14.04.09, 02:01 | #61 |
Muş Lalesi
MUŞ LALESİ Lale zambakgillerdendir. Yaprakları uzun, mızraksıdır. Sapının üstünde tek bir çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalıda olabilir. Muş lalesi ise kırmızı mızraksı bir yapıya sahiptir. Türlü renklerde güzel çiçekler veren lale bir süs bitkisidir. Anavatanı İlimizin de yer aldığı Batı Asya olan lale, ilk olarak anavatanı Türkiye’de yetiştirilmiş, bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Bir döneme adını varan lale çiçeği ilk defa VI. YY. Yurdumuzdan Avrupa’ya ***ürülmüştür. Çiçeğin adı da Avrupa dillerine biçimi sarığı andırdığı için “Tülbent” sözünden gelmiş, laleye “Tulipe” denilmiştir. Yurdumuzda en çok VII. YY. lale yetiştirme işine büyük önem verilmiş, en güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük amacı görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti. Her lale cinsinin bir ismi olurdu. O dönemlerde Avrupa’dan İstanbul’a çeşitli laleler getiriliyordu. Yüksek fiyatta alıcı bulan lale için zamanın hükümeti fiyat artışını durdurmak için narh koymak zorunda kalmıştır. Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta, motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, cami ve türbelerde lale şekilleri işlenmiştir. Lalenin anavatanından olan İlimizde yanlış hasat ve tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla daraltılmıştır. Muş lalesi hemcinsleri gibi soğandan yetişir. İlkbaharda Nisan sonu ile Mayıs başlarında çiçek açar 15 gün gibi kısa bir ömrü vardır. İşte bu dönem içerisinde nefesleri kesecek güzellikte bir manzara oluşur. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler her soğandan bir tek lale çıkar. Muş Lalesi özeliğini kaybetmemiş, fakat lale bitkisinin soğan yaprak ve çiçeklerinde kalbe etki eden Tulip alkoloidinin bulunması nedeni ile soğanları ile birlikte hasat edilmiştir. Ayrıca tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanlarının hızla azalmıştır. Çiçek tohumundan lale yetiştirilmesi 3–6 yıl gibi bir sürede çiçek verdiği göz önüne alınarak Muş Lalesinin yok olmasını önlemek üzere lale alanları koruma altına alınmıştır. İlki 2000 yılında lale festivali her yıl 29–30 Nisan tarihlerinde yapılmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|
14.04.09, 02:01 | #62 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Muş Üzümü
MUŞ ÜZÜMÜ Muş yöresinde 1800 -1900 yıllarında Sovyetler Birliğinden İlimize getirilerek dikildiği, yörenin iklim şartlarına iyi adapte olduğu, kaliteli ve bol üzüm üretildiği bilinmektedir. Bağcılığın gelişmeye başlaması ile birlikte mahzenlerde toplanan şıralar Fransa’ya ihraç edilerek Dünyaca ünlü bordo şarabı yapımında kullanılmıştır. Cumhuriyetin İlk yıllarında 90.000 kıy ye üzüm alındığı literatürlerden öğrenilmiştir. Bu zamanlarda yetişen kaliteli olduğu bilinen yerli asma çeşitleri bölge halkının önemli gelir kaynaklarından biri olup, bölge ekonomisinde önemli yere sahip olmuştur. Fakat zamanla bağ alanları önemli ölçüde azalmış ve üretim düşmüştür. Don olayları, ve gatasyon kısalığı ve üretim tekniği yetersizliği bağcılığın gerilenmesine neden olan sebeplerdir. BAĞ YERLERİ Son yıllarda uygulanan Muş İli Kırsal Kalkınma Projesi ile Valiliğimizce uygulanan Yeşil Kuşak Projesi kapsamında bağ alanlarının geliştirilmesi ve mevcut olan ekonomik ömrünü tamamlamış bağ alanlarının iyileştirilmesi çalışmaları yapılmaktadır. Bu şekilde eski bağ alanları yeniden oluşturularak bölge halkına ve ülke ekonomisine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. İlimizde bağ alanı olarak Mongok, Merkez Karaağaç Dağ dibi, İncebel, Mehmetcan, Kale, Pamukluk, Aşağı Yongalı ( Page ), Karaağaçlı, Çiriş, bağlan faal durumda bulunmaktadır. ÜZÜM ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ Siyah, beyaz ve mor çeşitleri mevcut olup, ince kabuklu çekirdekli buruk tadı vardır. Genel olarak şaraplık ve sıralık çeşitler olmasına rağmen bölgede sofralık olarak