13.10.20, 12:19 | #1 |
İstanbul'un Asli Fatihi Çandarlı Halil Paşadır - Bülent Ecevit
ww.uydulife.tv
Konu ÇAKIRCALI tarafından (13.10.20 Saat 12:21 ) değiştirilmiştir.. |
|
13.10.20, 12:22 | #2 | |||||||||
AKTİF ÜYE
Üye Numarası: 17743
Üyelik tarihi: 21.02.2011
Nereden: Aydın
Yaşım: 27
Mesajlar: 68
Konular: 52
Rep Gücü : 14
Rep Puanı : 10
Rep Seviyesi :
Level: 7 [] Paylaşım: 0 / 153 |
KOCA ÇANDARLININ ( HALİL PAŞA ) †BİZANS’TAN RÜŞVET ALDIĞI†ATMASYONU ve OLAYIN ASLI, ASTARI… Osmanlı Beyliği, kaç yılında kurulmuştur ? 1299… ( Halil İnalcık Hocamıza göre de 1302…) Yani İstanbul’un fethi, kuruluştan takriben 150 küsur yıl sonra… Peki, Osmanlı ANKARA SAVAŞI (1402 ) yenilgisi ertesinde neyi yaşamıştı ? FETRET ( = İdaresizlik, başsızlık, karışıklık) DEVRİNİ… Bu ne zamana kadar sürmüştü ? Hemen hemen Fatih’in babası II *****’a kadar… İşte Osmanlı, belini ancak Fatih’in babası II ***** zamanında doğrultabilmişti. Gerek Osmanlı Beyliğinin kurulduğu dönem, gerekse İstanbul’un Fethi sırasında Anadolu’nun siyasi durumu ne şekildeydi ? Anadolu ve çevresinde Osmanlı ile birlikte hangi Türk devletleri vardı? Orta Anadolu’da KARAMANOĞULLARI , Doğu Anadolu’da KARAKOYUNLULAR, güneydoğu Anadolu İran ve Azerbaycan’da AKKOYUNLULAR, Adana ve Antakya’nın güneyi, Mısır da dâhil olmak üzere MEMLUKLER… Bu devletlerin de özelliği neydi ? Bu devletler, “ Aman Osmanlı Bizans’ı fethetsin ! Hem ne demiş Yüce Muhammed ? İstanbul’u fetheden kumandan ve asker şöyle güzeldir, böyle yiğittir “ diye mi düşünüyorlardı ? Haydi canım sen de !.. Nasıl düşünüyorlardı peki ? “ Bana ne yaa Osmanlı’nın Bizansı yenmesi ve İstanbul’u fethinden ? Hem fethedemezse bizim için daha iyi… O zaman Osmanlı İKİNCİ kez bir FETRET DEVRİ yaşar, Biz de bu vesileyle hamm yaparız Osmanlıyı çünkü…†Bu arada PARANTEZ İÇİNDE Peki ama neden böyle düşünülüyordu ? Konstantiniye, tüm ticaret yollarının kavşağında... Orayı fetheden sağlam vergi alır ve devlet olarak belini doğrultur da ondan… Çünkü daha KAPİTALİZMİN kaynağı MERKANTİLİZM bile bilinmiyor dünyada… Gücü, gücü yetene… Topla orduyu, zapt et bir yeri ve bağla vergiye… Sadece Osmanlı değil ama… O dönemlerdeki tüm devletlerin yapısı böyle…-- KAPATTIK PARANTEZİ Olayı, RESMİ TARİH penceresinden irdelemiyoruz tabii ki… İmdii, şu imdii, şimdii, bu kadar arz ı malumat eyledikten sonra, gelelim ÇANDARLI HALİL PAŞA muhabbetlerine… Türk, Osmanlı hatta dünya tarihinde öyle sülaleler vardır ki hep de VEZİR çıkartır bu sülaleler… Örn: Selçuklu döneminde ATABEYLER, Osmanlının kuruluşunda ÇANDARLI SÜLALESİ, Osmanlı duraklamaya hatta gerilemeye başladığında KÖPRÜLÜLER vb. Hatta bu VEZİR SÜLALELERİNİN, bazen DEVLETTEN bile ZENGİN olup, devlete BORÇ VERDİKLERİ bile olmuştur. İşte böyle bir sülaleydi ÇANDARLI Sülalesi de… Konu