyiz demez, konacak konak yoktur der.
Köylü birbirine düşmezse Osmanlı mıkla yiyemez.
Köylünün kahve cezvesi karaca amma sürece.
Köşe taşı köşede yakışır.
Küheylan at, çul içinde de bellidir.
Külhancının beyliği hamamcılık demişler.
Küpe küp deyince küp adama düp der.
Kürdün yağı çok olunca, hem yer, hem yüzüne sürer.
Kürk ile börk ile adam olunmaz.
Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
Kıbleden geldi kışımız, Allah'a kaldı işimiz.
Kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz.
Kılıç kınını kesmez.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
Kırk gün taban eti, bir gün av eti.
Kırk hırsız bir çıplağı soyamamış.
Kırk serçeden bir kaz iyi.
Kırk yılda bir ölet olur, eceli gelen ölür.
Kırkından sonra azanı teneşir paklar.
Kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar.
Kırlangıcın zararını biberciden sor.
Kırlangıç bir zararsız kuş; git Yemen iline danış.
Kısa günün karı az olur.
Kısmet gökten zembille inmez.
Kısmet ise gelir Hint'ten, Yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden?.
Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar.
Kısmetsiz köpek, sabaha karşı uyuyakalır.
Kız beşikte çeyiz sandıkta.
Kız evi naz evi.
Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır , ya zurnacıya.
Kızı kızken görme, gelinken gör; gelinken görme beşik ardında gör.
Kızı kızıka görme gelinike gör, gelinike görme, beşik ardında gör ! (Kızı kız iken görme gelin iken gör, gelin iken görme, beşik ardında gör !) Sorumluluk sahibi olunca sağlıklı değerlendirme yapılabilir anlamında (1972 doğumlu, Akseki-Kuyucak’lı Fatma Duru’dan naklen S.Dağdaş, 30.08.2008).
Kızın var, sızın var.
Kızını dövmeyen dizini döver.
Kış kış gerek, yaz yaz.
Kış kışlığını, kuş kuşluğunu gösterir.
Kabiliyetli çırak, ustadan usta olur.
Kaçan balık büyük olur.
Kaçan kızın bohçası küçük (hafif) olur.
Kadı anlatana göre fetva verir.
Kadının biri alâ, ikisi belâdır.
Kâfirden hacı, elden bacı olmaz.
Kakma el kapısını el ucuyla, yiterler kapını var (olanca) gücüyle.
Kem alat ile kemalat olmaz (Talat Memiş): "Alet işler el övünür!" atasözü ile benzer anlamda (Talat Memiş'den naklen Said Dağdaş, Ilgaz, Ödemiş köyü, Orman Müh., Şubat 2006).
Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al.
Kendi devesini güden, yorulmaz (Denizli-Dodurgalı Mehmed Baz (1929 doğumlu)'dan naklen Said Dağdaş, 12.07.2008)!:Kendi işinde çalışmak, insana zevk verir anlamında...
Kendi düşen ağlamaz.
Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.
Kendi eden, kendi bulur.
Keskin bıçak olmak için çok çekiç yemek gerek.
Keskin sirke küpüne zarar verir.
Kılıç kınını kesmez.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
Kırk hırsız bir çıplağı soyamaz.
Kırk yıl ecel yağsa, eceli gelen ölür.
Kız beşikte çeyiz sandıkta.
Kızım sana diyorum, gelinim sen anla.
Kızın kimi severse güveyin odur, oğlun kimi severse gelinin odur.
Kızını dövmeyen dizini döver.
Kimi bağ bozar, kimi bostan bozar.
Kimi yer, kimi bakar. Kıyamet ondan kopar.
Kişi refikinden azar.
Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi.
Koca sağlığı, kardeş varlığı sever.
Koçluk kuzu, salda belli olur (Hakkı Yılmaz’dan (Ö.T.: 1999, 97 yaşında rahmetli olmuş.) naklen Kırşehir-Mucur'lu Alican Yılmaz'dan naklen Said Dağdaş,31.05.2002): ”Olacak oğlan bokundan belli olur!” sözü ile eş anlamlı…
Kol kırılır, yen içinde kalır.
Komşu kızı çapaklı olur, çapağını silebilen alır (F.Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş,Eylül,1983)!
Komşu komşudan mal aparar(Tebrizli Orman Mühendisi S.Kusekenani'den naklen Said Dağdaş, 1999):
Komşu komşudan irs aparar(yetişer, kalar)(Tebrizli Orman Mühendisi S.Kusekenani'den naklen Said Dağdaş, 1999)!: “Komşu komşuya mirasçı olacak kadar yakındır” anlamında.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Komşuda pişer, bizede düşer.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Konuşursan mert oğlu mertle konuş, ne ararsın Kürt oğlu Kürtle demiş (Dodurgalı F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, Aralık 1984)!: Dostunu, arkadaşını iyi, sana yararı olacak insanlardan seç anlamında...
