05.09.10, 01:00 | #1 |
Doğunca secde etti
Doğunca secde etti
Hazret-i Âmine ki, o Serverin annesi. Ona nasip olmuştu şereflerin yücesi. Odur ki, annelerin içinde en bahtiyar, Doğum hadisesini şöyle anlatıyorlar: O Servere hamile olduğum günlerde ben, Hiçbir acı ve elem hissetmedim bedenen. Ancak altı ay sonra, uykuyla uyanıklık, Arasında, bir kimse gelerek bir aralık, Dedi: (Biliyor musun, sen kime hamilesin? Hatem-ül enbiya’yı taşıyorsun, bilesin.) Doğum öncesi dahi, görünce kendisini. Dedi: (Çocuk doğunca, Muhammed koy ismini.) Heybetli bir ses duydum doğum anı gelince. Bana, bir ürperti ve korku geldi bir nice. Ve beyaz bir kuş gelip, kanadıyle bu sefer, Beni sıvazlayınca, gitti o ürpertiler. O anda, hararetten yanıyordum begayet. Yanımda, bir kâsede gördüm beyaz bir şerbet. Verdiler, içtim onu, baldan tatlı ve soğuk. Gitti o hararetim, kalmadı o susuzluk. Öyle aydınlandı ki bir nurla sonra evim, O nurdan başka bir şey görmüyordu gözlerim. O anda, etrafımı sardı bir çok hanımlar. Hizmet ediyorlardı edeple bana onlar. Boyları uzun olup, parlıyordu yüzleri. Abdi menaf kızları gibiydiler herbiri. Bir tanesi, kendini tanıttı edip tazim. Dedi: (Ben, Firavun’un hanımı Asiye’yim.) Biri dahi dedi ki: (Ben, İmran kızı Meryem. Bu gördüklerin ise, Cennet hurileri hem.) Yine ben, o esnada bir kumaş gördüm ipek. Gökten yere uzanmış, beyaz ve uzundu pek. Kendini görmediğim biri de, sonra hemen, Diyordu: (Onu örtün insanların gözünden!) Çok kuşlar peyda oldu, sonra gördüm onları. Ağızları zümrütten, yakuttu kanatları. Korkudan terlemişim, o terlerden bu defa, Çok güzel misk kokusu yayılırdı etrafa. O haldeyken, gözümden kaldırdılar perdeyi. Doğudan batıya dek, gördüm o an her şeyi. Etrafımı, melekler kuşatmış idi ki tam, Teşrif etti dünyaya Resul aleyhisselam. Doğar doğmaz, secdeye koydu nurlu başını. Ve yukarı kaldırdı şehadet parmağını. Sonra, gökten bir bulut parçası indi beyaz. Bürüdü o Serveri, duydum sonra bir avaz. Diyordu: (Şarktan garba, gezdirin ki Onu hem, İsmi ve cismi ile, tanısın cümle âlem.) Daha sonra, yanımda üç kişi oldu peyda. Yüzleri güneş gibi parlıyordu adeta. Biri, gümüş bir ibrik, biri zümrüt bir leğen. Birinin de elinde, ipek vardı Cennetten. Oğlumu, o leğenin içine koydular ve, Misk ile yıkayarak, sardılar o ipeğe. Mübarek başına da, sürüp güzel kokular, Gözüne sürme çekip ve gözden kayboldular. ww.uydulife.tv
__________________
|
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|