edilen ÇANDARLI HALİL PAŞANIN babası da SADRAZAMDI ( Başvezir ) ve o dönemdeki ÇANDARLI SÜLALESİ, OSMANLI’DAN DAHA ZENGİNDİ. Bu durumda, Çandarlı Halil Paşa’nın bunca zenginliğiyle Bizans’tan rüşvet alabileceği nasıl düşünülebilirdi ? Neye benzer ? Mesela Tırıvırı Holding’in , bir ticarî meselede veya ihalede SABANCI ya da KOÇ Grubuna rüşvet teklif etmesi gibi bir şeye benzer… Güldünüz değil mi ? Çandarlı Halil Paşanın, Bizans’tan rüşvet aldığı iddiası da işte bu derece gülünçtü. Peki Fatih, Çandarlı Halil Paşayı niçin sevmezdi ? Şundan : Bir kere birincisi: Fatih’te, bir babası II ***** kompleksi vardı ve Çandarlı da fatihten önce II *****’ın veziriydi Fatih’i de hayalperest, yeniyetmenin biri olarak görüyordu. İkincisi : Çandarlı, son derece TEDBİRLİ ve BASİRETLİ bir DEVLET ADAMIYDI. Eğer ki, İstanbul Kuşatması çok daha uzarsa, Osmanlı, hem kara Avrupa’sından, Bizans’ın yardımına gelmekte olan HAÇLI ORDUSU, hem de Osmanlı’nın rakibi KARAMAN BEYLİĞİ arasında sıkışıp kalacak ve İKİNCİ FETRET DEVRİ bile değil; “üç koyup, beş alacağız†derken; bırak üçü, Osmanlı HİÇE RAZI OLACAK ve yok olup gidecekti. İşte Çandarlı bu nedenle de Fatih ile Akşemseddinin uydurduğu “ Eyüp El Ensârînin kabrini bulduk “ kıtırına muhalefet etmemişti. Hem nasıl etsindi ? Adam padişah Ya HU !.. Ancak, tedbirli ve basiretli devlet adamlığı nedeniyle kuşatmanın çok daha uzaması durumunda –Haklı olarak-- bunun Osmanlı’nın son derece aleyhinde olacağı görüş ve düşüncesindeydi. Neye benzer ? İsmet Paşa da Atatürk’ümüz Gâzi Mustafa Kemal Paşamıza bazı durumlarda muhalefet ederdi. Ancak, Yunanistan’dan rüşvet aldığı (!!!) ve vatan haini (!!!) olduğunun söylenmesi bir yana; düşünülebilir miydi !? Güldünüz değil mi ? Çandarlı’nın “ Bizans’tan rüşvet aldığı “ uydurmacası da İşte bu denli gülünçtü… a) PEKİ ŞİMDİ DE GELELİM Mİ FATİH’İN İSTANBUL’U FETHETME NİYET VE AZMİNİN ALTINDA YATAN DİĞER ETKENLERE? Fatih, hani Yahya Kemal Üstadın daha sonra mehter marşı olarak da bestelenmiş olan İstanbul’u fetheden Yeniçeriye Gazel isimli harika şiirinde de belirttiği üzere : Vur Pençe-i Âlî'deki şemşîr aşkına Gülbang-i âsumânı tutan pîr aşkına Ey leşker-i müfettihü'l-ebvâb, vur bugün Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına Düşsün çelengi Rûm'un, eğilsün ser-i Firenk Vur Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına duygularıyla hareket ederek mi İstanbul’u fethetti ? Valla bunlar işin romantizm tarafları… Peki işin aslı neydi ? Fatih, --Çok sıkı duruyorsunuz değil mi şimdi ?-- DOĞU ROMA İMPARATORU olmak istiyordu. Pek öyle aman aman dindar falan olmadığı gibi Türk dostu falan da hiç değildi ve Türkleri de sevmezdi. Annesi de Rum olduğu için, Mora Despotlarına “ Dayılarım !