02.11.09, 20:21 | #11 |
"Es-Selâmu aleyke yâ Rasûlallah
Es-Selâmu aleyke yâ Habîballah Es-Selâmu aleyke yâ Nebiyyallah Es-Selâmu aleyke yâ Hayre Halkillah Es-Selâmu aleyke yâ Hâteme’n-Nebiyyîn Es-Selâmu aleyke yâ Seyyide’l-Mürselîn" şeklinde selâm verir dua eder. Hz. Peygamber’in huzurunda yapılan duaları Allah’ın geri çevirmeyeceğini düşünerek ihlas ve samimiyetle içinden geldiği gibi dua eder. İsteyen Dua kitabında yer alan "Hz. Peygamber’in Kabrini Ziyaret Ederken Okunabilecek Selâm ve Dua" yı okur. Kendisi Hz. Peygamber’e selam verdikten sonra başkaları tarafından Hz. Peygamber’e emanet edilmiş olan selamları: "Ya Rasulellah! Falan falan.... kimselerin de selamları var. Allah katında senden şefaat diliyorlar. Onlara ve bütün müslümanlara şefaat eyle" diye tebliğ eder. Sonra bir metre kadar sağ tarafa ilerleyip Hz. Ebu Bekir’in başı hizasında durarak: "Es-Selâmu aleyke yâ Ebâ Bekri’s-Sıddîk Es-Selâmu aleyke yâ Halifete Rasulillah Es-Selâmu aleyke yâ Sahibe Rasulillah" şeklinde selam verir dua eder. Daha sonra bir metre kadar daha ilerleyip Hz. Ömer’in başı hizasında durur. Ona da: "Es-Selâmu aleyke yâ Ömer Es-Selâmu aleyke yâ Emire’l-mü’minîn Es-Selâmu aleyke yâ Faruk" şeklinde selâm verir dua eder. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in başında selâm ve dua konusunda da isteyen Dua kitabındaki ilgili selâm ve duaları yapabilir. Bundan sonra mescidde uygun bir yere çekilerek bol bol dua edilir. Daha sonraki ziyaretler de aynı usul ve edep dairesinde yapılır. Hz. Peygamber’e hayatında nasıl hürmet ve saygı göstermek gerekli ise vefatından sonra da aynı şekilde hürmet ve saygı göstermek gerekir. Bu bakımdan Peygamberimizin kabri ziyaret edilirken yüksek sesle bağırılmaz; hürmeti bozan edebe aykırı davranışlarda bulunulmaz; duvarlara ve demir parmaklıklara el sürülmez; bunlar öpülmez etrafında tavaf yapılmaz karşısında eğilinmez secde edilmez. Bütün bunlar bid’at ve mekruhtur. Medine’de kalınan süre içinde beş vakit namazın Mescid-i Nebî’de kılınmasına özen gösterilir. Beş vakit namazın dışında nafile namazlarla da meşgul olunur. Halk arasında Medine’de sekiz gün kalıp kırk vakit namaz kılmanın gerekli olduğu kanaati yaygındır. Ancak İslami kaynaklarda bu konuda bir hüküm mevcut değildir. Önemli olan Medine’de kalınan sürenin ibadet ve dua açısından verimli bir şekilde değerlendirilmesidir. Kaldığı süre içerisinde ayrıca ziyaret yerleri de ihmal edilmemelidir. Uygun bir zamanda oralar da ziyaret edilir. Medine’den ayrılırken Hz. Peygamber tekrar ziyaret edilerek dua ve salatu selamlarla Medine’ye veda edilir. III- MEDİNE-İ MÜNEVVERE’DEKİ DİĞER BAZI ZİYARET YERLERİ 1- Baki Mezarlığı Mescid-i Nebî’nin doğu tarafında bulunan Baki Mezarlığını ziyaret etmek müstehaptır. Peygamber Efendimizi görme şerefine nail olan sesini duyan onunla namaz kılan ve İslâmiyet uğrunda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen on bin civarında sahabi bu mezarlığa defnedilmiştir. Üçüncü halife Hz. Osman Hz.Abbas Hz.Aişe Hz. Fatıma Sad b. Ebi Vakkas Hz.Hasan gibi sahabe ile İmam-ı Malik gibi Tabiundan bir çok büyük zevat burada bulunmaktadır. Mezarlığın içerisine girmek şart olmamakla birlikte kapısı açık olduğunda içeri girilerek; kapalı olduğunda dışardan ziyaret edilebilir. Ziyarette orada yatanlara selâm verilir ve dua edilir. İsteyenler Dua kitabındaki mezarlıkları ziyaretle ilgili selâm ve duayı okuyabilirler. Peygamber Efendimiz zaman zaman Baki Mezarlığını ziyaret eder ve orada medfun bulunan mü’minler için dua ederdi. 