..:: BİLGİ VADİSİ ::.. BİLGİ VADİSİ RSS   TWİTTER   BİLGİ VADİSİ FORUM FACE GRUBU  

Anasayfa Kimler Çevrimiçi Bugünkü Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   ..:: BİLGİ VADİSİ ::.. > GENEL KONULAR > İSLAM DÜNYASI > Hz Muhammed ( S.A.V.)
Google

   

 
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Peygamberimizde Diplomasi Ve İslama Davet Mektupları
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
927

Yeni Konu aç Cevapla
 
Seçenekler Stil
Eski 06.06.11, 03:26   #1
mucit
KIDEMLİ ÜYE
 
mucit - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
 
Üye Numarası: 4281
Üyelik tarihi: 17.04.2010
Nereden: Kocaeli
Mesajlar: 560
Konular: 522
Rep Bilgisi
Rep Gücü : 15
Rep Puanı : 63
Rep Seviyesi : mucit will become famous soon enough
Aktivite
Level: 21 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 518
Güç: 186 / 22262
Tecrübe: 75%

İletişim
Post Peygamberimizde Diplomasi Ve İslama Davet Mektupları

Peygamberimizde Diplomasi Ve İslama Davet Mektupları


Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Risalet görevine başladığında, hükümet edeceği bir devlete sahip değildi. O (aleyhisselam) elinde bulunan, Mekkeli hemşehrileri tarafından zulüm ve işkenceye tâbi tutulan, kendisine bağlı kimselerden müteşekkil, küçük bir cemaat idi.
Mekkelilerle bazı temaslar olmuşsa da buna pek diplomasi denemez. Ancak Medine’ye Hicret’ten sonradır, Muhammed (aleyhisselam)’in riyaset ettiği ve bir şehir-devlet içinde teşkilatlandırdığı, Müslüman camiasının sinesinden fışkıran gerçek manada bir diplomatik (siyasi) faaliyet kendini hissettirmeye başladı. Medine’ye varışının hemen ilk haftasında o bölgede, yerleşik Arap ve Yahudi kabileleriyle; daha sonra Medine ve Kızıldeniz arasında oturan kabilelerle, askeri ittifakları akdetmek maksadıyla girişilen müzakereleri bizzat yönetmişti.
Zaman zaman muhtelif kabilelerle diplomatik görüşmeler yapılıyorsa da, ilk gerçek diplomatik hareket, Bedir Harbi’nden kısa bir müddet sonra Habeşistan’a bir elçinin gönderilmesiyle olmuştur.*
Bunun dışında, özellikle hicretin altıncı yılının sonlarına doğru Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) komşu hükümdarlara (Bizans, Sasani, Habeş vs.) onları İslam dinine davet etmek gayesiyle müteaddit mektuplar göndermiştir.
Elçi Seçimi
O zamanki ortamı düşünecek olursak; liyakatli, yetişmiş diplomatlar meselesi mevzûbahis değildi. Rasûlullah ortaya çıkan durum ve şartlara göre en muktedir ve güzel söz söyleyebilen, belagat sahibi, İslam ilahiyatı hususunda iyi yetişmiş, zahid ve dinin en ayrıntılı ahkamını titizlikle yerine getiren kimselerden elçiler seçerdi.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in diplomat seçimi konusunda valilerine şöyle yazdığı rivayet edilir: “Şayet bana bir haberci (elçi) gönderecek olursanız bunu, vechi (yüzü) yakışıklı ve adı güzel olanlar arasından seçiniz.” Bu durum bazılarınca garip gibi algılanabilir. Oysa insanların dış görünüşü müessir olmaktadır. Nitekim Bizans’a gönderilen ve Hükümdarın huzuruna iki defa çıkan Dıhyet’ül-Kelbi (r.a.)’ yi hatırlayalım. Kendisi o kadar yakışıklı ve mütevazı idi ki, Melek Cebrail (aleyhisselam), Allah’ın vahyini Rasulullah’a getirirken ekseriya işte bu Dıhye’nin görünüş ve kıyafetinde O’na görünürdü.