†diye hitap ederdi. İstanbul’un fethinden hemen sonra da Çandarlı’yı katletti. Bu şekilde Çandarlı, Osmanlının katlettiği ilk sadrazam olduğu gibi, Çandarlı’dan sonra da hiçbir Türk/Türkmen bırakın sadrazamlığı, saray hiyerarşisinde ve devletin idari kadrosunda görev alamadı. KAYNAKLAR : NTV ve ATLAS TARİH Dergilerinin ilgili sayıları ve SULTANI ÖLDÜRMEK / Ahmet ÜMİT b) FATİH, İSTANBUL’A ANADOLUNUN ÇEŞİTLİ YERLERİNDEN TÜRK/ TÜRKMENLERİ YERLEŞTİRDİ AMA İSTANBUL’DAKİ TÜRK/ TÜRKMEN NÜFUSUN SINIRLI KALMASINA HEP DİKKAT ETTİ. AYNI HUSUSU, FATİH’TEN SONRAKİ OSMANLI PADİŞAHLARI DA UYGULADI. Gelelim mi Aksaray’a ? Gelelim bakalım... Fatih, Karaman Beyliğiyle kapıştıktan sonra, hem İstanbul’un Türkleşmesine katkıları olsun, hem de uzakta olsalar yine rahat durmayacaklar, yine sorun çıkartacaklar düşüncesiyle Konya Aksaray’dan seçme Türkmen oymaklarını aldı ve İstanbul’a getirtti. İnsanoğlunun da bir özelliğiydi; konduğu yere, geldiği yerin ismini verirdi. İşte bu nedenle Anadolu’daki Aksaray’dan göçe, iskâna zorlanan ve İstanbul’a yerleştirilen Türkmenler, İstanbul’da yerleştirildikleri yere geldikleri yerin, yani Aksaray’ın ismini verdiler ve işte o semte de “Aksaray†dediler. Maçka da böyleydi. Maçka Köyünün ilk ahalisini, Trabzon’daki Türkler oluşturuyordu. Neye benzer ? New YORK, New ORLEANS gibi yani… Şimdi de gelelim mi BOSTANCIYA?.. Bildiğimiz BOSTANCI semtine yani… “ Bostancı “ deyince normal olarak ne gelir insanın aklına ? Hani, bostanları olan adamın biri değil mi ? İşin aslı öyle değil işte… Hani Bostancı semtinde Kasaplar Çarşısına ( Şimdiki içkili lokantalar Çarşısına ) giderken bir köprü vardır ya… Koca Sinan’ın inşâ ettiği bir köprüdür o köprü… İşte o köprünün üstüne Bostancıbaşı kurardı masayı ve İstanbul’a Anadolu’dan gelenlere sormaya başlardı: EeeEee !.. Sebeb i ziyaretiniz ?.. İstanbul’da ne kadar kalıp, ne zaman döneceksiniz ? Hele bir dönmeyin de... İstanbul’da falakaya yatıralım sizi… Buyurun işte bu da İstanbul’a giriş ve İstanbul’da kalış sürenizi belirten belge size… ( Diyelim ki ) On gün sonra sizi yine burada bekliyorum haa !.. Deyû sorgu sual ettiği yerdi. Aynı şekilde Avrupa tarafında da EŞGALCİLER ( fizyonomistler ) vardı ki, onlar da Anadolu’daki Bostancıbaşının görevini Avrupa tarafında sürdürürlerdi. KAYNAKLAR : İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ve ADAŞ Üstadım Aydın BOYSAN’ın İstanbul hakkındaki eserleri; özellikle de NEREYE GİTTİ İSTANBUL isimli eseri. Yani sözün özüyle; İstanbul’un Türkler tarafından fethi, 1453 falan değil, 1950 sonraları falandı. İşte Demokrat Parti iktidarı sırasında İstanbul’a iki yenilik (!) daha getirildi : DOLMUŞ ve GECEKONDU. ARABESK olayı ise, 70 li yıllar başındaydı. İşte şimdi de İMAR ve İNSAN KİRLİLİĞİ ile ARABESK SESLİ ve LAHMACUN KOKULU bir İstanbul (!) var elimizde… Gerçek İstanbulluların İstanbul’u terk etmeleri de işte bu nedenle… Özellikle rahmetli annem tarafından yedi göbekten de fazla bir İstanbullu ve rahmetli babam tarafından da Beylerbeyi’li sevgi, saygılarımla… Kaynak: R. Aydıncan T. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