2- Kuba Mescidi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında Medine’ye 5 km. mesafede bulunan Kuba’da 14 gün kalmıştı. Bu süre içinde Peygamberimiz orada bir mescid inşa etti ve burada namaz kıldı. Kur’an-ı Kerim’de takva üzere yapıldığı bildirilen ve İslâm âleminde cemaatle namaz kılınmak için yapılan ilk mescid budur. Kuba Mescidini ziyaret etmek ve burada iki veya dört rekat namaz kılmak müstehaptır. Bu mescidin ziyareti ile ilgili olarak Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kim evinde güzelce temizlenip abdest aldıktan sonra başka maksatla değil de sadece namaz kılmak için Kuba Mescidine giderse umre sevabı alır."(53) Hz. Peygamber sağlığında Cumartesi günleri Kuba Mescidini ziyaret eder ve burada namaz kılardı. 3- Uhud Şehitleri Uhud Medine’nin 5 km. kadar kuzeyinde bir dağın adıdır. Hicretin üçüncü yılında (M.625) müslümanlarla müşrikler arasında burada yapılan savaşta Ashab-ı kiramdan 70 kişi şehid olmuş ve buraya defnedilmişlerdir. Peygamberimizin amcası ve şehidlerin efendisi Hz.Hamza da bunlar arasındadır. Hz.Peygamber her yıl Uhud şehitlerini ziyaret eder ve onlara dua ederdi. Uhud şehitlerini ziyaret etmek de müstehaptır. Uhud şehitleri de ziyaret edilirken selâm verilir ve dua edilir. Arzu edenler Dua kitabındaki "Mezarlık ziyaretinde okunacak selam ve duayı " okuyabilirler. 4- Kıbleteyn Mescidi İslam’ın ilk yıllarında namazlar Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Peygamber Efendimiz Kıble’nin Kâbe olmasını yani namazların Kâbe’ye dönülerek kılınmasını çok arzu ediyor ve bu konuda Allah’tan gelecek emri bekliyordu. Hicretten 18 ay kadar sonra Şaban ayının 15. günü (Berat Kandilinde) Hz. Peygamber Seleme oğulları mahallesinde öğle veya ikindi namazının farzını kıldırdığı esnada ikinci rekatın sonunda aşağıdaki âyet-i kerime indi: "... Seni elbette hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde hemen Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dön. (Ey mü’minler) siz de nerede olursanız olun (namazda) oraya doğru dönün."(54) Bunun üzerine Hz. Peygamber namazı bozmadan hemen Kâbe istikametine döndü cemaat de saflarıyla birlikte döndüler. Böylece Kudüs’e doğru başlanan namazın son iki rekatı Kâbe’ye yönelinerek tamamlandı. İşte bu bakımdan bu mescide Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid) denir. Bu mescidin yerinde şimdi büyük bir cami yapılmıştır. Bu camii ziyaret edilerek iki veya dört rekat Tahiyyet’ül-Mescid namazı kılınması ve dua edilmesi güzel olur. 5- Yedi Mescidler Hendek savaşının yapıldığı bölgede bir birine yakın küçük küçük yedi mescid bulunmaktadır. Bunlara " Yedi Mescidler" denir. Medine’ye gelenler tarafından buraların da ziyaret edilmesi âdet haline gelmiştir. IV- MEKKE-İ MÜKERREME’DEKİ BAZI ZİYARET YERLERİ Mekke’de Hz. Peygamber ve onun değerli ashabının izlerini taşıyan bazı yerler vardır. Mekke’ye gidenler buraları ziyaret etmektedirler. Bunlardan bazıları şunlardır: 1- Hz. Peygamber’in Doğduğu Ev 2- Mu’alla Mezarlığı : Hz. Hatice validemiz burada medfundur. 