Seçilen elçiler, eğer bir yere gönderilecekse, daha önce oraya gitmiş olmasına dikkat edilir; hatta az da olsa gideceği yerin dilini bilmesi istenirdi.(1)
Anlaşılan o ki, diplomaside elçi olayı büyük önem arz ediyor. Ne maksatla gönderilecekse seçim ona göre yapılır; temsil ettiği kişi veya kurumu iyi temsil edecek olan gönderilirdi.
Peygamberimiz Gönderilen Mektuplara Nasıl Başlardı?
Mektuplar, gönderilen kişilerin ve devletlerin durumuna göre de değişiyor. Belki genel bir kâide olarak zikredilmese de, umumiyetle devletlere yazılan mektubun kağıdı parşömenden, kabile reislerine ise deri parçasından olurdu.
Peygamberimiz ilk mektubuna “Senin adınla Allah’ım” diye yazdı. Bir süre böyle devam etti. Sonra; (11-41) ayeti nazil olunca, bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mektuplarına “BİSMİLLAH” diye başlardı. Bir müddet böyle devam ettikten sonra: (17/110) ayeti nazil olduktan sonra bir müddet de; “Rahman Olan Allah’ın Adıyla” diye yazmaya başladı. Neml suresi 30. ayetinin inmesinden sonra bütün mektuplarına “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” diye başladı. Nitekim, Allah Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) besmele yazılı mektubu Kayser’e geldiğinde onu okudu ve besmeleyi kastederek: “Böyle bir mektubu Davut oğlu Süleyman’dan sonra görmüş değilim.” dedi. (2)
Görüldüğü gibi, bütün mektuplarında Peygamberimiz Allah’ın adını anarak başlıyor. Fakat Kur’an tamamlanmaya doğru yaklaştığında en belirgin ayet ortaya çıktığı zaman, onu esas alarak mektuplarına başlamıştır.
Rasulullah’ın Diplomasideki Mahareti
Mekke’deki durumu yukarıda izah ettim. Medine’ye Hicret ettiğinde, her taraftan düşmanla sarılıydı. Güneyde Kureyş, kuzeyde Hayber Yahudileri ve Gatafan Kabilesi, içerde ise Yahudi kabileleri (Ben-i Kaynuka, Ben-i Nadir, Ben-i Kurayza) ve münafıklarla beraber müşrik Araplar vardı. Bunlar sürekli tehlike oluşturmaktaydı. Aslında bütün Arap Yarımadası O’na karşıydı.
“MEDİNE VESİKASI” diye de maruf olan İslam’ın ilk, hatta insanlığın da sayılı anayasalarından kabul edilen metni kaleme almasıyla beraber, iç güvenliği çok büyük oranda tesis etmiştir. Kendisine (İSLAMA ), karşı olan gurupların, birlikte hareket etmesine mani oldu. 10 yıl gibi kısa bir sürede bütün güçleri politik diplomasi önünde pasivize etti. O (sallallahu aleyhi ve sellem) Arap Yarımadası’nın tartışılmaz hakimi oldu. Aynı zamanda Arap kabilelerini bir yönetim altında toplayıp birleştiren, onlara barış ve esenlik sağlayan ilk insandı. Bu O’nun siyasi yeteneğinin ve diplomatik manevrasının bir sonucuydu.
Yönetici olarak adaletle hükmedip, insanların hayat tarzını ve sosyal düzenini bütünüyle değiştirdi.
Anarşiyi, kanun ve nizamla,
Kabilevi kan davalarını, bütünlük ve disiplinle İç bölünme ve çatışmaları, kardeşlik bağıyla;
