Kaybettin bitik aşkın prensi. Aşkı tanıyan bir kadın, asla aşktan azına razı olmaz. Yer edinemediğin bu yürek, sahibi olamadığın bir yürek, boş sevdalara kiracı olmaz. Kapısından dön artık bu sevdanın, kapalı kapılar ardında ses vermeyen bir aşka yalvarılmaz. Hoşça kal bitik aşkın prensi, beddualar aşkı tanıyan bir yüreğe yakışmaz...
Duvarlarıma sana dair çok da fazla olmayan anılarımı çerçeveleyip astığım bir gece vermiştim kararımı. Her nedense çok eğri büğrü duruyordu resimler. Anılar mı yakışmadı resimlere, yoksa resimler mi yapışmadı çerçevelerin sabitliğine anlayamadım. Ama ters duran bir şeyler vardı bu tuhaf görüntüde. Sarhoş naralarını tıpkı birer otriş gibi dolamıştım kelimelerin boynuna. Sonra birdenbire hayretle, o gideceği yönü şaşırmış naraların sokaklardan değil yüreğimden geldiğini fark ettim. Yalpalaya yalpalaya giden, adımlarını bir türlü aynı hizaya getiremeyen bu ayaklar, benim sevdamı arşınlıyorlardı. Yine yanlış yollara, yanlış ayakkabılarla dalmıştım düşüncesizce. Nasır tutan kalbimdi, parmaklarım sapasağlamdı görünüşte! Bakmamıştım mor sarmaşıklı yaprakların altındaki kocaman dikenlerini saklayan bataklıklara. Ah aylak ruhum; yine aldanmıştı gökyüzünün kızıl, fettan saçlarına. Oysa çeviriverseydi tutkudan körelen gözlerini birkaç bakış aşağıya, sevdasına arapsaçı gibi dolanan yalanları fark edebilecekti. Ah aşka hiç doymayan aç ruhum, kısacık mutlulukların lezzetli mezeler olduğu bu sofrada, kadeh kadeh şarapları hapsedip damağına yine de aç kalktın aşkın saflığına.