3- Hira Mağarası: Hz. Peygamber’e ilk vahyin geldiği yer olan bu mağara Nur Dağının tepesinde bulunmaktadır. 4- Sevr Mağarası : Hicret esnasında Hz. Peygamber ile Hz. Ebu Bekir’in gizlendikleri mağaradır. Sevr Dağında bulunmaktadır. 5- Cin Mescidi : Cin Sûresi’nin indiği yerde inşa edilmiş olan mescittir. Zikredilen bu yerleri ziyaret etmek haccın menasikinden (Farz vacip sünnet) olmayıp yıllardır bir gelenek olarak yapıla gelmektedir. ww.uydulife.tv
|
|
02.11.09, 20:21 | #12 | |||||||||
Üye Numarası: 109
Üyelik tarihi: 20.08.2008
Yaşım: 42
Mesajlar: 5.693
Konular: 4141
Rep Gücü : 32
Rep Puanı : 1000
Rep Seviyesi :
Level: 53 [] Paylaşım: 132 / 1324 |
YEDİNCİ BÖLÜM
HAC DÖNÜŞÜ VE SONRASI I- HACDAN DÖNÜŞ Hacının dönüşünü ailesine haber vermesi dinen güzel kabul edilen bir davranıştır. Sünnete uygun olan da budur. Bu itibarla hacı haber vermeden aniden çıkıp gelmemeli mümkün olduğu takdirde dönüşünü ailesine bildirmelidir. Bu şekilde ailesinin bazı hazırlıklar yapmasına fırsat vermiş olur. Peygamber Efendimiz uzun yoldan gelenlerin haber vermeden önce eve dönmelerini uygun görmezdi. Aile efradının da hacıyı karşılaması güzel olur. Ancak bu karşılama mütevazi olmalı ve aile çapında kalmalıdır. Gösteriş ve övünme imajı verecek sahnelere dönüşmemelidir. Bazılarının yaptığı gibi bir çok arabayla konvoy oluşturarak alayişli karşılamalar organize etmek dinen doğru değildir. Hacının dönünce iki rekat namaz kılarak bu önemli ibadeti eda etmeyi nasip ettiğinden dolayı Cenab-ı Hakk’a şükretmesi uygun olur. II- HACI ZİYARETİ Hac vazifelerini yerine getirip memleketlerine dönen hacıların eş dost komşu ve arkadaşları tarafından ziyaret edilmesi güzel olur. Ziyarete gelenler "Allah haccını kabul etsin günahlardan korusun. Bu yolda yaptığın masrafların yerini doldursun..." gibi sözlerle hacıyı tebrik ederler. Hacı da onlar için dua edip Cenab-ı Hakk’ın onları affetmesini ve bağışlamasını diler onlar için istiğfar eder. Peygamber Efendimiz: “Allah’ım hacıyı ve hacının bağışlanmasını dilediği kimseleri bağışla!”(55) buyurmuştur. Bu bakımdan hacının duasını almak güzel olur. Hacı kendisini ziyarete gelenlere hacda şahit olduğu güzellikleri anlatmalıdır. Karşılaştığı bir takım olumsuzluklardan bahsetmemelidir. Hacda kendisini gösteren birçok feyzi bereketi ve muazzam sahneleri gözardı ederek anlatacak şikayetten başka bir şey bulamayanların hacdan gereken istifadeyi sağladıklarını söylemek mümkün değildir. Hacının kendisini ziyarete gelenlere imkânları ölçüsünde ikramda bulunması da dinen güzel olur. Hacdan önce veya sonra ziyafet vermek dini bir görev değildir. Bu bazı yörelerde âdet haline getirilmiştir. Gösterişe kaçılmadığı külfete girilmediği özellikle fakirlerin davet edilmesine itina gösterildiği takdirde böyle bir ziyafetin dinen bir sakıncasının olmayacağı açıktır. Ancak bir takım insanların imkanları da yeterli olmamasına ve kendileri için ağır bir külfet teşkil etmesine rağmen illa da böyle bir ziyafet vermeye kalkışmaları ise dinen doğru değildir. III- HACCIN KAZANDIRDIKLARININ KORUNMASI Hac yapmak kadar hacdan döndükten sonra kazanılan güzel hasletlerin kaybedilmemesi de önem taşır. Kıyamete kadar insanlığın yoluna ışık saçacak