Zulüm ve katli, adalet ve hayata hürmetle; Müstehcenliği ve zinayı, edeb ve iffetle; Fıskı, fazilet ve takvayla; Sınıf ayrımını, kardeşlikle; Putlara tapmayı, Allah’a itaatle değiştirdi.
Bu anlamda hiçbir devlet yöneticisi ile mukayese edilemeyecek üstünlüğe ve meziyete sahiptir.
Gönderilen Mektuplar
Hiç şüphesiz Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ülkenin çeşitli bölgelerinde bulunan kabile şeflerine, zekat ve vergi toplayıcılarına, Kur’an’ın emirlerini, mal ve toprakların bağış belgelerini ve farklı nitelikteki diğer düzenlemeleri ihtiva eden pek çok mektup yazdı; ancak O (sallallahu aleyhi ve sellem) en önemli mektupları Arap Yarımadası çevresindeki sekiz devlet başkanı ve kralına yazdıklarıdır.
Bu mektuplar hicretin 6. yılından, yani Hudeybiye Anlaşmasından sonra yazılıp gönderilmiştir. Mektuplar İslam’ı kabul etmeleri için davet niteliğini taşıyordu. Mektuba Besmele ile başlıyor, ardından “Allah’ın Rasulü Muhammed’den” ibaresi geliyor. Bilahare mektubun yazıldığı kimsenin ismi yer alıyordu. Kısa mesaj verildikten sonra her mektup, hemen hemen şu şekilde sona eriyordu: “İslam’ı kabul edersen selamet bulursun, şayet Allah’ın bu mesajından yüz çevirirsen bütün tebaanın (halk) günahı senin üzerine olacaktır.” Mektubun sonunda “Allah Rasulü Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem) ” mührü bulunuyordu. (3)
Bu sayfanın en üstündeki spotta da görüldüğü gibi, gönderilen bu mektuplardan birçoğu taraflarca olumlu karşılandı. Şart koşanlar (Yemen) oldu, inanmasa bile iyi karşılayanlar oldu (Mısır ve Rum) ama Pers kralı oldukça çirkin muamelede bulundu; hatta mektubu yırtıp parçaladı.
Bu mektuplardan anlaşılan o ki;
Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) davetinin bütün insanlık için olduğunu ve Müslümanların hangi vasıta ve imkanla olursa olsun dünyanın her köşesine İslam davetini yaymak zorunda olduğunu anlıyoruz. (4)
KAYNAKLAR:
1- İslam Peygamberi: Muhammed Hamidullah; İrfan Yay. İst. 1980 c.2 S. 1077-1082 C.1 S.336-425
2- Hz. Peygamberin Yönetimi (et-teratibü’l-idariyye) Kettani. İz Yay. İst.2003 C.1 S.291-292
3- Siret Ansiklopedisi (Hz. Muhammed A.S.) Afzahur Rahman İnkılap Yay.1996 İst. C.1 S.461-471
İslam’ın İftihar Tablosu-Sonsuz Nur-M.Fethullah Gülen. FEZA Yay.İst.1994 C.1 S.181-185
4- Fıkhu’s-Siyre : Ramazan el-Buti :Gonca Yay. İst. 1984 S.355-362
*Amr übnü Ümeyyet’it Damiri: Henüz müslüman değildi.
ww.uydulife.tv
__________________

♥♥(¯`´•.¸(¯`´•.¸ ________ღ♥♥ღ_________ ¸.•´´¯)¸.•´´¯)♥♥
♥♥---==-♥♥°° ÑE MUTLU TÜRKÜM DİYENE°°♥♥-==---♥♥
♥♥(_¸.•´´(_¸.•´´ ¯¯¯¯¯¯¯¯ღ♥♥ღ¯¯¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_)`´•.¸_)♥♥
mucit isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yeni Konu aç Cevapla

Bookmarks


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz Aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Dizayn ve Kurulum : Makinist
Forum SEO by Zoints

E-Marine Education | Vbulletin | Tosfed |
www.bilgivadisi.biz   www.bilgivadisi.biz