tüketilmektedir. Bölgemizde yetiştirilen başlıca üzüm çeşitleri özellikleri şunlardır : Siyah Vakkas : Bölgede üretimi en çok yapılan üzüm çeşittir, Salkımları orta büyüklükte, bol daneli, şıra oranı ve albenisi yüksektir. Sînciri ; Dayanıklı bir çeşit olması ve geç hasat edilebilmesi nedeniyle tercih edilen bir çeşittir. Salkımları orta büyüklükte, beyaz renkli, daneler sıkı, şıra oranı yüksek ve tadı tatlıdır, Kaşper : Bol verimlidir. Siyah ve beyaz çeşitleri vardır. Verim ve üretim alanı fazladır. Sonbaharda geç hasat edilen bir çeşittir. Beyaz Üzüm : Beyaz renkli, orta iri taneli sulu ve gevrektir. Öküz Gözü : Orta irilikte, salkımları sıkı ve dallı koniktir. Güz Üzümü : Geç olgunlaşan, dayanıklı ve verimli bir çeşittir. Keçi Memesi: Küçük taneli, sıkı salkımlı ve konik yarısı vardır. Şıra oranı fazla olması nedeniyle şaraplık kalitesi yüksektir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:02 | #63 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
BAKIM VE TERBİYE SİSTEMİ
îklim, toprak, yer ve yöney, üzüm çeşidi, anaç ve mekanizasyon gibi faktörler terbiye sistemi ve bakımla yakından ilgilidir. Yetiştirilen üzüm çeşitleri bölgede karın fazla yağması, soğukların dondurucu olması, bağ alanlarının yamaç ve rakımın yüksek olması ( 1700 mt) nedeniyle terbiye sistemi yüksek sistem olmayıp alçak sistem denilen yerdensürükleyici olarak yetişmektedir. Böylece Asma dallarının fazla kardan kırılması önlendiği gibi dalların kar altında kalması nedeniyle soğuklardan zarar görmesi önlenmiş olmaktadır. İlkbahar aylarında belleme ve kazıma işlemi yapılmakta olup, ilkbahar ve sonbahar aylarında budama yapılmaktadır. Dikimden itibaren ilk İki yıldan sonra sulamaya ihtiyaç duyulmamaktadır. Bölgede yetiştirilen üzüm çeşitleri bağ alanlarında büyük zarar yapan floksera zararlısına karşı dayanıklı olması bölgede tercih edilmektedir, İlimiz bağ alanlarında Bağ Mildiyö hastalığı ile Bağ Yaprak Uyuzu ve Bağ Çadır Tırtılı zararlıları zarar vermektedir. Ürün Miktarı ve kalitesi î Bağ alanlarında yıllık ortalama verim 300 kg/da' dır. Bağ alanı 560 dekar olan bu bölgede yılda yaklaşık î 68.000 kg ürün elde edilmektedir. Muş İline diğer bölgelerden getirilerek piyasada satılan üzüm çeşitleri 500.000 TL– 1.000.000 TL fiyatla satılırken, Muş üzümü olarak bilinen yerli çeşitler 2.000.000 TL' ye satılmaktadır. Hedef ve Düşünceler : Valiliğimizce yürütülen yeşil kuşak projesi çerçevesinde İl Müdürlüğümüzce yapılan yayım çalışmaları İle bağ evlerinin yapılması, yapılan yol, su depoları, talî boru hatları, elektriğin ***ürülmesi ile bağcılık teşvik edilmiştir. Bölgede yetişen üzüm çeşitlerinde gerekli çeşit özellikleri ile ilgili çalışmalar yapılmamıştır. Bazı çeşitlerde isim tescili yapılmamış olup, halk arasında bilinen isimler kullanılmaktadır. Üzümçeşitlerinin özelliklerinin yapılacak bilimsel çalışmalarla ortaya çıkarılarak, çeşit tescilinin yapılması sağlanmalıdır. Belirtilen çalışmalar yapıldığı taktirde ürün kalitesi ve verimi artırılarak hali hazırdaki üretim miktarı daha da artırılabilir ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:02 | #64 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Toy Kuşu
ÖLÜME UÇAN KUŞ; "TOY" Toy, nesli hızla tükenen bir kuş türüdür. özellikle yasadışı avcılık nedeniyle toyun nesli tehdit altındadır. ülkemizde yaşayan (500 birey) toy kuşu’nun 295 bireyi muş ovasındadır. Toy (Otis tarda), nesli dünya ölçeğinde tehlike altında bulunan ve 'Hassas' (Vulnerable) kategorisinde sınıflandırılmış bir türdür (BirdLife International 2000). Tür aynca, Avrupa Birliği'nin 'Yaban Kuşları Direktifi' (Wild Birds Directive) Ek 1; 'Bern Sözleşmesi' Ek II; 'Bonn Sözleşmesi1 Ek I ve 'CITES' Ek I bölümlerinde yer almaktadır. BirdLife International'ın Avrupa ölçeğinde koruma Önceliğine sahip türleri belirlemek için yaptığı çalışmaya göre toy, 1. kategoride bulunmaktadır. Bu kategori kısaca SPEC1 olarak tanımlanmaktadır (Tucker & Heath 1994). BirdLife