29.04.13, 06:44 | #1 |
Osmanlıdan TBMM'ye içki düzenlemeleri
TBMM’de Hükümet üyeleri böyle bir düzenlemeye farklı gerekçeler öne sürerek karşı çıktılar. Özellikle Maliye Bakanı Ferit Bey “müskiratın kendisini değil, fakat resmini müdafaa etmek için şuraya çıktım” diyerek alkollü içkilerden elde edilen vergi gelirinin önemi hakkında konuşacak ve milletvekillerini ikna etmeye çalışacaktı.
Osmanlı padişahları, Şer’i hukukunun içilmesini yasakladığı alkollü içki ile ilgili birçok ferman çıkarmışlar ve alkollü içkilerin tüketimini Müslümanlara yasaklamışlardı. Şer’i hukuka göre karşılığı olan cezaları da uygulamaktan kaçınmamışlardı. Bununla beraber Osmanlı ülkesinde Müslümanlar arasında açıktan olmasa da içki tüketimi mevcuttu. Kimi padişahlar, kimi devlet adamları ve Müslüman halkın bir kısmı içki içmekteydi. Bu sebeple Osmanlı padişahları zaman zaman alkollü içki tüketimini yasaklayan fermanlar yayınlamışlardı. Örneğin bunlardan biri Kanuni Sultan Süleyman dönemindedir. İstanbul ve Galata kadılarına - o zamanlar kadılar aynı zamanda belediye reisi vazifesini görürlerdi- gönderilen bir fermanda, İstanbul’un muhtelif yerlerinde Galata ve civarında meyhaneler kurulduğu yazılmakta ve içki yasağının şiddetle tatbik edilerek meyhanelerin kapattırılması emredilmekteydi. Ne var ki içki yasağı ile ilgili tedbirler istenilen sonuçları vermedi ve sonraki dönemlerde tekrar meyhaneler kurulmaya başlandı. Osmanlıda alkollü içki yasağı dendiğinde akla ilk gelen padişah ise IV.Murat’tır. Alkollü içki tüketimine karşı büyük bir mücadele veren padişah içki yasağını sert bir şekilde, şiddetli cezalarla uyguladı. İçki yasağı ile ilgili bir diğer düzenleme örneği de III. Selim döneminden verilebilir. Bu dönemde III. Selim bir fermanla ne kadar meyhane varsa kapattırmış; şarap, rakı ve benzeri ne kadar içki varsa hepsini şiddetle yasaklamıştı. Ancak çok geçmeden içki tüketenler bu durumun da bir çaresini bulacaklardı. Sonraki yıllarda Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülhamid döneminde de benzer şekilde alkollü içki tüketimi yasaklandı ve meyhaneler kapatılmaya çalışıldı. Osmanlı döneminde bu türden düzenlemeler cumhuriyet dönemine kadar aralıklarla devam etti. Ancak bu çabaların hiçbirisi kesin bir sonuç vermedi. Müslüman mahallelerinde meyhane açılmasını, gizlice içki satışını yasaklayan ve işleyen meyhanelerin kapatılmasını emreden irade Osmanlı devletinin son yıllarında ise alkollü içkilere karşı bazı sivil toplum örgütleri de kurulmaya başlandı. Tıp ilminin alkol ile ilgili yaptığı araştırmaların artması, alkollü içeceklerin insanın bedeni ve psikolojisi üzerinde yaptığı olumsuz etkilerin gün yüzüne çıkması, alkolün toplum hayatından çıkarılması için yapılan faaliyetlerin hızlanmasını da beraberinde getirdi. Osmanlı İçki Düşmanları Cemiyeti ve Men’i Müskirat Cemiyeti alkollü içki tüketiminin hem insan bedenine hem toplum hayatına verdiği zararları anlattılar. Örneğin, Sırat-ı Mustakîm’de yayınlanan Meyhâneler Felâket Yatağıdır başlıklı yazıda, alkolün insana ve çevresine verdiği zarar şöyle tarif ediliyordu: “Bu felâketden halâs olmak içün bozulmuş dimağlarından sadr olan irâdeler kâfi derecede kuvveti hâ’iz değildir. Azâblar, kâbuslar, ateşler içinde boğulurlar da yine her gün içerler. Çünkü i’tiyâd itmiş, bu kâtil-i bi’imâna esir olmuşlardır. Bu biçârelere imdâd imdâd… Yardım iden olmazsa dâelkeule tutulurlar. Ahlâkları değişir, çehreleri değişir, hisleri değişir, artık en sevdikleri evlâdlarını âilelerini bile şefkat ve muhabbetlerinden dûr tutarlar. Vücudlarını müdhiş bir asabiyet kaplamış, hislerini büyük bir dalâlet sarmış olduğu halde evde, mahallede, her yerde nizâ’lar kavgalar ibâd ider, herkesi incitirler. Hayatlarından lezzet, hânelerinden istirâhat kaçmışdır.” Osmanlı’da içkiyle mücadelede kurumsal anlamda en etkin rolü oynayan kuruluşlardan biri de Hilal-i Ahmer Cemiyeti, yani günümüz Kızılay’ıydı. Bağımlılık yapan maddelerle ancak özellikle alkolle mücadelede öncü bir kuruluş olan