13.10.20, 12:23 | #3 | |||||||||
AKTİF ÜYE
Üye Numarası: 17743
Üyelik tarihi: 21.02.2011
Nereden: Aydın
Yaşım: 27
Mesajlar: 68
Konular: 52
Rep Gücü : 14
Rep Puanı : 10
Rep Seviyesi :
Level: 7 [] Paylaşım: 0 / 153 |
İSTANBUL’UN FETHİNDE YANLIŞ BİLİNENLER VE BİLİNMEYEN GERÇEKLER
1- GEMİLERİN KARAYA â€œÇ I K A R T I L I P “ DUVAR GİBİ YOKUŞLARA TIRMANDIRILDIKTAN SONRA HALİÇ’E İNDİRİLDİĞİ ATMASYONU ve OLAYIN DOĞRUSU ve GERÇEĞİ… Bre değerli dostlar ve arkadaşlar! Biraz akıl ve mantık kullanalım ve haydi gelin Fatih gibi düşünelim. Evet, gemilerin karadan çekilerek Haliç’e indirilmesi, Bizans üstünde dehşet bir moral çöküntüsü yaratacaktır. Ancak, bunun yöntemi de, gemilerin, DENİZDEN KARAYA ÇIKARILMASI ve DUVAR GİBİ YOKUŞLARIN TIRMANDIRILMASI mıdır ? Üstüne üstlük, Galata’daki CENEVİZLİLER de ikili oynamaktadırlar; bir Osmanlıya yardım edip; Osmanlıdan, bir Bizans’a yardım edip; Bizans’tan rüşvet almaktadırlar. O zaman ne yapılacaktır ? İşte olayın gerçeği : O dönemlerde iki etnik grup gemi yapımında ustaydı: Biri, RUM ve ERMENİ USTALARIYDI ama Bizans’a karşı Osmanlı tarafından kullanılmaları hayli güç ve riskliydi. İkincisi, BİZİM TAHTACI TÜRKMENLERİYDİ, ALEVİ- KIZILBAŞLIKLARINDAN da ötürü ağzı sıkı insanlardı. Hah; işte şimdi oldu !.. İşte bu durumda , o dönemde Fatih ne yapmıştı ? TOROSLARDAKİ Tahtacı Türkmenlerinin bir kısmını, Tahtacı Türkmenlerimize de epey imkanlar sağlayarak KAZ DAĞINA yerleştirmişti. Amaç, İstanbul’un fethi ve fetih sonrasında EGE’den gelecek tehlikeyi önlemekti. Bir kısmını da İstanbul’da bugünkü HİSARÜSTÜ ve ETİLER taraflarına yerleştirdi. Ve bizim TAHTACI TÜRKMENLERİ, RUMELİHİSARI’NIN İNŞAASI SIRASINDA , oradaki GİZLİ ATÖLYELERDE gemi yapmaya başlamışlardı. Bir düşünün bre değerli arkadaşlar ! Gemiyi yokuşa tırmandırmak mı daha kolay ; yoksa HİSARÜSTÜ, ETİLER, LEVENT gibi YÜKSEK semtlerden YOKUŞ AŞAĞI , Kasımpaşadan Haliç’e İNDİRMEK mi daha kolay ? Bu olayla ilgili bir iki gerçek daha: Gemilerin karadan çekilmesi İstanbul’un fethi sırasında TARİHTE İLK YAŞANAN BİR OLAY DEĞİLDİ. Milattan önce Yunanlılar ve Anadolu Beylikleri döneminde Aydınoğulları da bu stratejiyi kullanmıştı. Diğer bir ilginç taraf da, Fatih, gerçekten de çok zeki biriydi ve denizdeki gemiyi karaya çıkartıp, duvar gibi yokuşları tırmandırırken ordunun yarısını telef edecek ve bunu iddia edecek olanlar kadar da şabalak değildi KAYNAK : FETİH ve KIYAMET 1453 Feridun M. Emecen ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|