International bünyesindeki bir çalışma grubu olan 'Bozkır ve Çayırlık Kuşları Grubu(Steppe and Grassland Birds Group) yaklaşık 20 yıldır toy üzerinde çalışmalar gerçekleştirmektedir (EC 1996). Modernleşme ile birlikte ilaç, makine ve sulama yöntemlerinin kullanıldığı yoğun tarım faaliyetlerinin yaygınlaşması, aşın otlatma baskısı ve artan insan yerleşimleri türün özellikle Avrupa'daki popülasyonlarının azalmasına ve parçalanmasına neden olmaktadır. Ülkemizde toyun uygun yaşam alam olan doğal otlak ve açık alanların hızla bozulduğu ve yok olduğu düşünüldüğünde; koruma çalışmalar acil olarak başlamalı, ve bu şekilde popülasyonlarının parçalanmasına ve yok olmasına engel olunmalıdır. Avrupa Komisyonu Toy Koruma Eylem Planı'nın (EC 1996) Türkiye için önceliklerinden biri; ülkemizdeki toy popülasyonlar hakkındaki bilgi boşluğunun giderilmesi için araştırmalar yapılması ve toy için önemli yaşam alanlarının belirlenmesidir. Bu çerçevede toy, Türkiye'de doğal çayır ve bozkır alanların uluslararası önemi hakkındaki bilincin arttırılmasında bir 'bayrak tür' olarak kullanılmalıdır. Şu ana kadar Avrupa eylem planında yer alan toy populasyonu araştırmasının tamamlanmasına yönelik bazı çalışmalar yapılmışsa da, henüz tüm Türkiye taranmamışlar. 1998 yılında Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin (DHKD) Konya Havzası'nda yürüttüğü bir araştırma toyun yalnızca Tuz Gölü ve Çöl Gölü civarında, düşük bir olasılıkla da Bor-Zengen Ovası'nda ürediğini ortaya koymuştur (Eken & Magnin 2000). Bu araştırmayı takiben DHKD ve Su Kuşları ve Sulakalanlar Uluslararası Çalışma Grubu (International VVaterbird & Wetland Research- Working Group WIW0), 2000 yılında, Tuz Gölü yakınlarında, 1998 yılında toyun kaydedildiği yerleri daha detaylı araştırmak amacıyla bir proje gerçekleştirmiştir. Proje sonucunda 4 kur yapma alanı ve 80 kadar üreyen birey saptanmıştır (Heunks et al. 2001). DHKD gerçekleştirdiği Güneydoğu Anadolu Biyolojik Çeşitlilik Projesi kapsamında da türün bu bölgedeki üreme dağılımı hakkında bilgi toplamıştır. Toyun diğer yayılış alanları olan İç Ege, Göller Bölgesi, Sakarya Havzası, İç Kızılırmak Havzası, Yukarı Fırat Havzası ve Doğu Anadolu konusunda ise 2002 yılına kadar bir araştırma yapılmamıştır. Toy için uygun, geniş yaşam alanları sunması ve bölgede doğa üzerindeki insan etkisinin nispeten azlığı Doğu Anadolu Bölgesi'nin Türkiye'de en çok sayıda toy barındıran bölgelerden biri olduğu fikrini desteklemektedir. Aynca, bu bölgeye ait gözlem verilerinin Türkiye'nin diğer bölgelerine göre kısıtlı olması, türün ülke genelindeki durumunun saptanmasını engel olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, DHKD, Türkiye'deki kuş gözlem topluluklarının katılımlarıyla, 2002 yılında, Toy Koruma Projesi'ni gerçekleştirmiştir. Projenin ilk aşamasında yapılan arazi çalışmasıyla Doğu Anadolu Bölgesi'nde üreyen toy sayısı ve dağılımının son durumu ortaya çıkarılmıştır. Böylece toyun ülkemizde uzun vadede korunmasının sağlanması için bir altyapı hazırlanmış ve ulusal eylem planının hazırlığı başlamıştır. Eldeki verilere göre, Sakarya Havzası, İç Kızılırmak Havzası, Yukan Fırat Havzası'nda da toyun büyük popülasyonlarının olma olasılığı vardır. Bundan sonraki araştırmalarda bu bölgelere öncelik verilmelidir. Ülkemizdeki otlak ve açık alanların hızla doğallığını kaybetmesi nedeniyle Türkiye'deki toy popülasyonlar parçalanma ve yok olma riskiyle karşı karşıyadır (Heunks et al. 2001). Toyun en geniş üreme dönemi dağılımı Trakya, Güney Ege, Batı Akdeniz ve Karadeniz Bölgesi kıyı şeridi hariç tüm bölgelerimizdeki deniz seviyesinden 1,800 metre (hatta bazen daha da çok) yüksekliğe kadar olan neredeyse bütün düzlükleri içermekteyken, geçtiğimiz yüzyılın ortalarından sonra hem üreme hem de kışlama dağılımının oldukça daralmış ve daha önce kullanılan birçok alanın terk edilmiştir (Şekil 2, 3). Toy popülasyonu birkaç alan hariç pek çok yerde doğal bozkırların bulunduğu alanlara doğru çekilmiştir. Şu anda, Türkiye popülasyonunun biri İç Anadolu ve İç Akdeniz diğeri ise Doğu Ve Güneydoğu Anadolu'da olmak üzere iki alt popülasyona bölünmüş olduğu düşünülmektedir (Kasparek 1989). İç Kızdırmak Havzası ve Yukan Fırat Havzasi'nda yapılacak olan araştırmalar bu iki popülasyon arasındaki bağı ortaya koymak açısından büyük önem taşımaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:03 | #65 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Yaşam Alanı ve Biyolojisi