Cemiyet, yayınladığı mecmuada içkinin en temel zararlarını dokuz maddede şöyle sıralıyordu: 1- İçki sem’ (işitme) kabiliyetini tenkis eder (azaltır), 2- Vekâyi-i kazâiyenin (kazaların) miktarını çoğaltır, 3- Hastalığı tezyîd eder (artırır), 4- Tul-ı ömrü (ömrün süresini) azaltır, 5- Cerâimi tevlîd ve teksir eder (doğurur ve çoğaltır), 6- Şerâit-i mâişete (geçim şartlarına) zaaf îrâs eder (zarar verir), 7- Irkı tereddiye (gerilemeye, soysuzlaşmaya) uğratır, 8- Maddi zararlar hâsıl eder (doğurur), 9- Sermayeyi mahveder Osmanlı devletinde alkollü içki tüketimine karşı verilen bu mücadelenin ardından Kurtuluş Savaşı döneminde önemli bir yasal düzenleme yapıldı. 23 Nisan’da açılan TBMM’nde Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey alkollü içki tüketimini yasaklayan bir kanun teklifi verdi. Meclise sunulan Men”i Müskirat kanunu teklifinin gerekçesinde şöyle deniyordu: “Dini mübinimizce, tahrim edilmiş olan işretin halkımız arasında taammümü istimailinden tevellüd eden fenalıklar, felaketler, tadad edilemeyecek derecede çok mühlik ve muhribtir. Salik bulundukları din menetmediği halde milletini bu beliyei uzmadan bir kanunu mahsus kurtarmış olan Cemahiri Müttehidei Amerika Hükûmeti, cidden takdire ve nümunei imtisal olmağa lâyiktır. Cehaleti amikası hasebile içki hususunda had ve hudud bilmeyen, binaenaleyh, herdem hanümansuz felâketlere duçar olan memleketimiz halkını bu müdhiş belâdan kurtarmak için âtideki mevaddın kanun şeklinde kabulünü teklif eylerim.” Mecliste henüz okunurken mebuslardan destek gören müskiratın meni hakkındaki kanun teklifinin 1.maddesiyle, “Osmanlı memleketinde, sarhoşluk veren her nevi şeyin üretimi, dışalımı, satışı ve kullanımı kesin biçimde yasaklanmakta’ydı. İkinci maddede cezalar düzenlenmiş ve kullananlar dışındakiler için, yakalanan müskirat oranına göre belirlenen bir para cezası öngörülmüştü. “İçki içtiği görülenler” ise “haddi şerî” ile veya para ile cezalandırılacaktı. Ali Şükrü Bey”in içki yasağına ilişkin kanun teklifinin gerekçeleri üç temele dayanmaktaydı. Dini yasak, toplumsal yıkıntı ve ABD örneği: 1. “Tedbirli dinimizce haram kılınan içki içmenin, halk arasında yaygın kullanımından doğan kötülükler ve yıkımlar sınır tanımayacak denli yıkıcı ve bozucudur.” 2. “Tuttukları din yasaklamadığı halde milletini bu büyük beladan özel bir kanunla kurtarmış olan ABD hükümeti, gerçekten övgüye ve örnek olmaya layıktır.” 3. “Koyu cehaletinden dolayı içki konusunda sınır bilmeyen, bundan dolayı her zaman yıkımlar yaşayan memleketimiz halkını bu korkutucu beladan kurtarmak” Komisyonlardaki çalışmaların ardından Kanun teklifi hakkında görüşmeler 13 Eylül 1920 tarihinde TBMM’de başladı. Hükümet üyeleri böyle bir düzenlemeye farklı gerekçeler öne sürerek karşı çıktılar. Özellikle Maliye bakanı Ferit Bey “müskiratın kendisini değil, fakat resmini müdafaa etmek için şuraya çıktım” diyerek alkollü içkilerden elde edilen vergi gelirinin önemi hakkında konuşacak ve milletvekillerini ikna etmeye çalışacaktı. Bu gerekçenin dışında, Amerika’da ve Rusya’da yapılan kanuni düzenlemelerin de bir başarı getirmediği, alkollü içki tüketimini azaltmadığı ifade edilecekti. Yine kabul edilecek bu kanunun uygulanmasında da ciddi sıkıntılar yaşanacağı da hükümet üyeleri tarafından dile getirildi. Maliye bakanın Meclis kürsüsündeki konuşmasının ardından Kanun teklifini veren Ali Şükrü Bey de uzun bir konuşma yaptı. Ali Şükrü Bey’in yaptığı etkili konuşmanın ardından maddelerin görüşülmesine geçildi. Maddelerin görüşülmesi de hararetli oldu. Nihayetinde ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından beş gün sonra sunulan içki yasağı kanunu teklifi yaklaşık dört buçuk ay sonra kabul edilerek kanunlaştı. ww.uydulife.tv
__________________
♥♥(¯`´•.¸(¯`´•.¸ ________ღ♥♥ღ_________ ¸.•´´¯)¸.•´´¯)♥♥ ♥♥---==-♥♥°° ÑE MUTLU TÜRKÜM DİYENE°°♥♥-==---♥♥ ♥♥(_¸.•´´(_¸.•´´ ¯¯¯¯¯¯¯¯ღ♥♥ღ¯¯¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_)`´•.¸_)♥♥
|
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|