aydınlığın ilk çıktığı Kutsal mekanlarda hac yaparak günahlarından arındıktan sonra bu arınmışlığın korunması sürdürülmesi ve geliştirilmesi için gereken gayreti göstermek hacının en başta gelen görevidir. İnsanlar hacıyı örnek müslüman olarak görmek isterler. Bu bakımdan bilhassa olumsuz tutum ve davranışlarının İslam’ın aleyhinde propaganda malzemesi yapılacağını gözönüne alarak hacı kesinlikle doğruluktan dürüstlükten taviz vermemeli hakkı hukuku gözetmelidir. Her müslümanın görevi olmakla birlikte özellikle hacı İslâm’ın güzelliğini yaşantısıyla fiili olarak göstermelidir. Bu sebeple İslâm’a aykırı düşecek tavır ve davranışlardan şiddetle sakınmalıdır. Bunun için yalan haksızlık hıyanet ahde vefasızlık aldatma kandırma eksik ölçme ve tartma... gibi gayr-ı ahlâkî tutum ve davranışlardan daima uzak durmalıdır. Hac bitip de memleketine döndükten sonra sırf menfaat makam mevki hırsı gibi birtakım basit düşüncelerle hacda kazandığı safiyeti bulandırmamalıdır. Gerek dürüstlük doğruluk özü sözü bir olmak... gibi ahlâkî nitelikler açısından ve gerekse İslâmi bilinçlenme noktasından bir hacının hacdan sonraki İslâmi hayatının hac öncesinden daha ilerde olması makbul (mebrur) haccın en açık belirtisidir. Yaptığı hac Allah’a saygısını takvasını ve Ahiret hayatına daha iyi hazırlanma şevkini ne derece artırmışsa haccı Allah nezdinde o derece kabul görmüş demektir. Bundan dolayı hacı hacdan sonraki hayatını hac günlerinde konsantre olduğu İslami yaşantı doğrultusunda sürdürme çabası içinde olmalıdır. Allah’a verdiği sözü daima hatırında tutarak kötülüklerden İslâm’ın onaylamadığı her türlü söz fiil ve davranıştan uzak durmalıdır. Ahdini bozmamalıdır. Çünkü Hacer-i Esvedi istilam bir sözleşmedir. Bu hareketiyle müslüman bundan böyle Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmeyeceğine söz vermiş olmaktadır. Bu itibarla hacı yaptığı bu sözleşmeyi ihlal edecek her türlü söz fiil ve davranıştan uzak kalmaya özen göstermelidir. Şeytanın veya heva ve hevesinin peşine takılarak ahde vefasızlık etmemelidir. Hac müslümana müslümanların derdini dert edinme bilincini kazandırmış olmalıdır. Çünkü müslümanların derdini dert edinmeyen onlardan değildir. Kâbe’nin etrafında Arafat’ta Müzdelife’de Mina’da müminler denizinden bir damla olarak onlarla aynı kalıba girip de hacdan sonra bu denizin bir damlası olmayı reddetmek bir hacı için nasipsizliğin en büyüğü olur. Bu yüzden hacının gönlünde kalbinde müslümana karşı imanlı insanlara karşı en ufak bir kin husumet ve nefret kalmamalıdır. Müslümanların damlaları birbirinden ayrılmayan bir okyanus gibi olmaları gerektiğini düşünerek kendisini bu okyanusun bir damlası olarak görmeye devam etmelidir. Bu okyanusun içinde birtakım olumsuzluklara şahid olmuşsa okyanusun bir parçası olarak bu olumsuzlukların nasıl bertaraf edilebileceği üzerinde kafa yormalıdır. Hacı Allah Rasûlünün 23 yıl boyunca canını dişine takarak İslam’ın aydınlığını insanlara nasıl ulaştırdığını gözü önüne getirip bu kutlu hizmetin onun aydınlattığı yolda yeniden geliştirilmesinde hizmet alabilme azmi ve gayreti içinde olmalıdır. ww.uydulife.tv
|
|||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
a dan z'ye hac rehberi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|