Toy, yaşam alanı olarak doğal ve ikincil bozkır alanları, otlakları ve yoğun tanm yapılmayan arazileri tercih eder. Alçak, düz ve açık araziler ile nehir havzaları tür için çok uygundur. Ağaçlık ya da taşlı ve dik arazileri tercih etmezler. Etraflarım rahatça görebilecekleri ve engelsiz olarak hareket edebilecekleri bir araziye ihtiyaç duyarlar. Tarih içerisinde toylar, önceleri doğal bozlar alanları yaşam alanı olarak kullanırken, insan etkisiyle yaratılan ve çok çeşiüi beslenme olanakları sunan tarım ve otlak arazilerini tercih etmeye başlamıştır. Yuvalama alanları deniz seviyesiyle 3,000 metre arası yükseldikte olabilir, ülkemizdeki üreme alanları Marmara Bölgesi'nde deniz seviyesindeki düzlüklerden Doğu Anadolu'da 2500 metredeki platolara kadar varır (Kasparek 1989). Çoğunlukla tahıl ekilen tarım alanlarında yuva yaparlar. Ayrıca yuvalama alanı çevresinde nadas veya boş araziler bulunması yiyecek ve koruma sağlama açısından çok gereklidir. Başarılı üreme gerçekleşebilmesi için rahatsız edilmemeleri çok önemli bir etkendir (BI 2000). Bununla birlikte, üreme döneminde kur yapmak için önemli sayılarda belli alanlarda toplanmaları ve tehditlere çok fazla açık olmalarından dolayı koruma çalışmaları bu dönemlerde çok önem kazanmaktadır. Üremek için toplandıkları alanların çok iyi korunması gerektiği böylece ortaya konulmaktadır. Toylar fazla yağış alan ya da çok kurak bölgelerden kaçınırlar. Kışın geniş nadasa bırakılmış arazilerde, yonca ve kolza tarlalarında barınırlar. Soğuğa dayanıklı olmakla beraber yerin karla örtülü olduğu zamanlarda daha sıcak alanlara düzensiz küçük göçler yaparlar. Örneğin, Türkiye'deki toy popülasyonların kış dağılımı büyük çoğunlukla, Ocak ayı ortalama sıcaklığının 0°C'nin alana düşmeyen alanlarda sınırlı kaldığı görülmüştür (Kasparek 1989). Toylarda eşeysel dimorfîzm görülür. Erişkin erkek ve dişilerin görünüşleri birbirinden oldukça farklıdır. Erişkin erkekler dişilerin yaklaşık iki kati büyüklüğünde olup, beyaz bıyıklan, çok kalın boyunları ve kızıl bir göğüs bandı şeklinde olan tüyleri vardır. Erişkin erkek toylar üreme döneminde boyunlarını şişirip kuyruklarını yukarıya doğru kaldırarak dolaşırlar. Erkek toyların tamamen erişkin hale gelmesi 5-6 yıl sürer. Dişiler için bu sure 3-4 senedir. Yavrular ise büyüklük ve görünüm olarak dişilere benzer. Toy erkekleri üreme döneminde 'tek' denilen gruplar oluşturur. Bu gruplarda erkekler bir araya toplanır,kabararak birbirleriyle yansır ve dişileri etkilemeye çalışırlar. Kur davranışı sırasında kabaran erkek toylar, kahverengi olan tüylerini kabartıp ters çevirerek bembeyaz olurlar. Bu esnada başlarım içeriye çeker ve bıyıklarım yukarıya doğru dikerler. Çiftleşme sonrası gruplar dağılır. Dişiler tek başına, genellikle çiftleşme yerleri yakınlarında, yuva kurar. Yuvalar ekin içinde, toprak üzerindedir. Genelde 2 yumurta bırakırlar, bu sayı 1-4 arasında değişebilir. Kuluçka dönemi 25-27 gün sürer. Dişi rahatsız edildiği takdirde yuvayı kolaylıkla terk eder (EC 1996). Çıkan yavrular gelecek kur dönemine dek anneyle beraber kalırlar. Göç Hareketleri Bilinen Toy popülasyonlarının çoğu yerleşiktir. Kötü kış şartlan dolayısıyla doğu Avrupa'dan batıya doğru, Fransa ve Hollanda'ya kadar varan uzun mesafeli yer değiştirmeler görülmüştür (EC 1996). Bu kısmi göçler genellikle yiyecek açısından elverişsiz olan alanlardan kaynakların halen mevcut olduğu bölgelere