09.04.09, 01:15 | #11 |
“Harput O eski Harput, Kale otağ olaydı Gönül dostların orda birbirini bulaydı N’olaydı, n’olaydı keşke olaydı Rindane şarap içip, erenler yâd olaydı Divan-ı Harputi’den bir güzel meşk olaydı N’olaydı, n’olaydı keşke olaydı” Harput Kale otağ olaydı da, bütün ervah, bütün gönül dostları o otağda bir arada olaydı! O ne güzel hatıralardı, o ne kalıcı dostluklardı? Vefadan gayri bir şey bilmedik. ‘edepten öte’ sözümüz olmadı. Muhabbet, bir sevginin ve bir saygının en asil örgüsüydü. Bugün Şairimiz, Elâzığ’ın teyzesi Berika Küçük Hanımefendinin taziyesindeyiz. Bizleri kapıda bir beyefendi insan, mahzun bir edayla, yılların yorgunluğunu üzerinde belli edercesine durgun gözlerle Kâinat Küçük karşılıyorlar. Bir vuslat eri kendileri. Hüznünü nasıl gizleyebilirlerdi ki? Hasret kokan yalnızlığını nasıl üzerinden atabilirdi ki? Gözlerin dolu dolu olduğu bir an, ‘Eğin’ gözlerimizin önüne geldi. Berika Hanımefendinin dua gibi bir şiiri vardı, ‘küçük şehir’ dedikleri Eğin üzerine. Şairimiz ne diyorlar; “Uzaktan göründü Eğin bağları Yeşil Fırat aralamış dağları Bu ayrılık hasta eder sağları Güzel yurdum, şen kalasın Eğin’im” Bizim tarihimizi, bizim özlemlerimizi, bizim hatıralarımızı şairlerimiz dillendirmişlerdir. Onlar, bu şehrin hafızalarıdırlar. Onlar, bu şehir ile birlikte doğmuşlar, bu şehir ile birlikte yürekleri atmıştır. Onlar, Harput’u gönüllerde yaşatan söz ustaları, ses mimarları! Tarihin asıl nakışları onların gönül çıralarıyla yakıldı! Şair sözüne lütfen, ne afakî ve nede hayal duvarlarına çarpan anlamlı ve anlamsız dalgalar deyiniz! O bilir, geceye bürünen ışık fazlarını! O bilir, sevda parıltılarına bürünen gönül nazlarını! Rahmetli Şeref Tan bir eserinde şöyle seslenir; “Çalın, söyleyin gakkom, yad edelim eskiyi Memişoğlu Fikret’i, Korukoğlu Şevki’yi Sunguroğlu İshak’ı ve daha nicesini ... Hatırlayıp çözelim gönül bilmecesini, Hacı Hayri; “Sinemde bir tutuşmuş...ocağ” dır, Bu ocağı göre nice “Hafızlar yahacahğdır!” Bizim şiirimizin dilinde Ahmet Yesevi ve ondaki hikmet dersleri vardır. Yunus da ki sadelik, duruluk ve aklık vardır. Dilimiz için ‘ses bayrağı’ dedik, ‘söz sancağı’ dedik, ‘hikmet pınarları’ dedik. Dilimizin asıl muhafızları şairlerimizdir. Onların nesilden nesle aktardıkları o mirasladır ki, vatan coğrafyası daha da azizleşmiş, insanımızın gönül dünyası daha ziyadeleşmiştir. Bir söz vardır, “sanatı ilim muhiti besler” Elâzığ, böyle bir ruha ve böyle asil bir muhite sahiptir. Ne deriz, “Her nefis, ölümü tadacaktır” Her yeni mutlaka eskiyecek, her doğan güneş batacaktır. “İnsan bir yolcudur, çocukluktan gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede devam eden bir yolculuk” Bir şey var ki, hayatı hayırlarla donatılmış bir insanın aramızda, sürekli hatıraları yâd edilerek, anılarak yaşayacağıdır. Çocukla çocuk, büyükle büyük olan bir halk muallimi, bir sanat dostu, bir şair, bir kibar hanımefendi aramızdan ayrıldı. Allah rahmet etsin diyor, sanat dünyamızın başı sağ olsun diyor ve yakınlarına sabır ve tahammül dileklerimizi belirtiyorum. Allah Rahmet eylesin ww.uydulife.tv
|
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|