Bilim dünyası, İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) laboratuarından gelen haberle sarsıldı...
Bilim dünyası, İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) laboratuarından gelen haberle sarsıldı: Albert Einstein’ın izafiyet teorisine göre evrenin hız sınırı olan ışık hızı, nötrinolar adı verilen çok küçük kütleli parçacıklar tarafından geçildi.
Nötrinolar, CERN’in Cenevre yakınlarında bulunan merkezi ile İtalya’nın başkenti Roma’nın doğusundaki Gran Sasso laboratuarı arasındaki 730 kilometrelik mesafeyi ışıktan yaklaşık altı kilometre daha hızlı bir şekilde kat etti. Işık hızı saniyede 299 bin 792 kilometre 458 metreye tekabül ederken, nötrinoların hızını saniyede 299 bin 798 kilometre ve 454 metre olarak belirleyen fizikçiler hâlâ ölçüm aletlerine inanmakta güçlük çekiyor.
CERN araştırmacıları arasında “Hiç beklemiyorduk”, “Şaşırtıcı” gibi bol ünlemli ifadeler hakim... OPERA adı verilen deneyin koordinatörü Antonio Ereditato “Alınan sonuç bizi hayrete düşürdü. Ancak bu sonuç doğrulanıncaya kadar bir keşif olarak kabul edilmeyecek. Böyle bir sonuç aldığınızda hata yapmak istemezsiniz. Aylardan beri hiçbir sorun yaşamadan testler yapıyoruz ve şu ana kadar bir hata bulamadık” dedi. Deneyin ölçümlerinden sorumlu olan Lyon Nükleer Fizik Enstitüsü araştırmacısı Dario Autiero nötrinoların ışık hızının pabucunu dama atmasını şöyle açıklıyor: “Bir başka değişle, eğer nötrinolar bir ışınla yeryüzünde 730 kilometrelik bir ‘sprint koşusunda’ yarışıyor olsalardı, varış çizgisini ışına 20 metrelik bir fark atarak aşacaklardı.” Yani nötrinolar fotofinişe bile gerek kalmadan ipi göğüsleyecekti...
CERN’deki bilimcilerin bulgusu, tam üç yıldır süren, 15 binin üzerinde nötrino parçacığının gözlemlendiği ve saniyenin yalnızca 10 milyarda biri hata payı içerdiği belirtilen araştırmaların bir ürünü. Bilimciler nötrinoların hızını ölçmek için de son derece karmaşık bir fotoğraf çekme yöntemi geliştirmek durumunda kalmış.
Nötrinolar, çarptıkları 150 bin katmanlı fotografik emülsiyon filmleri aracılığıyla, filmler arasında yer alan kurşun levhalarla tesbit edilebilmiş; belki de bugüne kadar üretilen en hassas fotoğraf makinesi sayesinde...
Ancak kimi bilimciler OPERA projesinin sonuçlarına kuşkuyla yaklaşıyor. Bu fizikçilerden biri Maryland Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı Drew Baden. Nötrinoları gözlemlemenin, dolayısıyla da hızını tesbit etmenin zorluğuna dikkat çeken Baden, “Bu sundukları tamamen saçmalık. Yani hoş, güzel ama başka bir grup araştırmacı tarafından da doğrulanmadığı sürece uçan halıdan farkı yok” diyor. Nötrinolara yönelik ‘şike’ iddiasında bulunan araştırmacılar da var. Paris’te Astrofizik ve Kozmoloji laboratuarı direktörü Pierre Binetruy’a göre nötrinolar, boyut geçerek kestirme bir yol bulmuş olabilir. Tabii bu, evrende, zamanın da dahil olduğu dört boyuttan daha fazla boyut olduğu anlamına geliyor. Parçacık fiziğinin önde gelen laboratuarlarından ABD’deki Fermilab araştırmacılarından Stephen Parke de bu konuda Fransız meslektaşı ile hemfikir: “Fizik teorileri hâlâ keşfedilmeyen boyutlarla dolu. Nötrinolar da bu boyutlardan birini kullanmış olabilir.”
İyi denemeydi Einstein...
Peki Einstein’ın izafiyet teorisindeki “ışık hızını aşmak mümkün değil” kaidesinin çökmesi, ünlü fizikçinin yanıldığı anlamına mı geliyor? Tam olarak değil.
Lyon’daki Nükleer Fizik Enstitüsü Yardımcı Direktörü Stavros Katsanavas, Einstein’ın teorisinin tıpkı Newton’un teorisi gibi birçok alanda geçerliliğini sürdüreceğini, ancak bu sonucun, “tıpkı matruşka bebekleri gibi, Newton’unkinden daha genel bir teori olan Einstein’ın teorisinden de daha genel bir teori olduğu” anlamına gelebileceğini söylüyor. Katsanavas’a göre, Einstein’ın tek yanılgısı evren yollarına koyduğu hız sınırı.
Mantığınızı da gözden geçirin
Tabii evrende ışık hızını geçebilmenin mantıksal açıdan sarsıcı sonuçları da söz konusu. Oxford Üniversitesi Parçacık Teorisi Bölümü Direktörü Subir Sarkar, ışık teorisinin etkinin tepkiden önce geldiği mantığının temel direği olduğunu belirtiyor. Zira ışık herhangi bir eylemin görüntüsünü, yani ‘etkiyi’ iletiyor.
Ancak ışığı geçmenin mümkün olması, bir eylemin tepkisinin etkisinden önce gelebileceği anlamına geliyor ki o halde Sarkar’ın ifadesiyle “adeta mahvolduk”. Zira Sarkar’a göre “Etki tepkiden sonra gelemez ve bu olgu evren anlayışımız için bir esastır. Eğer gerçek olduğu kanıtlanırsa bu kesinlikle çok büyük çapta bir bulgu olur.”