doğrudur. Aynca, bu göçler sırasında uygun olmayan yaşama koşullan sebebiyle ölüm oranlan çok yüksek olduğundan üreme alanlarında sağlanacak koruma önlemlerine ek olarak kışlama bölgelerinde de koruma sağlanmalıdır. Türkiye Orta Anadolu popülasyonlarının da yerleşik olduğu düşünülmekle beraber, kış aylarında don görülen alanlardan kaçınarak üreme bölgelerinin dışına kısmi göçler gerçekleştirdikleri bilinmekledir. Toyun ülkemizdeki kış dağılımının genellikle Ocak ayı ortalama sıcaklığının 0°C'nin altına düşmeyen bölgelerle sınırlı olduğu görülmüştür. Doğu Anadolu'daki üreyen popülasyonların ise kış aylarında bölgeyi terk ettikleri görülmektedir. Arazi çalışmalarımız sırasında bölgede yaşayan avcıların verdiği bilgilerden de toyların karın düşmesiyle ayrıldıklan ve ancak Mart sonu-Nisan başında geri geldikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca, İç Anadolu popülasyonlarının da aşın soğuk kış aylarında güneye doğru indikleri haritalanan kayıtlardan görülmektedir (Şekil 2, 3). Soğuk hava, don ve kar örtüsüne bağlı bu bölgesel göçler dışında, düzenli göç hareketi Rusya ve Orta Asya popülasyonlarında görülmektedir (EC 1996). Bu göçmenler, kışı güney Ukrayna (göç geçişinde ve kışın 8,000-10,000 toy görülmektedir) ve üreme bölgelerinin güneydoğusunda; Suriye'den kuzey Irak'a, doğuda İran'a kadar olan bölgede, Güneydoğu Rusya'da ve Orta Asya'da, özellikle Tacikistan'da geçirmektedirler (Cramp & Simmons 1980). Ülkemizdeki toy göç hareketleri çok az bilinmekle beraber bu seneki arazi çalışmamız sırasında edindiğimiz bilgiler ve eski verilerin değerlendirilmesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin düzenli göçmen toylar açısından büyük önem taşıdığım gösterdi (Şekil 2, 3). Özellikle sonbahar göçü sırasında Toylar kuzeyden gelerek Murat-Fırat vadisi boyunca geçit yapıyor ve Suriye, İran, frak üçgeni içindeki kışlama alanlarına varıyorlar. Ülkemizden geçişleri sırasında dinlendikleri düzlüklerde gruplar halinde büyük sayılarda gözleniyorlar. Örneğin, Ceylanpinar Tarım İşletmesi arazisinin kışın ve sonbaharda önemli miktarlarda (800-1,000) toy barındırdığı rapor edilmektedir (Kasparek 1989). Sonbahar göçü sırasında büyük gruplar halinde görülen göçmen toyların yüksek sayılarda avlanması ülkemiz dışındaki toy popülasyonlarını da etkileyeceğinden bu konuda Önlemler alınmalıdır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:03 | #66 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Tehditler ve Yasal Düzenlemeler
Türe karşı en büyük tehdit uygun yaşam alanlarının yok olmasıdır, Bozkır alanların sürülmesi, yoğun otlatma, ağaçlandırma, sulama ve yol çalışmalarının artması, arazi etrafına çit ve hendekler yapılması uygun yaşama ve üreme alanlarının daralmasına ve bölünmesine yol açmaktadır. Ayrıca, ekilen ürün çeşidi ve miktarlarının değiştirilmesi ya da tarımsal tekniklerde yapılan değişiklikler türü olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Arazilerin özelleştirilmesi sonucunda tarım faaliyetlerinin yoğunlaşması çok önemli bir potansiyel tehdittir. Yoğun tarımın yaygınlaşmasıyla artan makine, kimyasal ilaç ve gübre kullanımı üreme başarısını düşürmektedir. İhsan baskısının artması da tehditler arasındadır. Özellikle kur gruplarının oluştuğu alanlarda rahatsız edilmeleri üreme başarısını düşürmektedir. Büyük ve manevra kabiliyeti az olan bir kuş olduğundan elektrik telleri ile çarpışmalar sonucunda yaralanma ve ölümler olmaktadır. Türün yasadışı avlanması halen sürmekte olan Önemli bir tehdittir (EC 1996, BI2000). Ülkemizdeki önemli tehdit unsurları:; aşın otlatma ve sulama/drenaj projeleri sonucu üreme alanlarının zarar görmesi, insan baskısı sonucu uygun yaşam alanlarının azalması, yasadışı avcılık, tarım faaliyetlerinin yoğunlaşması, besin azlığı, kimyasal kullanımı, elektrik telleri ile olan çarpışmalar olarak sıralanabilir (EC 1996, Heunks et al. 2001). Tür Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Macaristan, Portekiz, Romanya, Rusya, Slovakya, İspanya, Türkiye