Kör alıcının, kör satıcısı olur (F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, Aralık 1979)!: Denklik vurgusu için kullanılır.
Kör alıcının kör satıcısı vardır.
Kör Allah’a nasıl bakarsa, Allah da ona öyle bakar (Hamid Erdal'dan naklen Said Dağdaş, 20.09.2001, Delice, Kırıkkkale, 1964 doğumlu): Allah’dan korkmayandan korkulur.
Körler sağırlar birbirini ağırlar.
Kötü komşu insanı mal sahibi yapar.
Kötü tarlanın verdiğini, yiğit kardeş vermez.
Köy boncuğu köye takılmaz!: Öz memleketinde çalışılması uygun değildir anlamında (Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman'dan naklen Said Dağdaş, 18.08.2005, Bartın-Ulus).
Köy buldum köpeksiz, içinde dolaşıyorum değneksiz (Sopeliv vnahe u dzağlo, şyan viyarebi u gargno). (1985’li, Borçka-Camili (Macaheli)'li Sinem Gökdemir'den naklen Said Dağdaş, 21 Mart 2009)!
Kul görüneni yese, acından ölürmüş (F. Dağdaş'dan naklen Said dağdaş, Aralık 1980)!: Rızık Allah’dandır! cümlesi ile benzer anlamda kullanılmaktadır.
Kuma gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş (24.11.2006, 1953’lü Menekşe DANYILDIZ (Kızılcahamam-Kahyalar köyü)’dan naklen Bartın-Ulus’lu,1979’lu Celil Yaman'dan naklen Said Dağdaş)!
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
Kurt kuzu kaptığı yeri dokuz defa yoklar.
Kuru laf karın doyurmaz.
Kurunun yanında yaş da yanar.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Kuş, kuşun yamacında öter !(Kayseri-Develi’li, 1941’li Mustafa Kılıç’dan naklen S. Dağdaş, 11.02.2008):
Herkes dengi ile iletişim, dostluk kurar anlamında. “Davul, dengi dengine vurur!” atasözüne yakın anlamda düşünülebilir.
Kürt yer, çarığına bakar (Esra Ersoylu’dan naklen Said Dağdaş, 10.07.2007, Kars-Sarıkamış)!: “Kişi, işinin bittiğine bakar” anlamında…
Kürt yiyince, gözü çarığına düşermiş (Kırıkkale-Bahşılı’dan Faruk Tezel'den naklen Said Dağdaş, 4.03.2008)!: “Kişi, işinin bittiğine bakar” anlamında…
Laf ile peynir gemisi yürümez.
Laf lafı açar.
Laf torbaya girmez.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Lafla pilav pişerse deniz kadar yağı benden.
Latife latif gerek.
Leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider.
Leyleğin ömrü laklak ile geçer.
Lodosun gözü yaşlı olur.
Lokma karın doyurmaz, şefkat artırır.
Lokma karın doyurmaz,şefkat artırır.
Lokma çiğnemeden yutulmaz.
Mahkeme kadıya mülk değil.
Mal adama hem dost, hem düşmandır.
Mal adama hem dost,hem düşmandır.
Mal canı kazanmaz, can malı kazanır.
Mal canı kazanmaz,can malı kazanır.
Mal canın yongasıdır.
Mal istersen bedeninden, evlat istersen belinden.
Mal malamatı örter.
Mal melameti örter.
Malı mala canı cana ölçmeli.
Malı ongun olanın adı angın olur.
Malın iyisi boğazdan geçer.
Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür.
Mart ayların çingenesidir.
Mart ayı, dert ayı.
Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Mart martladı, tavuk yumurtladı.
Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür.
Mart çıkmadıkça dert çıkmaz.
Martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak.
Martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye.
Martta yağmasın, nisanda dinmesin.
Mayasız yoğurt tutmaz.
Maymun yoğurdu yemiş, artığını ayının yüzüne sürmüş.
Mazlumun ahı, indirir şahı.
Maşa varken elini ateşe sokma.
Meramın elinden bir şey kurtulmaz.
Merdiven ayak ayak çıkılır.
Merhametten maraz doğar.
Meyhaneciden kefil istemişler,bozacıyı göstermiş.
Meyhaneciden şahit istemişler bozacıyı göstermiş.
Meyil verme evliye, eve gider unutur.
Meyve veren ağaç taşlanır.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Mezar taşı ile övünülmez.
Minare de doğru, ama içi eğri.
Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Miras helal, hele al demişler.
Mirasa nereye gidiyorsun? demişler; esip savurmaya demiş.
Miri malı balık kılçığıdır, yutulmaz.
Misafir ev sahibinin kuzusudur.