ve Ukrayna'da yasal olarak koruma altında olup, ülkelerin ulusal kırmızı üstelerinde sınıflandırılmıştır. Avlanması tüm yıl boyunca yasakür ve çeşitli cezalara tabidir. Ayrıca, tarımsal alanların ve toy yaşam alanlarının yönetim planı uygulamalarıyla türün popülasyonlarının korunmasına çalışılmaktadır. Koruma alanları ayrılması ve üretme çabalan da koruma faaliyetleri arasındadır. Ülkemizde tür, Nesli Tehlike Altındaki Türler Kırmızı Listesi taslağında 'Nadir' olarak sınıflandırılmış ve avlanması 1977'den bu yana yasaklanmıştır. Ayrıca, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında Kütahya-Altıntaş Ovası'nda 20,000 dönümlük alan Toy Koruma Alanı ilan edilmiştir (EC 1996). ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:03 | #67 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Diğer Tarihi Dokular
HANLAR, HAMAMLAR VE ÇEŞMELER Yıldızlı Han Muş şehir merkezinde yukarı çarşıdadır. 1307’de Miralay Seyfi Bey tarafından yapılmıştır. İki katlı olarak yapılmıştır. Alta kattı kesme taştan, üst katı Selçuklu mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır. 613 metre kare üzerinkurulan hanın birinci katında emanethaneler, kuyumcular, manifaturacılar, bakırcılar ve gümüşçüler çalışırdı. İkinci kat ise otel olarak kullanılmıştır. Her iki katta toplam 52 dükkân olan han 1916 Rus İşgalinde tamamen tahrip edilmiştir. İpek yolu üzerinde olan Erzurum-Muş-Bitlis güzergâhı takip edilmiştir. Aslanlı Han Muş’un bir Selçuklu yapısı olan Aslanlı Handan Günümüze çok az şey kalmıştır. Bu hana ait gücü ifade eden aslan heykeli halen Vali Konağı bahçesindedir. Alaaddin (Yakup Efendi)Bey Çeşmesi Alaeddin Bey Camii külliyesi içindedir. Kitabesinde Eşref Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Cami ile aynı tarihte yaptırılmıştır. TÜRBE VE YATIRLAR Kesik Baş ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:04 | #68 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
TÜRBE VE YATIRLAR
Kesik Baş Hacı Şeref Camisi’nin avlusundadır Hazireden günümüze cami duvarına bitişik 2 mezar kalmıştır. Bu mezarlarda yakın geçmişte onarılmıştır Kesikbaş Haziresi caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer almaktadır. Mezarların sanduka kısmı ve şahideleri mozaikli beton ile yenilenmiştir. Orijinal yapım malzemesi ve şahideleri kayıp olmuştur. Mevcut mezar yapısı dikdörtgen prizma konumunda yerden 80–120 cm yüksekliğinde, üzeri demir kafes ile çevrili dış cephesi Ahlat taşı ile kaplıdır. Rivayete göre bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur. İbrahim Samidi (Zerzemi) Alaaddin Bey (Paşa) hamamının karşısındaki bahçededir. Arabistan’dan geldiği rivayet edilmektedir. Taş binanın altındadır, türbe dikdörtgen planlı arka arkaya iki odadan oluşmaktadır. 1. odanın girişi kuzeyden olup kıble duvarında bir mihrap mevcuttur mihrabın doğusunda sandukanın bulunduğu esas türbeye geçişi sağlayan kapı vardır. Bu mezar ve türbeye ait moloz ve kesme taş yapı tam orijinal görünmektedir. Sandukanın içi küçük bir odacık şeklinde boş bir mekândır ve buraya sandukanın doğu batısında girilmektedir. Türbenin yapımı Selçuklu Türk mezar mimarisini hatırlatmaktadır. Akıtlarda görülen iç içe odalar ve bu odalardan birinde gömü yerinin bulunması bir benzerlik teşkil etmektedir. Ayrıca kara mescit kısmı kümbetlerin üst kısmı, kümbetlerin mumyalı kısmını hatırlatmaktadır. Sanduka içerisindeki küçük odacık insanların bu mekanda bu mezar sahibinin ruhu ile irtibat kurmak amacını izhar anlamını taşımaktadır ki bu özelliği ile İslam öncesi inanışların izlerini taşıdığı kanaatini uyandırmıştır. Bu türbede yöre insanları ruhi bozukluklara, çeşitli sıkıntılara ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için dua etmektedirler. Hastalar haftanın Çarşamba günleri getirilerek bir müddet sanduka içerisindeki küçük odacıkta bekletildikten sonra alıp ***ürülmektedir. Bu işlem üç Çarşamba günü üst üste tekrarlandıktan sonra hastaların sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır. Şeyh Muhammed-i Mağribi Ulu Caminin avlusundadır. Şeyh Muhammed_i Mağribininde İbrahim Samidi gibi Arap kökenli olduğu ve Ulu Camiyi yaptırdığı rivayet edilmektedir. Şeyh Halil ve Şeyh Mustafa Kızılay binasının karşısındaki bahçe içerisindedir. Her iki türbe de Cuma günleri ziyaret edilir. Yaygın bir rivayete göre her iki Şeyhin mezarları 10-12 yaşlarındaki bir çocuk tarafından yaptırılmış. Şeyh İbrahim Hazretleri Bulanık İlçesinin Esenlik Köyündedir. Esenlik camisinin yakınındadır. Şeyh İbrahim Mevlevi tarikatına mensup olduğu rivayet edilmektedir. Çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine inanılmaktadır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:05 | #69 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Şeyh Ömer Sahubi
Bulanık ilçesinin Mollakent Köyündedir. Şeyh Ömer Sahubi’nin kendi rütbesi ile türbenin yanındaki mutfak, misafirhane ve genişçe avluyu sağlığında yaptığı rivayet edilmektedir. Türbe halk arasında Çilehane diye anılmaktadır. İnanca göre Sara ve hasta olanlar bu türbede bir gece kalırlar ise iyileşirler. Müştak Baba (Yatır) Asıl adı Mustafa’dır. Bitlis’te doğmuştur, doğum tarihi tespit edilmemiştir. Şairdir, bir süre medresede okudu Şemsi Bitlisi diye anılan bir Mürşit olan amcası Hacı Mahmut Hocadan bilgilendi, bir süre sonra Hacı Hasan Şirvani’nin İrşat halkasına girdi burada Mutasavvıf Şair oldu. Erzurum, İstanbul, Ankara, Ayaş, Bağdat ve Hizana gitti. Eyüp Sultanda Selami Efendi Hanikahınde postnişin oldu. Bir süre sonra memleketi Bitlis’e döndü Müştak Baba gördüklerini, duyduklarını ASAR adı eserinde topladı. El yazması bu eser Süleymaniye Kütüphanesi Mahmut Efendi Bölümü 2421’de kayıtlıdır. Divanı basılmıştır. 1253 H (1838) yılında Bitlis’ten İstanbul’a giderken uğradığı Muş’ta 81 yaşında boğdurulur. Bir rivayete göre Müştak Baba Alaaddin Bey (Paşa) tarafından Muş’a davet edilir ve boğdurulur. Bir rivayete göre de Muş’ta Yezidiler tarafından boğdurulmuştur. Bir rivayete göre de Müştak Babanın garip hallerini hazmedemeyen avam tabakası tarafından hayretle karşılandığı için boğdurulmuştur. Diğer bir rivayete göre ise zalim Alaadin Bey Müştak Babanın Saray ile olan yakınlığını öğrenir ve zulmünü Sarayın duyacağı endişesi ile Müştak Baba’yı Muş’a davet eder, Müştak Baba başına gelecekleri bile bile Muş’a gelir ve boğdurulur. Müştak Baba şehitlik mertebesine ulaşarak gece gündüz aşkıyla yanıp tutuşup Allah’ına kavuşmuştur. Şahadetini daha önceden bildirdiği söylenir. Müştak Baba mezarı Abdurrahim YEŞİLBAŞ isimli şahsın evinin avlusundadır. Tek bir mezar olup, avlu zeminde 30 cm yükseklikte mozaikli beton ile yapılmış bir sanduka ve yenilenmiş şahidelerin etrafı ve üzeri demir kafes içine alınmış durumdadır. Mezarın orijinal şahideleride bu kafes içerisinde muhafaza edilmektedir. Bu tadilat 1983 yılında Taha YEŞİLBAŞ tarafından yapılan onarım esnasında yapılmıştır. Abdulvahap Gazi Türbesi Ve Çatbaşı Şehitliği Muş İli Merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyünde bulunmaktadır. Şehre 7–8 Km. Mesafede olup şehrin batısındadır. Çatbaşı Köyü Camii bitişiğindedir. Yaklaşık 40–50 mezarın bulunduğu, dörtgen planlı, mazgal pencereli, beşik tonuz örtülü türbe, ahşap destekli direk, üzeri toprak örtülü bir ön odadan oluşmuştur. Türbenin doğusunda yer alan kare planlı, direk destekli düz toprak dam örtülü eski camii türbenin ziyaretçilerinin ibadet ve ikametgâhı için yapıldığı düşünülmektedir. Türbeyle camii arası ahşap kakmaların taşıdığı direk destekli düz damla örtülerek, her şart altında camii den türbeye gidiş geliş sağlanmıştır. Türbenin içinde üç gömü mevcut olup, bunlar; Sahabeden Abdulvvahap Gazi, Tarışlı (Silvan) Şeyh Şeref ve Muş ulemalarından Hacı Tayyip Efendi’ye ait dir. Türbe ile camii arasındaki üzeri örtülü mekânda beş gömü mevcuttur. Bunlardan üçü bilinmektedir. Bunlar Hoca İbrahim Efendi, Muş âlimlerinden Faik Aykal efendi ve Hacı Tayyip efendinin oğlu Molla Fethi Rahman efendiye aittir. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