Misafir kısmeti ile gelir.
Misafir misafiri istemez , ev sahibi ikisini de.
Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu bırakır.
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Misafir üç gün misafirdir.
Misafirin umduğu ev sahibine iki övün olur.
Misafirin yüzsüzü sahibini ağırlar.
Misk yerini belli eder.
Miskçiyle konuş, miskine bulaş; pisçiyle konuş, pisine bulaş.
Miyancının kesesi bol olur.
Mum dibine ışık vermez.
Mum yanmayınca pervane dönmez.
Müft olsun da zift olsun.
Mühür kimde ise Süleyman odur.
Mürüvvete endaze olmaz.
Mısıra yağmur geliyor demişler; çapan birlik mi? demiş.
Mızrak çuvala sığmaz.
Namaza meyli olmayanın ezanda kulağı olmaz.
Namazda meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.
Nasihat isteyen tembele iş bulursun.
Ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına.
Ne doğrarsan aşına,o çıkar kaşığına.
Ne ekersen onu biçersin.
Ne idik,ne olduk.
Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör.
Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Ne oldum dememeli,ne olacağım demeli.
Ne verirsen elinle, o gider seninle.
Ne verirsen elinle,o gelir seninle.
Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl.
Nefesin elverirse borazancı başı ol.
Nerde birlik, orda dirlik.
Nerde hareket, orda bereket.
Nerde çokluk, orda bokluk.
Nerede birlik,orada dirlik.
Nerede hareket, orada bereket.
Neren ağrırsa canın orda.
Nereye gitsen okka dört yüz dirhem.
Nikahta keramet vardır.
Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur.
Niyet hayır, akıbet hayır.
Niyet hayır,akıbet hayır.
Niyetsiz hacı, ya Bağdat'tan döner ya Arafat'tan.
Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.
Oynamasını bilmeyen kız; yerim dar demiş; yerini genişletmişler ; yenim dar demiş.
Oynaşına inanan avrat, ersiz kalır.
Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası.
Oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.
Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlan dayıya,kız halaya çeker.
Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.
Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.
Oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni.
Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun.
Oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü.
Oduncunun gözü omcada (bağ kütüğü) dilencinin gözü çömcede (tahta kepçe).
Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlanınki oğul bağı, kızınki bahçe gülü.
Okumayı sevmeyene dokuz hoca az.
Olacakla öleceğe çare yoktur.
Olmayalım keser gibi hep bana hep bana, olalım testere gibi bir sana bir bana. {Bencil olmayalım. Beraber olalım, ikimizin de faydasına olsun. Cengiz Özdemir, 26 Nisan 2008 Antalya}
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
Onbeşindeki kız ya erdedir, ya yerde.
Ortak atın beli kırık olur.
Otu çek köküne bak.
Oynayamayan gelin yerim dar dermiş
Ocağın yedisine, güvenme başkasına, ille de eşinin erkek kardeşine (güvenme!) (Zemheris ruvasa, numyendobi shvasa, ille de solis zmasa) (Sinem Gökdemir, 1985’li, Borçka-Camili (Macaheli), 24 Mayıs 2006)! “Para koynuna, karı (hanım) kayınına...“ (F. Dağdaş) atasözü ile benzer anlamda...
Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider.
Ocaktır aşı pişiren, karıdır adamı şişiren (F. Dağdaş, 11.1982)!
Odun çatar kül almaz, inek sağar yağ almaz (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! Işini tertipli yapmayan kişi hakkında kullanılır.
Oğlan babasından öğrenir yazı yazmayı, kız anasından öğrenir sokak gezmeyi..
Oğlan oyuna gitti, kız koyuna gitti (F. Dağdaş, 2.3.2003)! Yaşlanan ve yalnız kalan kişilerin halini anlatmak için kullanılır.
Oğlumun hasta oluşuna yanmam, huyunun değiştiğine yanarım! Önem vermemde, öncelik değişebilir anlamında (Kızılcahamam’lı 1981’li B. Yaman’dan naklen C. Yaman, Ulus-Bartın, 31.07.2007)...
Oğluna kız arayacağına, kızına yer ara (Fatmana Dağdaş): Önemli olan kızına iyi bir yuva kurmaktır.
Oldu olacak, kırıldı nacak! Seri gelmiş başa gelecek!.. Başa gelen musibetlerin fazlalığı vurgulanmaktadır (F. Dağdaş).
Orospunun torbası, viraneyi görene kadar (Şahistan Demirci, 1934’lü, Erzurum-Olur’lu,, 31.08.2003)!: Sözünde durmayan, yemininin hükmü olmayan zayıf şahsiyetleri tanımlamada kullanılır. Yandaki atasözü; evleneceği kadına içki içmeyi bırakacağını söyleyip evlendikten sonra bırakmayan, hanımına eziyet etmeye devam eden birini tanımlarken kullanıldı.