14.04.09, 02:06 | #70 | |||||||||
V.İ.P. ÖZEL ÜYE
Üye Numarası: 743
Üyelik tarihi: 28.03.2009
Yaşım: 61
Mesajlar: 2.555
Konular: 131
Rep Gücü : 21
Rep Puanı : 359
Rep Seviyesi :
Level: 40 [] Paylaşım: 0 / 989 |
Şeyh Molla İbrahim Efendi Türbesi
Hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Muş merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyündendir aynı köyde dünyaya gelmiş bir din adamıdır birçok öğrenci yetiştirmiştir. Seyyid Ahmed (Hacı Gal) Hazretleri 1696 da Bağdat’ta doğmuştur. Evliyadandır 1710 yılında Bitlis’ten babası şeyh Fazıl Efendinin emri ile Muş halkının talebi üzerine Muş’a gelmiştir. 107 sene ömür sürmüştür. 7 defa yaya olarak Hacca gitmiştir. En son Hacca gidişi vefatından 1 sene evveldir. Bir çok büyük keramet göstermiştir. Seyiddir, soyu Peygamberimizin evladı Hz. Hüseyin’e dayanır. Muş’un kale mahallesinde 1710 da bir kadiri tarikatı dergahı kurmuştur. Dergah halen varlığını devam ettirmektedir. 1803 te vefat etmiş olup, kabri halen Kale Mahallesindeki mezarlıktadır. Ayrıca Kale Mahallesi mezarlığında 2 evliya mezarı daha vardır. Bunlar Durmuş Baba ve Derviş Ömer’dir. Bunlar hakkında hiçbir bilgi yoktur. Kale Bağlarının üstünde İslam fütuhatı sırasında şehit olan Müslüman savaşçıların defnedildiği Arap Mezarları ve Şeyh Leymon ismindeki bir evliyanın mezarı da bulunmaktadır. Bunlar hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Üstad-ı Azam Şeyh Molla Resuli Sipiki Bitlis’in Sipik köyünden olup doğum tarihi bilinmemektedir. Yüksek dini ilminden dolayı “Üstad-ı Azam” ünvanını almıştır. Devrin padişahı tarafından mükâfatlandırılarak Muş’un Beşparmak (Gemik) köyü kendisine hediye olarak verilmiştir. Bundan sonraki hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Mezar kitabesinden 1829’da vefat ettiği bilinmektedir. Muş’ta Alaaddin Bey Camii avlusunda medfun bulunmaktadır. KÖPRÜLER Murat Irmağı Köprüsü Muş – Varto yolu üzerinde Muş şehir merkezine 10 km uzaklıktadır. Bir Selçuklu yapısıdır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemek-tedir. 1817 tarihli mermerden kitabesinin onarımlarla ilgili olduğu sanılmaktadır. 143 m uzunluğunda, 4.77 m genişliğindedir. Yüksekliği 16 – 18 m’dir. 12 gözlüdür. Günümüzde orta ayaktan yıkılmıştır. Hatun Köprüsü Malazgirt’in girişindedir. Bir Selçuklu yapısıdır. 10 m uzunluğunda, 5 m genişliğinde-dir. Günümüze kadar gelebilmiş yegâne Selçuklu eserlerinden biridir. Kız Köprüsü Malazgirt’e 2 km uzaklıktadır. İki yekpare taştan 3 m uzunluğunda, 1 m genişliğindedir. Rivayete göre devrin kral kızlarından biri tarafından yaptırılmıştır. HAMAMLAR Alaaddin Bey Hamamı Muş şehir merkezindedir. Alaaddin Bey tarafından Alaeddin Bey Camii ile aynı tarihte yaptırılmıştır. Günümüzde de kullanılmaktadır. Osmanlı son dönem eserlerindendir. Yapı malzemesi ve mimari özellikleri açısından Alaaddin Bey Camii ile aynıdır. Yıkılmış olan Alladdein Bey Camii Külliyesi içerisinde dış özellikleri tamamen yok edilmiştir. İçyapısı kısmen mevcuttur. Localar kullanılmamakla birlikte Alaaddin Bey camiinde kullanılan bitki motifleri ile aynıdır. Buna mukabil büyük locaya girişte kapının hemen üzerinde taşa kabartma bir şekilde yapılan kaplumbağa totemi bulunmaktadır. Muş’un tabii afetlerde yıkılan diğer tarihi hamamları Güllü Hamam ve Dere (Migre) Hamamlarıdır. Her iki hamamda da Anadolu Selçuklularının yoğun olarak kullandıkları uzun müddet tabiat şartlarına dayanıklı olmayan, Orta Asya yerleşik hayatından gelen sonraları vazgeçilen kerpiç malzemedendir. Güllü Hamamın tabiat şartları nedeniyle daha dayanıklı olması için kerpiç malzeme üzerine Horasan harcı ile moloz taşlardan duvarlar çıkılmıştır. Bu hamamın en büyük özelliği Türk üçgeni denilen kubbelere taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|