Otu çek, köküne bak (İlhami Turan, 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005)! - Toplum içindeki değerine, soyuna, sopuna bak. Sonra karar ver anlamında. “O kim ki... Otu çek köküne bak! (Cemal Basri Gökşen-1961’li, Maraş-Andırın, 31.07.2003).
- Soy ara, köpek eniği ata atasözü ile benzer anlamda... Otu çeker, köküne bakarlar...
Öküz öleceği zaman bıçak çoğalır (22.12.2004, A. Vahap Özdemir, 1965’li, Elaziz’li): Fırsat geçince, olacak iş olmayınca görüş ortaya koyan, derde derman olmaya yeltenen çok olur anlamında...
Öküze boynuzu yük gelmez (22.01.2000, Fatmana Dağdaş): Kocasının evinden baba evine geldiğinde kızını teselli için söylenen ifade. Kendinden bir parçadır anlamında.
Öküzün yazın harmanda pislediği, kışın saman olarak önüne gelirmiş (1.11.2006, Kırıkkale’li Faruk TEZEL’den naklen Celil YAMAN, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Geciktirilen, ihmal edilen işler mutlaka umulmadık, beklenmedik şartlarda karşımıza çıkar anlamında...
Yapılan kötü işin eninde sonunda, yapan kişiyi bulacağı anlamı da taşımaktadır.
Ölen inek sütlü olur (1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 25.8.2007)! Kaybedilen mal, kıymete biner anlamındadır. “Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur!„ atasözü ile aynı anlamda.
Ölmüş koyun, kurttan mı korkar (Mehmed BAZ)?.. Hesabını vermeyecek işi olmayanın gözü pek olur!
Ölü öldüğü günkü gibi yanılsa, gelin geldiği günkü gibi sevilse (F. Dağdaş, Aralık 1984)!.. “Yeni senek suyu soğuk tutar!„ atasözü ile benzer anlamda...
Ömer diyecek dudak domarışından belli olur (F. Dağdaş, 22.01.2000) Kişinin ne demek istediği ilk cümlelerinden anlaşılabilir.
Ön gürlüğü gelir geçer, Allah son gürlüğü versin (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Öz ağlar, göz de ağlar (Hacı Ömer Mengi, 1334’lü): Ağlama, içten gelir. İçtenlikten kaynaklanır (Dodurgalı, 18.07.2003).
Öğüt, bir hazine kadar değerli olduğu halde genellikle bedava verilir.
Ölecek tavşan çomağa karşı gelir.
Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Ölümü gören, hastalığa razı olur.
Ölürse yer beğensin‚ kalırsa el beğensin.
Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar
Ölüyü çok yıkarsan ya osurur, ya da sıçar.
Öz ağlamayınca göz ağlamaz (yaşarmaz).
Öküz öleceği zaman bıçak çoğalır (22.12.2004, A. Vahap Özdemir, 1965’li, Elaziz’li): Fırsat geçince, olacak iş olmayınca görüş ortaya koyan, derde derman olmaya yeltenen çok olur anlamında...
Öküze boynuzu yük gelmez (22.01.2000, Fatmana Dağdaş):Kocasının evinden baba evine geldiğinde kızını teselli için söylenen ifade. Kendinden bir parçadır anlamında.
Öküzün yazın harmanda pislediği, kışın saman olarak önüne gelirmiş (1.11.2006, Kırıkkale’li Faruk TEZEL’den naklen Celil YAMAN, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!: Geciktirilen, ihmal edilen işler mutlaka umulmadık, beklenmedik şartlarda karşımıza çıkar anlamında...Yapılan kötü işin eninde sonunda, yapan kişiyi bulacağı anlamı da taşımaktadır.
Ölen inek sütlü olur (1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 25.8.2007)!
Kaybedilen mal, kıymete biner anlamındadır. “Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur!„ atasözü ile aynı anlamda.
Ölmüş koyun, kurttan mı korkar (Mehmed BAZ)?.. Hesabını vermeyecek işi olmayanın gözü pek olur!
Ölü öldüğü günkü gibi yanılsa, gelin geldiği günkü gibi sevilse (F. Dağdaş, Aralık 1984)!..“Yeni senek suyu soğuk tutar!„ atasözü ile benzer anlamda...
Ömer diyecek dudak domarışından belli olur (F. Dağdaş, 22.01.2000) Kişinin ne demek istediği ilk cümlelerinden anlaşılabilir.
Ön gürlüğü gelir geçer, Allah son gürlüğü versin (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Öz ağlar, göz de ağlar (Hacı Ömer Mengi, 1334’lü): Ağlama, içten gelir. İçtenlikten kaynaklanır (Dodurgalı, 18.07.2003